tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Türk Şairlerin Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/)
-   -   Hünkar Dağlı Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/12495-hunkar-dagli-siirleri.html)

Josephine 20.08.08 06:09

Dördüncü Akşam
 
Dördüncü Akşam

Yeni bir İstanbul çizdim çehrene
Dördüncü Levent'de bir akşamüstü
Bir daha tutuştu taş kaldırımlar
Dördüncü Levent'de bir akşamüstü

Gökdelenler göğe hüzün germede
Kesik kesik nefes alıp vermede
Bir ayağı can evime girmede
Dördüncü Levent'de bir akşamüstü

Yağmur yağıyordu, hava ayazdı
"Gitmek" ruha derin bir çukur kazdı
Sevda ensemizde uyuyayazdı
Dördüncü Levent'de bir akşamüstü

Boğaz taştı sanki, yırtar kıyıyı
Taksim'in arkası tartar kıyıyı
Otur bir kahvede, kurtar kıyıyı
Dördüncü Levent'de bir akşamüstü

Yolumuz hep yokuş, hayat inişti
İstanbul eskiden daha genişti
Gözümde değeri pula dönüştü
Dördüncü Levent'de bir akşamüstü...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:09

Dün Gece
 
Dün Gece

Dün gece ne geceydi
Açıldı çiçek çiçek
Kısmet olur mu başka
Yine böyle geçecek

Bir akşamın ardına
Erdik dünya tadına
Ne diyelim adına
İşte aşk, işte gerçek

Bak nasibe, kısmete
Güzellik ve cazibe
Toptan edildi hibe
Serildi yorgan, döşek

Vuslat kapıyı çaldı
Hasret içeri aldı
Mekan iyice daraldı
Sarıldık, olduk bir tek

Karanlığın rengini
Muhabbetin dengini
Kavuşmanın zevkini
Böyle yaşar bu yürek

Apaydınlık netice
Mutluluğa derece
Ne geceydi, dün gece
Erişilen en yüksek...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:10

Düştü!
 
Düştü!

Sessizliğin ortasında, kaskatı
Duruyordum, saçlarıma kar düştü
Yarım elma yeter derken, ansızın
Avucuma pırıl pırıl nar düştü

Akıl almaz neden beni etkiler
Sislerin ardında kalan eskiler
Gönlüm sevda üzre muhabbet diler
Konuştukca, can bahşeden yar düştü

Lakin devran oynar durur oyunu
Dört bir yandan kurtlar sardı koyunu
Kestiler dost, değirmenin suyunu
Bu sene payıma hep zarar düştü

Yeter artık, çek kendine kıyak sen
Yorulduğun yerde yükü bırak sen
Gerisini boşver, keyfine bak sen!
Yine bu garibe ah ü zar düştü...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:11

Eşit Ağırlık
 
Eşit Ağırlık

Şiirle beraber gelme gönlüme
Şiire tutkunum, sana da zayıf
Şiirle sarıldık güzel ölüme
Şiirdir coşkuma, korkuma kılıf

Beni hakem tutup kör gecelerde
Şiirle yarışma, tarafsızlık zor!
İsimler kaybolsa bilmecelerde
Seni bulamazsan şiirime sor

Çamur şiir diye hor görme yine
Toprağı benimse suyu senindir
İkindi vaktinde, senin yerine
Zifaf eylediğim telli gelindir

Kar yağdığı zaman topla şi'rini
Buz tutmuş gönlünü şiirle ısıt
Sil ellerimden şehvet kirini
Çıksın ömrümüzden mecbur ve kasıt

Şiirle sen varsın, ben varsam eğer
Ne senden geçerim, ne de şiirden
Kıstasım bu, budur ölçü, bu değer..
İçersem de korkmam başka zehirden...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:12

Feza 1
 
Feza 1

Feza.. Bu uçsuz bucaksız, masmavi boşluk
Fağfur bir kâsedir, hayat içinde
Fakat ne Yemen'de, ne Hind'de, Çin'de
Faydasız bulunmaz sendeki hoşluk
Fark arama boşa neden, niçinde

Eleğim sağmalardan seçilerek durmuşuz
Ebabiller keşke, azık edinse bizi
Efsunkâr sirayetler dolanır içimizi
Ehram sağlamlığında, yanyana oturmuşuz
Endazeye vurulsa, tartarız birbirimizi

Zaruret say meylimi, bil ki sana mecburum
Zehabımdır, iyiliğinin ışıltısına tutunmak
Zemheri gibi gelir senden uzakta yanmak
Zillet ayaz kalır, kati zeval bulurum
Zeytin ve incir dururken gidip zakkuma dayanmak

Ah Feza! Ne harika olduğun bilmez misin
Abad eyle, viranemize bir el at
Acunda cevelan etsin sevda, haz donat
Afitabını göstermez, bana eğilmez misin
Ah Feza! Sendendir bana her ne var imdat...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:12

Feza 2
 
Feza 2

Farz et, binlerce yıl öncelerdeyiz
Ertelenmiş, eski gecelerdeyiz
Ziyan edilecek nicelerdeyiz
Adeti birlikte bozalım Feza!

Fizan'a sürülmüş arzu, hevesler
Ekranı karartır bu sanal sisler
Zabdedilmiş olan fikirler, hisler
Azad olsun, ipi çözelim Feza!

Fitne becermişse, hep beğenilmiş
En olmadıklara Tahir eğilmiş
Zühre olmak madem ayıp değilmiş
Alnımız açıkca gezelim Feza!

Faydaya göz ardı, güzelde kalıp
Endişeyi aklın üstüne salıp
Zor ama, Keremi ateşten alıp
Aslı için güvey düzelim Feza!

Fil gibi mi ölsün Mecnunlar yine
Emirin gözünde Leyla yerine
Zehiri gömelim çölün dibine
Açığa bir mezar kazalım Feza!

Ferhad'ın derdi ne dağda, dorukta
Elem tükendi mi künge vurdukta
Zevk mi aldık sessiz, sakin durduk ta
Artık dağıtalım, azalım Feza!

Feryada gerek yok, hep olsa hazan
Elbette verecek bize de aman
Zerdaliler çiçek açtığı zaman
Aşka çarpılalım, sızalım Feza!

Fevkalade yakın sevda hataya
Ecel sahip ancak bu ihataya
Zarf ne gerek aşk denilen postaya
Aya ve güneşe yazalım Feza!

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:13

Feza 3
 
Feza 3

Tanrım neden hep olmaza bağladın
Gönül denen şu yabani atımı
Az olsun tek, kısa olsun, yeter ki
Feza'da diri kıl şu hayatımı

Tek başına haz vermedin adama
Böyle hem var hem yok, nice muamma
Tabi itiraz yok yazgıya amma
Feza ebrusuyla süsle hattımı

Ya tek nefes koma garib sinede
Ya yalnız bırakma bu sefinede
Kimse bile beğenmese, yine de
Feza ile donat tüm sanatımı

Gözüm yıldızlardan kırağı sağsın
Gecenin matemi üstüme ağsın
İsterse hep sevda boranı yağsın
Feza'ya açık tut gönül çatımı

Tanrım sana malum olanca halim
Vuslatsız son bulmaz gayrı melalim
Boş kalsa da ona uzanan elim
Feza'dan çevirme sen suratımı...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:14

Gece Muhasebeleri 1
 
Gece Muhasebeleri 1

Kör gecede bir mum erir şamdanda
Acep mum mu, yoksa ben mi yanarım
Mum yandıkça ben uykuma kanarım
Kilitlenir bakışlarım bir anda
Esir benden daha hürdür zindanda
İki durur, bir maziyi anarım
Boşa geçen günlerime yanarım
Öz nefsimle uğraştığım zamanda
Mazi ve hal, ben istikbal bir yanda
Köynür özüm, için için kanarım

Kör gecede bir mum erir şamdanda
Acep mum mu, yoksa ben mi yanarım...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:14

Gece Muhasebeleri 2
 
Gece Muhasebeleri 2

Ne günlere kaldım ben, benim ile
Bir bilebilseydim nasıl, niceyim
Bazen gündüz gibi, bazen geceyim
Karanlıklar basar kuşluk zamanı
Gönlümün bülbülü gelemez dile

Karanlıklar basar kuşluk zamanı
İslenir ruhumun ölgün ışığı
Bense; bir bilinmez sevda aşığı
Yüreğimi saran yumak çözülmez
Karışır, seçilmez çöpü, samanı

Yüreğimi saran yumak çözülmez
Ortasında kor kor bir ateş yanar
Hisden delik deşik, inceden kanar
Aşkdan mı bizarım, sevenim mi yok
Çıkmaza girmişim; geri dönülmez

Aşkdan mı bizarım, sevenim mi yok
Vefasız mı çıktı, karagözlü yar
Yoksa abdal olup ben diyar diyar
Kendimi bulmaya yollara çıksam
Sükutu kriz bana, tebessümü şok!

Kendimi bulmaya yollara çıksam
Ya bulur dönerim, ya kaybolurum
Ya nizam tutarım, ya kahrolurum
Açılsın ruhumu sıkan cendere
İçimdeki boşluk, bu benim tasam
Boşluğun ağını bir paralasam...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:15

Gece Muhasebeleri 3
 
Gece Muhasebeleri 3

Terk edeli gecelerin geveze sessizliğini
Ne vakittir unuttuk, uykunun çaresizliğini

Böyle mi dönermiş normal devrinde ihtiyar alem
Bu devrandan tabi ki yazacak şey bulamaz kalem

Nerde karşı duvara dikilmiş kan çanağı gözler
Nerde gece yarılarında gaibden gelen sözler

Ne fikir üretir dimağ, ne kurar toz pembe hayal
Akşam alacası ile baş köşeye çöker melal

Yatsının ardından gömerim seni varıp uykuya
Hayat daha kolaydır, dokunmadan sabuna suya

Ne endişe, görecek miyim aceb, yarın olupta
Çok kere beheri buldun bu soruyla, oturupta

Bırak geceleri ümitsizlerin karanlığına
Gayrı meyletsin Hünkar tebasına, hakanlığına...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:16

Geceye Vuruyorum Kendimi
 
Geceye Vuruyorum Kendimi

Geceye vuruyorum kendimi epeydir
Ayaz bir yalnızlığı ıslıklıyor gözlerim
Ellerimde asfaltların kaskatı bükülmüşlüğü
Kararmış kiremitler titriyor alnımda
Ve kayısı ağacında sarı yaprak yalnızlığı
Sakarya'daki gürültü içindeyim

Kendimi geceye vuruyorum epeydir
Uzun huzmeli farlar acıtıyor gözlerimi
Dilimde hırçın sağanak hüzünleri
Kedi yavrusu büzülmüşlüğünün kapı önleri
Dikine yükselmiş eğri binalar arasında
Kapatın perdelerinizi kapatın
Ve şubat titremeleriyle yeşermiş küçük park
Yenimahalle'nin bittiği yerdeyim

Epeydir geceye vuruyorum kendimi
Çenesini kıracağım cırcır böceklerinin
Bu kadar mı karaydı gözleri de
Hep geç kalıyor yüreğimdeki kurt uluması
Ve karanfiller kızaracak depremlerin üstünde
Çubuk Barajı'na doğru yoldayım

Geceye vuruyorum epeydir kendimi
Terazinin bir kefesine bohçalanmış
Temmuz güneşi daha mı ağır bodrumlarda
Serçeler uyukluyor ay ışığı sağarken
Ya deniz olsaydı yorganın altında
İhtiraslarım hep bekleyecek mi kederi
Ve hala mı büyümedi mezarlığın servileri
Ezan okunuyor, Kocatepe'deyim

Kendimi epeydir geceye vuruyorum
Tiryaki fotoğrafımın sigara dumanıyla
Sararmış kalemin tutulan yerleri cıvık
Bir taş plak iğnesi cızırdıyor kuliste
Ve menekşeler tırmandı ampullere
Mamak KöPage Rankingü'deyim

Epeydir kendimi geceye vuruyorum
Yığılıp kalmış bir ceylan bedeni ağarıyor önümde
Ellerim ne kadar uzun, ne işi var oralarda
Bu kadar kapı yapmanın alemi neydi
Hepsi kapalı olduktan sonra
Yıldızlar saçlarına düşmüş kırağılardır
Ve tekkedeki postunda bir şeyh oturmuşluğu
Evdeyim, evimdeyim...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:17

Geceye Vuruyorum Kendimi 2
 
Geceye Vuruyorum Kendimi 2

Geceye vuruyorum kendimi epeydir
Sahtekar çığlıklarımın suskunluğu
Lacivert bir oturuştur kulaklarına
Hepten karşı durur duvarlar
Boşuna mıdır sükunetin dörtnalı
İhtirasların kavurucu soğuklarına
Ve.. huzurun kapı zili çalmaktadır
Sihirli bir anahtar tutuşturuyorum
Parmaklarına..

Kendimi geceye vuruyorum epeydir
Gözlerimden kaydırılan yıldızlar
Bir kucak dolusu çiçektir, ellerine
Çoktan ayağımın altındadır
Yumuşak dokunuşlarını
İple çektiğimiz siğim siğim yağmurlar
Ve.. Kapanmıştır şimdilik, kaygının kapısı
Pervazına tırmanan sarmaşık
Bir gün mutlaka dolanır mı
Ayaklarına..

Epeydir geceye vuruyorum kendimi
Mestane kurt ulumalarında lezzet
Savruk harmanlardan artakalan emektir
Bir çobanın çeşme başı yalnızlığı
İkindi üstlerinde uykuyla olan muharebendir
Hiddet, şiddet, nefret, kasvet, şehvet..
Külleri arasında sigara izmaritlerinin
Ve.. Dudaklarımdaki yarım tebessüm
Kelepçe olup yapışacak, görürsün!
Tırnaklarına..

Geceye vuruyorum epeydir kendimi
Pişmanlıkların ateşi ısıtırken odayı
Halihazıra rıza, kirlerimizi soymaktadır
Şaşkın ördek dalgaları, bu ummanda
Sebeb-i vasl-ı zevk olan
Cılız kulaçları kırmaktadır
Bu ne zahmetli beton yapışkanlığı
Martıların çöl kumu eşelediği hiç görülmüş mü
Ve.. Gecikmiş nedamet, kamçılayıp arzularını
Devrilmiş dağlarca ter yürütecektir
Şakaklarına...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:17

Geceye Vuruyorum Kendimi 3
 
Geceye Vuruyorum Kendimi 3

Geceye vuruyorum kendimi epeydir
Bazen, çayıra çıkması gibi, küçük derenin
Sırtlayıp getirir onca çalı-çırpıyı
Saçar sağa-sola, darmadağınık
Kolay olsa gerek saçıp, savurmak
Ardına kadar dayayarak kapıyı
Yürüyorum önüm-arkam karanlık
Yürüyorum, dağın ardında ışık!

Kendimi geceye vuruyorum epeydir
Sığmayıp yatağına, taşması gibi, küçük derenin
Sürükleyip getirir bir yığın kum
Örter yeşil çimenlerin yüzünü
Yırtar sağı-solu, bozar düzünü
Kolay olsa gerek kesip, biçmek
Sertçe çarparak kapıyı
Yürüyorum, dört bir yanım uçurum
Dağın öte yüzüne varırsam otururum..

Epeydir geceye vuruyorum kendimi
Kaybolasıya kabuğuna çekilmesi gibi, küçük derenin
Erir gider taşların ve köklerin arasında
Benzi solar kıyısındaki sazların
Belki de gözü patlar kurbağaların
Kolay olsa gerek esirgemesi
Muhanetlerin resmigeçidi sırasında
Sımsıkı kapatarak kapıyı
Yürüyorum, önümde hala "belki yarın" sürüncemesi
Yürüyorum, dağın arkasında yıldız kümesi!

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:18

Geceye Vuruyorum Kendimi 4
 
Geceye Vuruyorum Kendimi 4

Geceye vuruyorum kendimi epeydir
Bir kervansaray uzaklığında sabah
Köpük köpük ter taşır bu yana, hayat
Silkelenir avlunun orta yerinde
Salıp ısyan atlarımı başıboş
Salah arıyorum salah
Ve.. Geri dönüşlerin her seferinde
Yine geciktim, Eyvah!

Kendimi geceye vuruyorum epeydir
Bir kervansaray telaşındadır uyku
Durmadan koşuşturur sağa-sola, hayat
Yine yollar çizer başka diyara
Fırsat bulup da kendine gelemez korku
Kırar meşguliyet zincirini gönül
Ve yığıyorum pişmanlıklarımı bir kenara
Ödül bu ödül!

Epeydir geceye vuruyorum kendimi
Bir kervansaray sıkıntısında oda
Hanay ucunda, daracık yerlere sığınır hayat
Sıkıştıkca acır yanı-yöresi
Hayret ederim yorgun atların tepişmesine
Gözlerin uykuyla kavgası hala mı moda
Ve.. Daha dolmadı mı bu delinin teskeresi
Dolanır durur ortada!

Geceye vuruyorum epeydir kendimi
Bir kervansaray köhneliğinde yarın
Bozkır ortasında kırık-döküktür hayat
Sallanır sevdaya tempo tutarak
Kırar yularını tedirgin atlar
Çocuklarla kadınları dışarı çıkarın
Ufacık şeylere zırlayan bebeği avutarak
Kapıları kapatın
Ve.. Sevda masalına eklediğim kanatlar
Çırpınmasın, koparın!

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:19

Geceye Vuruyorum Kendimi 5
 
Geceye Vuruyorum Kendimi 5

Geceye vuruyorum kendimi epeydir
Aydınlıktan kaçıyorken bir yandan
Ağartmaya çalışıyorum zulmeti
Ya çelişki hüküm sürer mülkümde
Ya beyaz boyalı bir zından
Bunca eziyyeti tercih edemem
Söndürüp ışıkları, çekip hançeri kınından
Uykuya meydan okuyabiliyorum ancak
Yoksa ayakta uyuyabilmek mi erdem?

Kendimi geceye vuruyorum epeydir
Atlayıp akşam yemeğini
Telâş ediyorum kahvaltı için
Acele etmenin unutkanlığındayım
Trafik ışıkları yanar-söner gönlümde
En çok sarıyla muhatabım, niçin?
Üstüme uymayan elbisenin somurtkanlığındayım
Uçarı heveslerde gezer bilincim
Yeşili görüp de birazcık sürat yapsam
Kursağımda kalır sevincim..

Epeydir geceye vuruyorum kendimi
Tutup bağlamalı nedametleri
Oh olsun! rahatlığında geçmeli günler
Olsaydı, bulsaydı, kalsaydı..
Keşkeleri, karyola altına tıkıştırmaktayım
Karar veremediğim ihanetleri
Ancak gündüzlere yakıştırmaktayım
Sinsinle bezenmekte düğünler
Pişmanlıkların tiryakisi değilim
İstemem gece yarısı serüvenleri
Tercihim, tütünler ve bütünler...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:19

Geceye Vuruyorum Kendimi 6
 
Geceye Vuruyorum Kendimi 6

Geceye vuruyorum kendimi epeydir
Sıyrılıp usulca siyah örtünün kenarından
Açığa çıkıyorum, alabildiğince açığa
En uzak yıldıza dikiyorum gözlerimi
Ya bitkindir bencileyin, ya da sırf efkârından
Titriyor ışıkları
Yan yanayken bile ne kadar uzak
Ve ne kadar fakir
Zamane âşıkları

Kendimi geceye vuruyorum epeydir
Karanlığa karşı bir şemsiye yapıp üstüme
Yaslanıyorum kocaman bir çınara
Canımı acıtıyor gövdesindeki yaralar
Kırılmış dalını, budağını ekliyor yüküme
Yoruluyorum
Ve ne kadar söz versem de kendime
Sana darılıyorum

Epeydir geceye vuruyorum kendimi
Bıçak gibi ayaza karşı dönüp yönümü
İnadına bir mezar taşına dayıyorum sırtımı
İşte varlık, işte gerçek, işte kuvvet
Bu taş bildim bileli bu dağ başındadır
Ne çok erken pişmanlığı
Ne de geç kalmanın telâşındadır
Sükûnet burada oturur
Ve ne kadar kargaşa varsa götürün
Huzur istiyorum,
Bir parça huzur!

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:20

Gibi!..
 
Gibi!..

Hıçkırıklar ile ağlarım bazen
Gözyaşı sel olur yanaklarımda
Vücudum kaskatı olur aniden
Boşluklar fısıldar kulaklarımda
Buruk bir tebessüm dudaklarımda
-Deliler gibi-

Böcekler gezinir dört bir yanımda
Bulanır hislerim; tutar, kusarım
Nedamet arama şu figanımda
Yarin saçlarına gönlü asarım
Kilitlenir ağzım.. Gayrı susarım
-Ölüler gibi-

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:21

Gidermiş
 
Gidermiş

Aldanma dünyaya, yalandır yalan!
Hayaller, rüyalar güle gidermiş
Büyütür, beslersin bir tek kızını
O da en sonunda ele gidermiş

Sakın ha! Kapılma feza çağına
Arkanı çevirme ümit dağına
Bakarsın beslersin bahçe, bağına
Bir gün ırmak taşar, sele gidermiş

Verilmiş hakkında ölüm fermanı
Gezersin ovayı, bir de ormanı
Çalışır, kurarsın geçim harmanı
Hoyrat rüzgâr eser, yele gidermiş!

Hayatdan ümidi kesersin bazı
Her kışın da vardır baharı, yazı
Tutulmaz yabanın ördeği, kazı
Terk eder kümesi, göle gidermiş

Nice kanunlar var birden çürümüş
Derler ki; kırk günde çocuk yürümüş!
Zengin olmak hırsı gözün bürümüş
Çoğu emeklerin pula gidermiş

Hünkâr'ım kendine iyi dost kazan
Böyle kurulmuştur bu büyük düzen
Uzun ömür üzre yazılar yazan
Akıbet sonunda ölü gidermiş...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:21

Gitmek!
 
Gitmek!

İnce ince yağar kar
Rüzgâr savurur
Çarpar yüzüme
Duydukça içimde;
Kemiklerime kadar üşürüm
Ve ben;
Önünü görmeyen yolcu
Hem gider,
Hem düşünürüm!

Bin belaya karşı koyup dururken
Yine de hayatın manası vardı
Ama bir tek bela, bir cevr-i canan
Hüzünle sarılı bir uyuşukluk
Manayı, ümidi sildi gönlümden
Aşk girdaplarına
Batıp çıktıkça
İliklerime kadar üşürüm
Ve ben;
Sevgi sıcağından ümidsiz yolcu
Hem gider,
Hem düşünürüm!

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:22

Gönülden Şekvâ 1
 
Gönülden Şekvâ 1

Dinle şu gönlümün coşkunluğunu
Sel misali; baştanbaşa akıyor
Ar hayâdan bendler, sabırdan duvar
Fayda vermez, cümlesini yıkıyor

Söz dinlemez durdurmaya meyletsen
Öğüt almaz, öğüt verip eyletsen
Beş kuruşu teklif edip söyletsen
Beş binine bir de çelme takıyor!.

Sıçrar köpük köpük; hırçın çağlayan
Ümidsiz pervane; odlâre yanan
Ya seherde bülbül; ah ile figan
Ya coşkun kanarya; durma şakıyor

Taşkınlığı koyup huzura varmaz
Bir dem varsa bile, bir zerre durmaz
Yaraları sarmaz, yıkık onarmaz
Her neye dokunsa; tamam, yakıyor!

Ben bu gönlün rakibiyim ezeli
Sanki daldan düşmüş selvi gazeli
Lakin saklasan da bunca güzeli
Faydası yok, bir köşeden bakıyor...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:23

Gönülden Şekvâ 2
 
Gönülden Şekvâ 2

Dinle şu gönlümün suskunluğunu
Bir ölüden farksız, fakat yaşıyor
Başındaki derdi saymakla bitmez
Yarısı kırkbini kırk kez aşıyor!

Gören öğüt verir; akıllı, deli
Azar ile, payla yüklenir kimi
Karşılık vermeye yoktur mecâli
Yüklenmiş bedeni, mecbur taşıyor..

Üzerine yürür şu cümle âlem
Altı yönden gelir sıkıntı, elem
Dirisi mesele, cesed problem
Hâlâ arzda mıyım diye şaşıyor?!.

Muhabbet havzını dalıp boylamaz
İşret meclisinde gönül eğlemez
Hâlinden şikayet kelam söylemez
Lâkin gözyaşları selce coşuyor...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:24

Gözler
 
Gözler

Dağa dağa kanat çırpar, hazır tetik kara gözler
Ancak yakışır bu kadar! Senin gibi yara gözler

En yükseğin tepesinden süzüp geçer yeryüzünü
Tutmaz sevda hesabını, bakmaz itibara gözler

His ve şehvet arestası karışık bu bedestende
Yegâne sermaye midir? bedelli tüccara gözler

Tamamen sahiplenmek mesajıdır ışıkları
Bulunduğu meclislerde yürür iktidara gözler

Bahşettiği muştularda ürkek ceylan sıçraması
Suz-i Dilâra faslına geçişli, Evcâra gözler

Kaç imsak geçti üstünden; doymuş sahur lezzetinde
Sanki hâlâ oruçludur; meyletmez iftara gözler

Siğim siğim yağmur yağsa, susuzdur derya içinde
Açık seçik mevcutları yeltenir inkâra gözler

Nice bend eylese canım.. aslı bi-bahâ bendedir
Ne sahipli, ne azadlı.. Beladır Hünkâr'a gözler...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:25

Gözlerin
 
Gözlerin

Gördüm gözlerini titredi gönlüm
Üstüne çiğ düşmüş yaprak gibiyim
Yüreğim hevesle çırpındı o an
Bakışların arı, gözlerin kovan
Kıpırdandı ruhum.. Başlar ilk günüm

Gözlerin gönderir ümid ziyası
Yeni aydınlanan şafak gibiyim
İlk mi görüyorum gün ışığını?
Bakışın başlatır sevda çağını
Yelken açın; gönlüm sevgi deryası

Gözlerin kömür mü kor kor yanıyor
Ateşinle pişmiş toprak gibiyim
Gayrı senden başka yağmur istemem
Gözlerin çağlayan, bakışın zemzem
Yürek bu pınardan içip, kanıyor

Gözlerin güzellik cevheri midir
Madeni alınmış ocak gibiyim
Tutkular doldurmuş beden mülkümü
Bakışın gasp eder bütün yükümü
Gözlerin sevdanın askeri midir?

Gözlerinden yürür hayatın özü
Tomurcuğa durmuş budak gibiyim
Büyür içimizde bu sevda gayrı
Gözlerin tüm arzu, bakışın ayrı
Bir harika türkü; bilinmez sözü!

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:26

Hasım
 
Hasım

Vurup devirdiler dikili taşı
Kaya bana hasım, hayat muhalif
Bedenimde duygu, mantık savaşı
Hülya bana hasım, hayat muhalif

Üstüme örtmüşler haneden fanus
Toplum yargısına tutuklu, mahpus
Ya uyku hiç yoktur, ya tümden kâbus
Rüya bana hasım, hayat muhalif

Bir hat çekmişler ki, ince ve gergin
Çizgiyi zorlama; yaşa, aferin!
Ayıplanıyorum sevdiğim için
Hayâ bana hasım, hayat muhalif

Hiç ilgisi yok mu aşkın gerçekle
Beden sağ olmuyor sade yürekle
Yalnız yol yürünmez beni de bekle
Yaya bana hasım, hayat muhalif

Gönlümde kargaşa, cidal, anarşi
Her şeyi tersine, her şeyi karşı
İnsanlar sırf tüccar, yeryüzü çarşı
Dünya bana hasım, hayat muhalif.

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:27

Haydi Başla
 
Haydi Başla

Sen orada, bir yerlerde
Bana yakın, bana uzak
Yaşıyorsun hayatını
Adım adım, kucak kucak

Aklımın düz durmadığı
Gönlün boyun burmadığı
Ayağımın varmadığı
Duygularım salkım saçak

Bilinmezin berisinde
Ne gördün ki gerisinde
Şehrin batı yarısında
Yağmur yağar, mevsim kurak

Ay doğduğu gecelerde
Şiirlerde, hecelerde
Bilinmeyen nicelerde
Kuruyorsun bana tuzak

Hâlâ anlamadın beni
Ne eskiyim, ne de yeni
Görmesek de biz dikeni
Gülleri koparmak yasak

Azar azar versen bile
Sana rahmet, bana çile
Ne oyun var, ne de hile
Her şey açık, hepsi berrak

Tamam, artık bu son fasıl
Nasıl istiyorsun, nasıl
Madem sizde böyle usul
Hadi başla, buyur ortak!

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:27

Hayret!
 
Hayret!

Aşksız, meşksiz ve sevgisiz
Yaşıyorum
Yüklenmişim bedenimi
Taşıyorum
Lakin hayret!
Bütün olan, bitene
Aşksız, meşksiz ve sevgisiz
Nasıl olur?
Ve ben nasıl yaşıyorum?

Aşksız, meşksiz ve sevgisiz...
Şaşıyorum!.

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:29

Hayvanlar Aleminden
 
Hayvanlar Aleminden

a.
Sabahın ilk ışıklarıyla
Sürüden ayrılmış garip bir ceylan
Ürkek bakışlarla çayıra çıkar
Güzel mi güzel!
Mağrur endamlarla dolanır
Kara gözlerinde gök pırıltılar
Saklasa da bellidir;
Hoyrat ellerce hırpalanmış
Ürkek sıçrayışlarında tereddüt,
Tebessümü bile yaralı..
Yine de alımlı mı alımlı!
Ve zavallı süzülüşünde gurur
Belli ki bilmiyor etrafta neler var?
Önceden hiç görünmeyen çakallar
Fırsattır diye pervasızca;
Ne güzellik, ne merhamet
Mide telaşı, kolay lokma iştahıyla
Ağızlarından salyalar saçarak
Etrafını sararlar..

b.
Yay gibi gergin bedeni,
İpek gibi yumuşak ve pırıl pırıl teni
Yeri incitmeden sert basan adımlarla
Şöyle keyiflice dolanan bir puma;
İskender’in kılıcı kadar keskin,
Herkül’ün yumruğunca kuvvetlidir
Görünmeyen pençeleri!
Gök pırıltılarla yanar kara gözleri
Gençliğinin verdiği hırsla
Kendinden emin ve meydan okuyarak
Ava çıkar; ne bulsa avlayacak!
Gözüne kestirdiği bir antilop peşinde
İştahla iner çayıra
Şöyle bir dolanır..
Tut ki boş vermiş tedbirlere!
Derken bir bizon sürüsünün
Ortasında kalakalır..
Kızgınlıktan gözü dönmüş yüzlerce öküz;
Çevirip boynuzlarını hışımla,
Dört bir yandan saldırır
O güçlü ve keskin pençeler,
Kaç boynuza dayanır!
Hangi biriyle uğraşacak
Hırçın ve mağrur puma
Bir boynuz, bir boynuz daha..
Derler ki:
"Ava giden avlanır"

c.
Gölün durgun sularında,
Çin yelpazesi gibi nazlı
Ve uyuşuk hareketlerle
Dolanıp duran balık;
Umurunda değil dünya!
Ne kavga, ne kalabalık..
Yosunlar üstünde, kayalıklarda gezer
Etraftaki inciye, mercana bigâne
Ses ritmine ve ışık oyunlarına hayran
Ve koyu bir türkü tutkunu!
Duyar ya inleyişlerini sabah, akşam
Kamışlara doğru yüzer

(halbuki sığ sularda bela,
karışık yerlerde zulüm,
sıklıkta sıkıntı.. kol gezer!)

Böyle gel-gitlerle geçerken günleri
Alışılmış, kendiliğinden
Günün birinde bir değişiklik,
Gölün durgun sularında farklı bir şey görür
Gök pırıltılı, zarif bir nesne;
Alabildiğince alımıyla gel gel eder
Ve farkında olmadan balık
Ona doğru gider..
Görür ki, ekseri göl cemaati
Ona ulaşmak ve sahiplenmek hevesinde
Ne eksiklik var kendisinde!
Madem ki bu bir yarıştır,
En önde varmak gerek!
Ve balığın güvendiği talimli yüzgeçleri
Onu ilk önce eriştirecek..
Düşer kimsenin bilmediği yollara
Özel yüzgeç hareketleri
Ve denenmemiş akıntıları kullanır
Varıp, yapışır hevesle
Yutar zokayı;
Temelli yakalanır

Bundan sonrası karma karışık
Öyle ya! "sudan çıkmış balık"

d.
Üç-beş bodur bitkisiyle
Az yeşilli sarı düzlüklerin
Boz kıvrımları ve küçücük yokuşu
Himalayalar gibi durur!
Kan-ter içinde geçer hayat mücadelesi
Diker başını yukarı aval aval!
Ve bilmeden ne yaptığını devekuşu
Sağa sola koşuşturur...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:42

Hediye
 
Hediye

Bir kapı önü
Bir ayrılığın başlangıcında
Yavaş,
Sessiz
Ve usulca çevirerek!
Biraz ürkek,
Biraz şaşkın,
Biraz mahcub..
Ama bilerek, isteyerek
Uzatıp pençeyi sine-i cana
Kalbini çıkarıp gönül kökünden
Bir hayali resim,
Bir meçhul isim,
Sarıp üzerine bir de tebessüm;
"Senin olsun" diye
Uzatıverdi!.

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:43

Hoşgeldin!
 
Hoşgeldin!

Esrarlı bir camın ardında olan
Yepyeni bir dünya aklımı çeldi
Bundan daha gerçek olamaz yalan
Adı var kendi yok bir güzel geldi

Hoş geldin!
Yedi renge boyadın ufuktaki karayı
Güneş ülkesinden olmalı yükün
Tavan arasından sızıp, incecik
Sonra büyüyerek sardın burayı
Belli oldu mülkümdeki köhnelik
Açığa çıktı gönlümün tozlanmışlığı
İn-cin top oynar ya salonlarında
Sükûnet ağırlayan gönlüm sarayı
Seni konuk edecek artık
Umulmadık misafirdin
Hoş geldin!

Hayal mi, gerçek mi anlaması zor
Orda biliyorum, hemen yakında
Belki yutar beni, bu bir anafor
Ve bir haz bırakır sonra ardında

Hoş geldin!
Kucağında bir yığın çiçek
Üstüne sinmiş elhak, mis gibi kokuyorsun
Meylediyorum o yana doğru
Cezbediyor beni bu esrarlı buğu
Başımdan bir sevda mı geçecek
Bu zafiyeti gözlerimden mi okuyorsun
Onardı usarelerin gönül kırıklarımı
Nasıl yetişiyorsa o maharetli eller
Gönül tezgâhına aşk dokuyorsun
Hayret, nasıl becerdin
Hoş geldin!

Dağın arkasından ay doğar gibi
Gizeme sarınmış güzel manzara
Ey bu resmin bilinmeyen sahibi
Beni yanına al, koyma kenara

Hoş geldin!
Elinde nadide bir fırça
Boyamaktasın usul usul ve renk renk
Kararmış duvarlarını gönlümün
Sözcükler uçuşuyor pırıltılarla
Kalkıyor ufku kapatan yeisden kepenk
Çok yakında can atarım
Yüreğimi ayaklarına sermeye
Ve başlar hüzünle, yeniden bir cenk
Belki de beklediğim ihtiyat sendin
Ne iyi ettin de geldin
Sevgiden muştu getirdin
Yaşantıma renk verdin
Ab-ı hayat içirdin
Hoş geldin canım,
Hoş geldin!

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:44

Hüccet-üs Sevda
 
Hüccet-üs Sevda

Cihan üzre gönlüm bedende hapis
Haricde zindana yazık değil mi?!
Yürekten habersiz geçerse ömür
Damarlarda kana yazık değil mi?!.

Ağarmadı henüz sevdalı şafak
Rüzgarın önünde sürünür yaprak
Kendi bildiğince gezerse ayak
Nasırlı tabana yazık değil mi?!

Neden doğmaz güneş, niçin karanlık
Yine mi Nisan yok, hep mi Aralık
Yaşamak eziyyet gelirse artık,
Bedendeki cana yazık değil mi?

Istırap çevirir, kovar uykuyu
Ümid yokluğundan takmam korkuyu
Bahçevan dibinden keserse suyu
Kurur, bu fidana yazık değil mi?..

Mutluluk dediğin sahnede oyun
Bu oyuncuları biraz koruyun
Kurt inine doğru kaçarsa koyun
Biçare çobana yazık değil mi?

Pervasız tutkular cezbeder seni
Vurur mengeneye, sıkar bedeni
Bir katre gözyaşın boğarsa beni,
Şu çeşm-i ummana yazık değil mi?.

Ruhu gülümserken felaketine
Bedeni hazırdır sefaletine
Gonca gül aldırmaz muhabbetine
Bülbülde figâna yazık değil mi?!

Esrüklenir gönlüm, Mecnun'dan hisse
Leyla'mız sürükler firkâte, ye'se
Sevgimiz eğlence, aşk oyun ise
Bunca heyecana yazık değil mi?..

Nedir karagözlüm, endişen nedir?
Ezanlar şahidim, seherler bilir
Vuslatın ilaçken, hasretin zehir
Yazdığın fermana yazık değil mi?!.

Sükut-u sevdaya değil mi erken
Hiç mi titremedin; 'aşığım' derken
Her zaman, her yerde, her şeyde varken
Sensiz geçen ana yazık değil mi?..

Erken açtı gonca, ayaz vurur mu
Gönlüme kök salmış fidan kurur mu
Beni öldürürsen işin olur mu
Seni seven bana yazık değil mi?

Sensiz mutluluk mu, bu mümkün değil
Sürekli muzdarip, perişan, sefil
Sonunda olurum sevdalı katil
Beni seven sana yazık değil mi?!..

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:45

Hüzün Savaşı
 
Hüzün Savaşı

Hüzün, çevirdi etrafımızı; derin bir hazla
Delinmez ağ ördü çevremize, yavaşdan yavaş!
Temeli; mazi derinliğince, üstü; istikbal
Kadar yüksekçe bir seddir gayrı, gel de bunu aş!
Çekeriz, zaten aşinayızdır bunca senedir
Dostça uzatırız elimizi, dokunuruz; taş!
Henüz sönmemiş umudumuzun uzaktan, şuhça
Göz kırpan yıldızlarıdır yalnız, bize arkadaş
Budur bizi hüzne asi eden; hâlâ bir umut!
Bu; nöbetine tutulduğumuz afyon ve haşhaş
İç içe gönlümüze öğerler, ince bir zevkle
Hüzün; çalan yanık bir bestedir, tevekkül; nakkaş!
Bazen daraltır sınırlarını; sıkar da sıkar
Teskin etmek için yalvar, ağla, uğraş ha uğraş!
Savaş hüzünle değildir dostum, onu yeneriz
Özümüz kılınç çalar ya bize, bu gerçek savaş!
Kendi kendimizle didişiriz.. İşte bu var ya!
Delinmez ağ ördü çevremize, yavaştan yavaş...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:45

İçimdeki Boşluk
 
İçimdeki Boşluk

Bencileyin şöyle garib var mı ki
Anlatamam ne menemdir hallerim
Yerim yurdum bir kör kuyu dibi ki
Hep çıkmaza gider gelir yollarım

Yumaklanmış yüreğimde acılar
Ucu kayıp bulamam ki çözeyim
Çaresizlik hükmediyor tabi ki
Gözyaşıyla her gece gözgözeyim

Hissiyatım isyan eder aklıma
İçimde bir bitmek bilmez savaş var
Bir kararda eğleyemem kendimi
Yürek sever dilim söver karalar

Bir çıkmaza düşmüş gönül döneler
Beden mülküm yangınlarda kavrulur
Şu boşluk ki bir doldurmuş içimi
İçimdeki her şey dışa savrulur

Bir çıkmaza düşmüş gönül döneler
Çelişkiler benliğime kök salmış
Şu boşluk ki bir doldurmuş içimi
Şişmiş şişmiş patlamaya an kalmış.

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:47

İnternet Üzerine
 
İnternet Üzerine

Ulen bu ne iştir, hiç anlamadık!
Hayal mi, gerçek mi tam belli değil
Sanki bir aynanın içine düştük
Çerçevesi nerde? Cam belli değil

Hadi "inter"i geç, "net"lik nerede?
Sanki bir okyanus "cıbır"* derede
Üflesen yıkılır, kalmaz geride
Ev, bark, adres kayıp; dam belli değil

Akıl alacak iş değil doğrusu
Seçilmiyor bunun yaşı, kurusu
Öter "sanal samimiyet" borusu
Neş'e belli değil, gam belli değil

Sanki bir stüdyo, filim çevrilen
Ya da bir sahra bu; serap görülen
Kısa günde kırkı geçer devrilen
Kavak belli değil, çam belli değil

Bilmeden, görmeden ederler davet
Kendileri asla etmez icabet
Kırk takla attırır üç-buçuk velet
Olgun belli değil, ham belli değil...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:47

İstersen Sen Unut
 
İstersen Sen Unut

Taa başından beri olan, biteni
İstersen sen unut, ben unutamam
Canı söküp alan ve eriteni
İstersen sen unut, ben unutamam

Gözgöze gelince çakan şimşeği
İlk konuşmadaki deli fişeği
Yorgan yıldızları, çimen döşeği
İstersen sen unut, ben unutamam

Küçük parkta gelen titreyişleri
Büyük parkta zevkle meşk edişleri
İstasyon parkında bekleyişleri
İstersen sen unut, ben unutamam

Bütün gece sohbet.. doğan güneşi
Gönlümü doldurdu onun bir eşi
Yağmurun altında yanan ateşi
İstersen sen unut, ben unutamam

Çılgınca hazları az görüyorduk
Artarak sürecek, söz veriyorduk
Yağmur yağıyordu, biz yürüyorduk
İstersen sen unut, ben unutamam

En yalnız vaktini bölüşmedik mi
Birlikte ağlayıp, gülüşmedik mi
Olmadık yerlerde sevişmedik mi
İstersen sen unut, ben unutamam

Bazen özleyerek koşar gelirdin
Artık ya ben öldüm, ya sen delirdin
Vera'da yerlere kağıt sererdin
İstersen sen unut, ben unutamam

......'larda ortam gayet uygundu
Sokullu'da iştahımız soyundu
Bilmem Konya da mı, yani oyundu!
İstersen sen unut, ben unutamam

Kapına dikilip boyun burmayı
Kâbusunu bile hayra yormayı
Senden yıldızlara haber sormayı
İstersen sen unut, ben unutamam

İskele Sokağı'n sükûnetini
Aklımı saptıran balıketini
İhanetle gelen cinayetini
İstersen sen unut, ben unutamam

Hiç razı olmadın aza, biraza
Başka kim katlanır bu kadar naza
Şarkı söylerdik ya avaz avaza
İstersen sen unut, ben unutamam

İstediğin zaman, istenen kadar
Razı ola ola, hep ettim zarar
Daha dağarcıkta neler neler var
İstersen sen unut, ben unutamam

İster unut canım, ister inkâr et
Tanrı bir karşılık verecek elbet
Bu da bir dünyalık sevda nihayet
İstersen sen unut, ben unutamam...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:48

İşte Böyle!
 
İşte Böyle!

Biz sizin yerleri bilmeyiz güzel
En az bir ayağım yerde kalmalı
Ve değdiği yerde toprak olmalı
İstersen sen biraz bize doğru gel
Biz sizin yerleri bilmeyiz güzel

Biz sizin şeyleri giymeyiz güzel
Etek neredeyse yere sürtmeli
Tepeden tırnağa tümden örtmeli
Başörtüsü sana olmasın engel
Biz sizin şeyleri giymeyiz güzel

Biz öyle her şeyi yemeyiz güzel
Kursağımdan helal lokma geçmeli
Suyu dahi besmeleyle içmeli
Benim kimliğime getirme halel
Biz öyle her şeyi yemeyiz güzel

Biz maymun iştahlı değiliz güzel
Gönül bir düştü mü sebat etmeli
Bir sevda bize bir ömür yetmeli
Açsa da bin fettan zülfünü tel tel
Biz maymun iştahlı değiliz güzel

Biz onca duyarsız değiliz güzel
Arayıp sormamak bizde ayıptır
Bigane zamanlar büyük kayıptır
Sizde durgun akar en kabarık sel
Biz onca duyarsız değiliz güzel

Biz o kadar bencil değiliz güzel
Hiç 'hep bana' diye başlamam işe
El vurmadım, el dalında yemişe
Sizde muteberler bizde mübtezel
Biz o kadar bencil değiliz güzel

Biz onca karmaşık değiliz güzel
Fazla teferruat yorar bizleri
Yalın bir sadelik sarar bizleri
Kargaşa yağdırsa üstüme ecel
Biz onca karmaşık değiliz güzel.

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:49

Kazak Kız
 
Kazak Kız

Janet Mayrenova'ya

Camların ardında bir Kazak kızı
Sevgi yumağını sarmalar, beler
Hafiften göz kırpar tozlu aynaya
Olmayan aklımı o yana çeler

Meftun bir bakışa, içten bir söze
Meyleder tebessüm eden her yüze
Savurur tınazı varmadan güze
Ekini öğütür, ununu eler

Aklı önde tutar; oldukça zeki
Tedbirdir attığı adımın teki
Rahat bırakır mı yolunda peki
Etrafa dizdiği katı ilkeler

Uzundur eteği, kurudur tuzu
Nedense bir yana düşmüş omuzu
Sürünün içinde kaybolmuş kuzu
Bir otlar, bir hoplar.. Bir durup meler

Doyasıya tatmaz zevki, hüzünü
Mekanik bir takvim sarmış özünü
Gerçek hayatının yavan yüzünü
Kendisinden saklar sanal perdeler...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:50

Kıyaslama
 
Kıyaslama

Şu seher zamanı, şu doğan güneş
Şu ocak, şu duman, şu yanan ateş
Şu; yeni günlere göz açan kardeş
Hepsi de Allah’ı zikretmiyor mu?

Şu kuş, şu ağa, şu dal, şu yaprak
Şu kurak arazi, şu batak çorak
Şu dalgalı deniz, şu sakin toprak
Hepsi de Allah’a şükretmiyor mu?

Şu beyhude yaşam, şu mey yüklü cam
Şu fahişe dolu süslü-püslü dam
Şu; ömrü bunlarla geçiren adam
Sonu ne olacak.. fikr’etmiyor mu?

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:51

Koçaklama
 
Koçaklama

Benden selam olsun koç "Köroğlu"na
Şimdi sıradağlar ele yurt olur
Çoğaldı vatanda bolu beyleri
Beyler çoğaldıkça bana dert olur

Kahpe delik demir kan kusar, durmaz
Tebası kan içer, beyimiz görmez
Görse bin rezalet birini sormaz
"Açıkta kalmasın, üstün'ört" olur

Korkusundan beye boyun eğenler
Çamlıbel halkına sövüp-sayanlar
"Bana dert mi, nemelazım" diyenler
Bu sözüyle insan olur, fert olur

Çamlıbel kavgalı, Bolu karışık
Alınlar kırışık, yüzler buruşuk
Bey dersen bunlara zaten alışık
O yutar ya ağam, bize hırt olur

Yol kesip, han basar; itler bac alır
Avratlar soyunup beyden tac alır
Silkinip de millet bir gün öc alır
Milletin vurduğu yumruk sert olur

Kır atını geçti uyuz binekler
Aynı yolda birleşmiyor inekler
Zor gördümü korkup, kaçan dönekler
Aynalı meydana çıkar, mert olur

Benzetirler bizi körpe kuzuya
Süre süre indirdiler yazıya
Fazla ilişmeyin suskun tazıya
Çıkar dağbaşına bir bozkurt olur

Büyük kavga günü gelip çatınca
Sağı-solu birbirine katınca
Sonunda bey Bolu'yu da satınca
At binip kuşanmak bize şart olur.

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:51

Korku!
 
Korku!

Git başımdan güzel, karşımda durma
Beni kör nefsime uyduracaksın
Şeytan-ı lâine çelme taktırıp,
Ayağım imandan kaydıracaksın

Zülfün kılınç çeker, gamzen öldürür
Yüzün parlaklığı ayı söndürür
Rayihan şöylece başım döndürür
Meysiz serhoş edip, baydıracaksın

Hissi tahrik eden bir gonca gülsün
Cahil dikenini nereden bilsin
"Şeytana uyanlar beriye gelsin"
Hitabını bana duyduracaksın

Kulağım duyalı tatlı sesini
Gönül silip attı kaygı pasını
Üfleme üstüme hoş nefesini
Uyuşuk kanımı aydıracaksın

Zülüf, gerdan, baldır meydanda durur
Bir de öyle gülme, edeblice dur!
"Ya cennetten bahçe, ya nardan çukur"
Mezarıma ateş koyduracaksın.

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:52

Köyüme Hasret 1
 
Köyüme Hasret 1

Güzelliğin gözlerimden gitmiyor
Köyümdeki günlerime hasretim
Gelen haber avunmama yetmiyor
Köyümdeki günlerime hasretim

Hani çayır, hani çimen, hani bağ
Başı duman, eteği su yüce dağ
Neşe veren, kuvvet veren tereyağ
Köyümdeki günlerime hasretim

Oturduğum yaşlı çamın gölgesi
Çobanları, cahilleri, bilgesi
Çok sevdiğim "Bostandere" bölgesi
Köyümdeki günlerime hasretim

Tamam, ettik gurbetçilik yaşını
Bunca yedim ekmeğini, aşını
Özler oldum toprağını, taşını
Köyümdeki günlerime hasretim...

Hünkâr Dağlı


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 09:18 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2