tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Türk Şairlerin Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/)
-   -   Hünkar Dağlı Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/12495-hunkar-dagli-siirleri.html)

Josephine 20.08.08 06:53

Köyüme Hasret 2
 
Köyüme Hasret 2

Bana ben söyleyim benim derdimi
Gözü yaşlı koyup geldim ardımı
Genç yaşımda terk eyledim yurdumu
Ayrı düştüm bizim elden, köyümden

Dert beni götürdü gurbete saldı
Neşeyi, sevinci elimden aldı
Sılaya hasretim sermaye kaldı
Ayrı düştüm bizim elden, köyümden

Kimse aldırmıyor gözüm yaşına
Hasret kaldım toprağına, taşına
"Ada Çayırı"na, "Çeşme Başı"na
Ayrı düştüm bizim elden, köyümden

Arzuhal beyana yetişmez posta
Bu gidişle erişemem o dosta
Ayrılık derdiyle olmuşum hasta
Ayrı düştüm bizim elde, köyümden.

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:54

Kuzey Türküsü
 
Kuzey Türküsü

Gözlerim kuzeye takılı kaldı
Ne ışık görünür, ne güneş doğar
Zifiri karanlık, yerinde değil
Ne kutup yıldızı, ne da ayılar

Yüzümü çevirdim şimale doğru
Vecd içinde ihsanımı beklerim
Taş gibi o cihet, hissiz ve sağır
Boşluğa asılır tüm dileklerim

Ellerim uzanır kuzey kutbuna
Ne eskimolar var, ne de penguen
Ümitlerim dondu boşu boşuna!
Geyiklerin olsun bütün serüven.

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:54

Masal
 
Masal

I.
Masal bu ya, evvel zaman içinde
Payitahtda bir güzelce kız varmış

İnce, zayıf, çıtkırıldım bedende
Âlemin sığdığı yürek atarmış

Biçimli yüzünde kara gözleri
Alev alev, ışıl ışıl yanarmış

Bakışı etrafa yöneldiği an
Nice yürekleri çarpar, yakarmış

Her mevzuda az-çok bir şeyler bilir
Umulmadık meseleden anlarmış

Zerafette, incelikte, hünerde
Melekesi bir "prenses" kadarmış

Bahtı da gözleri kadar karanlık
Ve yılmadan mutluluğu ararmış

II.
Masal bu ya, evvel zaman içinde
Payitahtda bir de genç adam varmış

İşe gelir-gider sabah ve akşam
Kendi halinde bir hayat yaşarmış

Dünya ha var, ha yok onun gözünde
Bahar seli gibi çağlar, akarmış

"Efenin teki"ymiş şartsız, kayıtsız
Nerde akşam oldu; orda yatarmış

Güzelliğe meftun, güzele tutkun
Güzellere döner döner, bakarmış

Hiç bir başarıya varmamış amma
"Şair"miş, kendince şiir yazarmış

Şiiri de bahtı kadar karanlık
Ve yılmadan mutluluğu ararmış

III.
Masal bu ya, evvel zaman içinde
Günlerden bir günde, olmadık bir an

"Prenses"le "Şair" karşılaşmışlar
İkisini birden sarmış heyecan

"Aradığım budur" hayallemesi
Sanki biri canmış, biri de canan

Yüksek frekanslı iletişimler
Mesajlar savrulmuş, mesajlar yaman

Bir kırmızı gülmüş bağlantıları
Musiki ve şiir yumağı saran

"Hüzünle sarardı ümid goncası"
Andelip misali "Şair"de figan

"Sen miydin o" şaşkınlığı içinde
"İyi ki senmişsin" dönsün bu devran

Ve tutmuşlar mutluluğun ucundan
"Şair" gönül hayran, "Prenses" handan

IV.
Masal bu ya, evvel zaman içinde
Sıyırmış yükünü, atmış "Prenses"

Yıldızları gören gönül evinin
Üstüne kör çatı çatmış "Prenses"

Kapıyı kapatıp zor ve güzele
Fayda ve konforla yatmış "Prenses"

Bir bebek edinmiş oyuncakçıdan
Geri kalan ne var satmış "Prenses"

Bebek büyüdükçe artmış geliri
Servetine servet katmış "Prenses"

Bebek bahaneymiş, atlama taşı
Zulüm ve ihanet tatmış "Prenses"

Utanç ve gururdan bir çizgi çekmiş
Aşılmaz, geçilmez hatmış "Prenses"

Ve eskiyi uzak tutar bu çizgi
Sadece seyredip, şadmış "Prenses"

V.
Masal bu ya, evvel zaman içinde
Aşk denilen ecir esas hayatmış

Aşkın deryasında yüzmek zor iştir
"Prenses" üç fersah gitmeden batmış

Bu zamanda, sade sevda yeter mi?
Variyetsiz olmak bir kabahatmiş

Asude bir aşkın kahrı çekilmez
Maksadı, meramı tüm şatafatmış

Rahat şevk verir ki; meşk olsun aşkta
Tez ferah edinmiş, lüksü donatmış

Ya sevdası yalan, ya olan-biten
Hep kırmış, hep dökmüş, vurup kanatmış

En zayıf yerinden vurmuş "Şair"i
Günah silahıyla sarıp, kuşatmış

Amma ne hikmetdir bir yol dener ki
Meram; zühd-ü süluk.. yeni icatmış!

Ve "Şair"e ondan geriye kalan
Sahte gözyaşları, naylon feryatmış

Hani bittiydi ya bu tuhaf masal
"Şair" tabutundan kalem uzatmış

VI.
Masal bu ya, evvel zaman içinde
Mutlu devirlerin hep sonu vardır

Masalın sonunu yazmış "Prenses"
Kimbilir şu anda kimlere yardır

"Şair" sevgisinin kadrini bilmez
Yaptıkları kendisini inkârdır

Üç-beş dünyalığa tamah eyleyip
Bir gönlü katletmek ancak zarardır

Bazı zararları görmek güçse de
Albenisi, cazibesi ısrardır

On kişide olan umar hâlbuki
"Şair"de olanın biri kadardır

"Prenses", "Şair"i ihmal ettikçe
"Şair"in şiiri sırf intizardır

Çıkmaz bir sevdaya mesken edilmiş
Kitlemiş aşkını, kalbi mezardır

Ve ne olsa yapar bu deli "Şair"
Gayrı dünya onun gözüne dardır
...
Dedik ya masal bu üstünde durma
Her masalda iyi-kötü son vardır...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:55

Mecnun ile Hasbıhal
 
Mecnun ile Hasbıhal

Eya Mecnun! Bu meydanda, senden gayrı bulunmaz mı?
"Leyla sevdim" deyu çıksan, aşk bilmeyenler kanmaz mı?

Gönlün aşka eriştirdin, dilin şi’re alıştırdın
Sonra sahralara düştün.. Sana insan aldanmaz mı?

Hasret-i aşkı şi’r ettin, bülbüle derdin söylettin
Senin Leyla’n mağrur değil; daha dilin dolanmaz mı?

Ya bir de gör beni, gel de; çare bulunmaz bu derde
Mum gibi durduğu yerde insan yanar mı, yanmaz mı?

Bizde canan cevri çoktur; hem sever, hem vefa yoktur
Melek yüzlü zalim dilber sevgimize inanmaz mı?

Hem sever gönülden beni, hem dahi istemez vuslat
Pençe atar kalbime de; eli kana bulanmaz mı?

Kamu canım o’na verdim, mah yüzün gözledim durdum
Ol cananı düşte gördüm; uyanır mı, uyanmaz mı?

Cümle canım yiyip-içer, istihzaen geri kusar
Yar elinden zehir içen, ab-ı hayattır sanmaz mı?

Beyler aynı beyler amma; Leyla’ya bir ne hal oldu!
Cevri cana yetti gayrı.. İnadından usanmaz mı?

Zulmü Leyla’dan biliriz, ağyar zulmü de ne demek!
Mecnun olan "Mecnun" gerek; insan buna dayanmaz mı?

İmdi bana haber kim; bu halleri kıyas edip
Hala "Mecnunum" demeye insan olan utanmaz mı?

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:56

Med-Cezir
 
Med-Cezir

İçimde bir yangın var ise eğer
Yakan sensin gülüm, söndüremezsin
Aklım, fikrim, hissim peşinde gezer
Çeken sensin gülüm, döndüremezsin!.

Senden gayrı güzel görmezse gözüm
Senin tekrarından ibaret sözüm
Çölde seraplarla esrükse özüm!
Bakan sensin gülüm, kandıramazsın..

Seni hapsediyor göğüs kafesim
Gözlerine ritim tutar nefesim
"Dağbaşı Çığlığı" olursa sesim
Çıkan sensin gülüm, indiremezsin

Aklım sarpa sarsa, mantığım şaşsa
Senden gayrı dünya tenha ve boşsa
Hasret oluk oluk gözümde yaşsa
Akan sensin gülüm, dindiremezsin.

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:57

Meded!
 
Meded!

Ya Rab! Şu inleyen kullar, hep müslümandır, meded!
Günahları olsa bile ehl-i imandır, meded!

Çevirmişler etrafları ins ü cinden şeytanlar
Aslı viran olan belde, sözde ümrandır, meded!

Aybı ifşa eden takdir, setr’eden tazir görür
Biçare-i mahcuplara ah-ı efgandır, meded!

Her mahlûku ayrı ayrı sıfatlarla yarattın
Parçalar, yer kardeşini.. Bu da insandır, meded!

Karnındaki yavrusunu yâd ellerle bir olup
Kürtaj diye öldürenler katil-i candır, meded!

Medeniyet namı ile odlare yaktıkları
Bir onların mülkü değil, bütün cihandır, meded!

Bir imanı imha içün; bin oyun düzenleyen
Taifenin yardımcısı lâin şeytandır, meded!

Yurtlarında müreffehen ömür süren insanlar
Dizilip, yollara düşmüş; şimdi kervandır, meded!

"Emr-i ma’ruf, nehy-i münker" unutulduysa eğer
İman-ı taklide korku; hışm-ı sultandır, meded!

Masiva çok, takatim yok.. Nasıl varam divanına!
Deyuben inleyen kullar; çeşm-i giryandır, meded!

Yardım eyle başaralım nefsimizi yenmeyi
Biliriz ki bunlar bize; bir "imtihandır" meded!

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:58

Münacaat
 
Münacaat

Sen yüce bir ilahsın
Biz günahkâr kullarız
Hem meliksin, hem şahsın
Affet bizi Allah’ım

Biz âdem-i beşeriz
Bazı yerde şaşarız
İznin ile yaşarız
Affet bizi Allah’ım

Nefis verdin coşkulu
Kılma bizi şaşkılı
Felahımız kuşkulu
Affet bizi Allah’ım

Canım yoluna feda
Yürektendir bu nida
Ey merhametli hüda
Affet bizi Allah’ım

Bu eziyet canadır
Yönüm senden yanadır
Dönüşümüz sanadır
Affet bizi Allah’ım.

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:58

Neredesin?
 
Neredesin?

Burkulur yüreğim, gözlerim muhtaç
Nerdesin sevgili, hani nerdesin?
Ellerim yumrukta, ihtirasım aç
Nerdesin sevgili, hani nerdesin?

Yokluğun ufkumda satır be satır
Yürür, etrafımı zulmet kapatır
Yüzünden yayılan nur aydınlatır
Nerdesin sevgili, hani nerdesin?

Isınmaz ortalık etraf hâlâ kar
Düşer vücut ısım, yüreğim donar
Biraz ateş getir, az ısıt ne var!
Nerdesin sevgili, hani nerdesin?

Bozuldu, kalmadı ağzımın tadı
Uçmaz gönül kuşum, kırık kanadı
Bütün bedenimin ortak feryadı
Nerdesin sevgili, hani nerdesin?

Muhtacım sesine ve sohbetine
Gül yüzünde açan gül demetine
Çöllerde Mecnunun su niyetine
Nerdesin sevgili, hani nerdesin?

Saçımda gezmiyor sihirli elin
Kollarımdan çokça uzakta belin
Nedir meşakkatin, nedir engelin
Nerdesin sevgili, hani nerdesin?

Ne tatlı buse var, ne hırslı öpme
Kendini saklama, hainlik etme
Benden tarafa gel, uzağa gitme
Nerdesin sevgili, hani nerdesin?

Bir keyiftesin sen, bir kederdesin
Tarif olunmayan bir eserdesin
Herhalde dönülmez bir seferdesin
Nerdesin sevgili, hani nerdesin?

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 06:59

Niyaz
 
Niyaz

Tanrım! Şu uslanmaz deli gönüle
Daha bu dünyada merhamet eyle
Henüz vakit varken çevir yönünü
Müstakîm yola koy, hidayet eyle

Ömrü gaflet içre hebâ olmasın
Daldır tefekküre, cıba* olmasın
Bütün sa’yı; boşa çaba, olmasın
Bire yüz kazandır, inayet eyle

Emr olunan gibi dosdoğru olan
Elestü’ye tabi ve sadık kalan
Bir şaşkın ördektir; deryaya dalan
Cennet sahilini işaret eyle

Sağlam iman olsun can tahtasında
En az "yüz kırk rekât"** bir haftasında
İyilerden densin musallasında
Evini cümleye imaret eyle

Edeb ve hayâyı ziynet edinsin
İsyandan oluşan fırtına dinsin
Huzur, sükûn bulsun, biraz sevinsin
Kulluğa kabul et, beşaret eyle

Tekrar yaşamasın eyvahlarını
Sil defterindeki siyahlarını
Geçmiş ve gelecek günahlarını
Bağışla Ya Rabbi! mağfiret eyle.

* cıba: sığ, derinliksiz. (dere, çay, göl, vb. sular için kullanılır.)
** sabah2+öğle4+ikindi4+akşam3+yatsı4+vitr3=20x7=140

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 07:00

ODTÜ Günlerinden
 
ODTÜ Günlerinden

I.
Usulca kalkarım şafakla birlik
Çul yatağıma inat,
"Besmele" alır yorgunluğumu..
Buz gibi su ile abdest alırken,
Sımsıcak çaya çağırır anam
"Rabbim! Nasip eyle dirlik-düzenlik"
Derviş sükûneti, bir dilim ekmek
Ve iki bardak çayla, "Elhamdülillah"
Anam: "-biraz daha!.." dese de;
Sabah doyumluğum buncadır

II.
Kıstırıp koltuğuma kitaplarımı,
Kapıdan çıkarken anam;
Uzatıp üç-beş kuruş, seslenir:
"-Akşama geç kalma, eve erken gel"
"-Olur, meraklanma!.." desem de
Durgun bir isyanla ufka bakarım
Tümden irtibatı kesip etraftan,
Sırf kendi kendine kalır da gönül
Hislerimi mısra mısra dizerim

...Onsekiz biteli kaç sene oldu?
...Yirmi yaş üstünün çocuğuyum ben
...Bir garip öğrenci, işim-gücüm bu
...Feleğin bin sille vurduğuyum ben

Bir fidan siluet uyarır beni,
Bir ela bakışla tir tir titrerim
Tebessümlerinden yüzüm kızarır,
Görmesin diye yarım dönerim
"-Ne o Dağlı! Kaçıyor musun?"
Bilmem ne haldedir hayret ederim!
İçinden çıkılmaz bir bulanıklık..
Korka korka yüzüne bakar,
İçimden türkü söylerim:

...Maişet anaya, babaya bağlı
...Sabah boynum eğri, yüzüm yerdedir
...Gün boyu duyduğum: "Ne haber, Dağlı"
...Akşam evin yolu acep nerdedir?

Mektepten çıkınca hayallemesi
Elim cebimdeyken yarıda kalır
Ben, bana rücu ederim
Her şey olduğuncadır!..

III.
Gürültü cehennemine dalınca gayrı
Sesin sükûneti burnumda tüter
Soğuk yığınlara gözümü yumar,
Ufuklarda gök-yeşili gözlerim
Ezik, yorgun, asabi..
Hır-gürcülerle doludur etraf
Ayakta, -fakat yürümeden- tükenir yollar!
Ve sürekli bir sinir savaşı..
Gün boyu sohbetler aklıma gelir;
Cennet köyümü özlerim
Yanağıma görünmez damlalar dizilir
Hasret, yağmur bolluğuncadır..

IV.
...Mektebin yolları talim alanı
...Bu gidiş-gelişten nefret ederim
...Bu sokaklar sığır eder insanı
...Yıkılsın bu düzen, batsın isterim

Mektebin kapısı gümrük misali;
Zaptiyeler kimlik sorar giriş-çıkışta
Gözleriyle yüzlerden bir şeyler okur,
Bazı kere üst-baş ararlar
Taş avluya dalar bir yığın ırgat
Köşe-bucak sinsin oynar haytalar
Beygir gibi dolanır "kanayaklı"lar*
Bir ecnebi memlekete geldim zannederim
Her biri bin kerre yabancı bana
Dershane önünde ayrılır yollar
"-Bırak dersi Dağlı! Kantine gelsene"
Bir ela bakışla tir tir titrerim,
Bir fidan siluet şaşırtır beni
Niye gelir bunlar, nasıl giderler
Bilmem ne haldeler, hayret ederim
Şüphe-muhakeme, muhakeme-şüphe
İbişin merkebini yâd eder, acırım!
"Rabbim! Hidayet et, yoldan çıkarma"
Onları bırakıp kendi haline
Başımı çevirip, derse giderim
Zihnim yorguncadır..

V.
Ders başlar, değişir güzelim lisan
Bir göğüs geçirir, bir iç çekerim
Bir sinek vızıldar; iri bir sinek!
İğneler X'den, Q'dan
Beş lafın dördünde Marx teranesi
Söz istesen; gürültüye boğarlar
Sigara dumanı, kargaşa, şak şak
Ve devamlı aynı vızıltı!
Memnuniyetsizliğimi ifade edip açık açık,
İçimden küfrederim
Hava sıcak ve de bunaltıcıdır
Kimisi uyuklar köşe-bucakta
Kimi zaman dızlak tutar malları
Hırsımdan buz gibi terlerim
"Rabbim! Çekemeyeceğimi yükleme bana"
Yine de tüm vızıltıları,
Bir doğru-dört yanlış ezberlerim
Benzim solguncadır..

VI.
Ders biter, çekinerek yaklaşır biri
"-Yakar mısın?" Bir sigara uzatır
Biraz şaşkın, ifadeleri teşekkür doludur
Belli ki beni kendine yakın bulur
Belki tercüman olmuşum hislerine
Ben dişlerimi sıkarken "yuppi", "hurra" seslerine
O da kızgın ve alaylı başını sallar
Hademe sınıftan izmarit toplar
"-Gel birer çay içelim hemşerim"
Hemen cebine davranır, eğlerim
"-Olmaz! Çaylar benden"
Israr eder, engellerim..
"-Aa Dağlı! Hani benim çayım"
Bir fidan siluet kapar bardağı
Bir ela bakışla tir tir titrerim
Bakışlarım lügatler devirir ama
Ağzımı bıçak açmaz..
"-Yapma Dağlı! Şakaydı"
Gözlerimde bir sürü neden ve niçin
Bilmem ne haldedir hayret ederim
Usulca yürürüm; mahcup, muzaffer..
Bahçede yaban kestanesi ve çam ağaçları
Daha derse on dakika var!
Zaman bir türlü geçmez
Yeşil çimler üzerine oturur,
Ak kâğıda kara yazı yazarım:

...Üstüme gelmeyin böyle devamlı
...Bir bağlı düğümüm, çözülürüm ben
...Şöyle dolanırım; efkarlı, gamlı
...Daldan yaprak düşer, üzülürüm ben!

Bir fidan siluet belirir yine
Bir ela bakışla tir tir titrerim
"-Affedersin Dağlı! Barışalım mı?"
Silme tereddüt ve diz boyu şaşkınlık
Bilmem ne haldedir hayret ederim
Vakti gelmiş gibi dilim çözülür:
"-Aslında yakınsın ruhunla bana
Bilmiyorum, ama hissediyorum
Fakat anlaşılmaz bu vaziyyetin
Yaptıkların sana ait değil mi?
Ve söz götürmez şaheser fiziğin
Nasıl hayır denir ki sana!"
Övgüden serhoşca, hafif süzülür
Tatlı bir tebessümle, usluca dinler
Ve kalkıp birlikte derse gideriz
Biraz daha olguncadır..

VII.
Hüzünle sarılı bir uyuşukluk
Ve berbat bir halde dönerim eve
Üzgün müyüm, kızgın mıyım, memnun mu?
Mesud muyum, rahat mıyım, yorgun mu?

...Her gün bir belanın içine düşer
...Her an bin heyecan duyar, yaşarım
...Günler geçip gider, birer-ikişer
...Kör bir umud ardı sıra koşarım

Bilinmez hallerde girsem içeri
"Selamünaleyküm" düzeltir beni
Babamın namazı henüz bitmiştir
"Rabbim! Ağzımızın tadını bozma"
Babamın duası her zaman yeni
Babamda son niyaz her an değişik
Derviş sükûneti, bir tas çorba
Ve iki baş soğanla sofra kurulur:
"Rabbim! Nasip eyle dirlik-düzenlik"
Teslimiyyet, memnuniyet, huzur..
Bolcadır, yoğuncadır.

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 07:01

Olanlardan Sonra
 
Olanlardan Sonra

Aralık bırakma gönül kapını
Kapat ki; girmeyim, dışarda isem
Bir girersem yandın, bedbaht olursun
Hüzün ahbabımdır, ıstırap dostum!
Peşimde gezerler nereye gitsem..

Zamanı durdurmak mümkün değildir
Boşa çabalama, çoğu denedi
Bir durursa yandın; kurtulamazsın
Ağlamak isterim hicran yırtılsın
Yüreğime akar gözümün yaşı
Ellerini tutan elim kırılsın!
Gözlerinde gezer sevgi telaşı

Gönlüme gir otur ayrılamazsın
Seni sayıklayan çenem kapanır
Mahkûmun hevesi hürriyet ise
Ve sensiz hürriyet eziyyet ise
Adını söyleyen dilim tutulsun
Beni aşkın ile atın zindana
Sevgim yüreğimde müebbed hapis
Suskunluğum 'selim'liğe delildir

Adıma utanma, kaldır başını
Ben yükümü bilir ve yüklenirim
Tutup bedenini çöpe atsak da!
Gözlerinin izi gönlüme değdi
Sen varsın ve sensin ve sevdiğimsin
Sen olmasan bile seni severim.

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 07:02

Olmadı Zaten
 
Olmadı Zaten

İşte gidiyorsun daha gelmeden
Gözlerimde uçar yağmur kuşları
Ne hırçın bir dalga,
Ne bir çağlayan,
Ne de bir pınarın serinliğinde
Eğlenecek vaktim olmadı zaten!

İşte gidiyorsun daha gelmeden
Hâlâ yasemen kokar pencerelerde
Ne bir mendil,
Ne bir gömlek,
Ne de bir patiska beyazlığında
Renk renk işleyecek vaktim olmadı zaten!

İşte gidiyorsun daha gelmeden
Mor hüzünlü bir akşam basar burayı
Ne bir omuz,
Ne bir sine,
Ne de bir diz üstünde
Mola verecek vaktim olmadı zaten!

İşte gidiyorsun daha gelmeden
Soytarı parendesi duygularımız
Ne bir övgü,
Ne bir alkış,
Ne de bir bahşiş kazanabilmek
Ve harcayacak vaktim olmadı zaten!

İşte gidiyorsun daha gelmeden!
Tükenir lügatlerde kelimeler
Ne dur,
Ne kal,
Ne de herhangi bir yalvarma sözü
Öğrenecek vaktim olmadı zaten!

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 07:03

Özürname
 
Özürname

Üç yıl sonra gördüm eski yârimi
Gerçek mi sanmıştın, hiçti güzelim!
Gençlik hırsı imiş o çırpınışlar
Yaşım yirmi biri geçti güzelim!

Tesadüf eseri yoluma çıktı
Bir şey ister gibi yüzüme baktı
Aşk pınarı bitmez, durmadan aktı
Senden sonra çoğu içti güzelim!

El edip çağırır, sonra kaçardın
Tatlı gülüşlerle neşe saçardın
Çözüp başörtünü zülfün açardın
O demlerin tadı kaçtı güzelim!

Şükür düz ovaya kurdum otağım
Peşinde tükendi en güzel çağım
Bekçisi sen iken virandı bağım
Şimdi gonca güller açtı güzelim!

Ben seni severken meylettin ele
Kötülenmiş adın, düşmüşsün dile
Üç yıl önce kalkıp dizildi yola
Kervanım ilinden göçtü güzelim!

Hani yalancıydım ben o zamanlar
Nerde "acaba"lar, şüpheler, zanlar..
Herkes hatasını sonradan anlar
Eskiden anlamak güçtü güzelim!

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 07:04

Peynir Gemisi
 
Peynir Gemisi

Lafla peynir gemisi
Yürür bizim ülkede
Salamurda kimisi
Çürür bizim ülkede

Olmaz demeyin olur
Sinsi sinsi sokulur
Çomaksız bir köy bulur
Ürür bizim ülkede

Kurtlara ot ve saman
Eşşeğe altın palan
Dağın başını duman
Bürür bizim ülkede

Düz yolda düşer kalkar
Kışın karpuza bakar
Ağustos ayında kar
Kürür bizim ülkede

Yutar hapın üçünü
Kızıl boyar saçını
Bulvarlarda kıçını
Sürür bizim ülkede

Ortalıkta etleri
Yıkarlar kümbetleri
Körler hakikatleri
Görür bizim ülkede...

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 07:04

Sen Oradasın
 
Sen Oradasın

Gece yarısını atladı zaman
Zifiri karanlık, sen oradasın..
Gözlerim kapalı, açık da olsa
Odam ve gerçekler kayboldu şu an
Ve sen oradasın.. büyük heyecan!

Yalancı fecre dek sürer bu cidâl
Uyku tepemdedir, sen oradasın..
Seni kıskanır da hırpalar beni
Bu karşı koyuşa dayanmaz mecâl
Ve sen oradasın.. burada melâl!

Gün ışırken sıçrar yorgun bedenim
Ruhum sana açtır, sen oradasın..
Yüzümü yıkarım buz gibi suyla
Sanki ben Mecnun'a aşk öğretenim
Ve sen oradasın.. hâlim ne benim!

Kuşluk vaktindeyiz biz bu sevdanın
Zevâle varırım, sen oradasın..
Sensiz zaman ve yer ömrümde yok ki!
Tek meşguliyeti sensin ferdânın
Ve sen oradasın.. hayâl şeydânın!

Uzun gölgelerde artar çırpınış
Gün batar üstüme, sen oradasın..
Sular biteviye koşar denize
Gönlümde hep sana, hep sana akış
Ve sen oradasın.. çinili nakış!

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 07:07

Serencam
 
Serencam

Gözlerimi kapatıp dünyaya
Kurulu aletler gibi, dolaşırken tekdüze
Kulaklarım sağır, ellerim kabuk
Taşır ayaklarım yalnızca
Yorgun bedenimi -Gerektiği kadar-
Eve, işe, kahveye..
Günler geçiyordur herhalde!

Bu seyr-ü seferi bozan
Bir kaza idi rastlaşmamız
Nasıl da dalmışım..
Kara gözlerinin gök pırıltısı
Çarptı ya yüzüme; şıraaak!
Ve tebessümünden yangın çıktı
Beden mülküm cayır cayır
Sevda hengâmesinin ortasında
Kalakalmışım...

Yürüdü sevda zehiri damarlarıma
Esriklendi parmak uçlarım
Bir tuhaf lezzet, karmakarışık!
En acı zamanında bile cazibe,
En şakrar vaktinde hüzün
Yeşerdi gövde, serpildi
Sarıldı hayata doymayasıya..
Kara duvarları ördü sarmaşık

Ve bir gün..
Hep böyle mi biter bu hikayeler
O bir gün var mıydı, zamanı nedir
Belki öncelerde; yıkım zamanı
Belki yıllar yılı sonralardadır
Kim bilir belki de şu an, şu saat
Örümcek ağları örülmektedir
Durur esintiler, tek dal oynamaz
Çöl ikindisinin tembelliğinde
Kavurur boşvermişliğin!

Bazen ümidimin akibeti
Eline doladığın sert bir kasırgadır
Silkeler hoyratça!
Kırılayazdı mazinin semeresi
Gözlerim faltaşı, çakılır kuzeye
Kurur, şakaklarımın üstünde yürüyen ter
Katılaşır..
Uzak yıldızların ayazı gibi
Üşütmeden titretir ya ihmalin
Yer bulamaz ellerim
Aptallaşır!
Ve bir tebessüm serabına
Tutunmaya çalışır

Oynar buzlu camlarda ışıklar
Yüzünü dönüversen, örümcek ağları çürür
Görünse ilgilendiğin, kımıldayıversen!
Esintiler sıvazlar gözlerimi
Ümid, uzak yıldızları toplayıp
Sarar hatıra sayfalarına
Kara gözlerinin gök pırıltılarında muştular,
Siler serapları!
Ve avuçlayıp yüreğimi ellerim
Her sabah yeniden
Kuzeye yürür.

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 07:07

Şehr-ü Ramazan
 
Şehr-ü Ramazan

Bu kavruk ümidli, nâdim avazı
Bu kitli ağızlardan dibâceler
Bu, tutuklu yüreğin hür niyazı
Çatlayan dudaklar tevhid heceler
Kandil kandil nurla dolu geceler
-Arz ışıklı umman
Yıldızlar hayran-

Taat zevkıyla mahvolur mâsiva
Kıyam korkusundan uykular kaçar
Zencire vurulur hırs ile hevâ
Kadir Sultan nur üstüne nur saçar
Viran gönüllerde goncalar açar
-Arz bir ay gülistan
Şehr-ü Ramazan-

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 07:08

Temanna!
 
Temanna!

Köroğlu yurdundan bir güzel sevdim
Dağ başında açmış gonca gül gibi
Saçların taramış dökmüş omzuna
Hare hare ipek gibi, tül gibi

Suskun gençliğimi maziye tıktım
Yalnızlıktan bıkıp seyrana çıktım
Karşımda görünce boynumu büktüm
Titredi benliğim, tozdu kül gibi

Sevgiye bilenmiş yürek bıçağım
Aşk damlatır oldu gönül saçağım
Senin ile doldu köşe bucağım
Lâkin bakışların hâlâ el gibi

Gül yüzünle biraz cesaret versen
Gülşenimden ümid gülleri dersen
Himmet edip canım kabul edersen
Varlığım senindir köle, kul gibi.

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 07:09

Ufak Bir Kopya
 
Ufak Bir Kopya

Ömür kâsesinin en boşuyuz biz
Saadet yolunun yokuşuyuz biz
Bu yaşadığımız herhalde rü'ya
Ya da bu sevdanın sarhoşuyuz biz

Bensiz şu kendini ne sanırsın sen
Bilmem ki ne vakit uslanırsın sen
Kesin ebediyyen sürmez bu hülya
Eninde sonunda usanırsın sen

Bizi ancak ölüm ayırmaz gülüm
Dünya rüyasından uyanış ölüm
Bir mukaddimedir belki bu dünya
Ve sonra başlıyor hakiki bölüm

Orda da birlikte olmak önemli
Ondan mı bu sevda bunca gizemli
Belki de sonsuza ufak bir kopya
Ya da bir destandır bunca görkemli

Bu yaşadığımız herhalde rü'ya
Kesin ebediyyen sürmez bu hülya
Bir mukaddimedir belki bu dünya
Belki de sonsuza ufak bir kopya.

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 07:09

Veda
 
Veda

Hoşça kal!
Ardımdan bakma öyle
Sen gelmeyeceksin ki..
Başlarken;
Biraz esrarlı mı olduydu ne?!
Güneşe doğru yürüyorum şimdi
Biterken;
Yükümü yaydım meydana,
"Sinedeki ben"e kadar
Giderken,
Sorma "senin mi?" diye
Sen bilmeyeceksin ki..

Hoşça kal!
Hayır el sallama..
Yadigâr mı istiyorsun?
Olmaz, hatırlamaman lazım
Güzellik doldurdum ufuklara
Biterken;
Kara gözlerin geride kaldı
Gök pırıltılar bulanmış mı ne?!
Ne o, hayret mi ediyorsun?
Giderken,
Sorma; "ne oldu?" diye
Boş ver! Anlamaman lazım

Hoşça kal!
Yine gel mi diyorsun?
Değişecek misin ki!.
Sevgi, fedakârlık, samimiyet
Borç verilmişti sanma
Biterken,
Umurumda değil;
Çok şeyim kalmışsa da!
Hazinem ummanı doldurur
Biliyorsun;
Güzellik tükenmez..
Aranırsa, bulunur
Giderken,
Sorma: "ya ben?" diye
Bana ihtiyacın mı var?!

Hünkâr Dağlı

Josephine 20.08.08 07:10

Yalan Olmasın
 
Yalan Olmasın

I.
Dağda, bayırda geçti ömrüm
Alnım, sert çizgilere mecbur
Uçurum kenarlarında ıslıkladım yalnızlığı
Kartal süzülüşünce mağrur..
Kayanın bağrından fışkırıp çıkan,
Kavruk bir çam fidanı titremesinde inat!
Ulu köknarların duldasında
Kurtlarla paylaştım bir avuç azığımı

Yıldız yıldız gökyüzünü seyrederek
Karları üstüme örtüp uyudum
Berrak suların taşkınlığında yuvarlandım
Belki de denize ulaşacaktım giderek!

Bir adım öte düşen yıldırımlarla;
Kütük yığınlarının arasında yonga gibi,
Deli taylar gibi sıçradım
En hercai menekşeleri seyrederken
Cıvık değildi bakışlarım..
Sayısız kuşkanadı sardım, kırık
Körpe kuzuları okşarken bile
Yalakalaşmadı ellerim

Gözlerim kapanırdı kendiliğinden,
Seher vakti bülbülleri dinlerken
Yoktu bülbül gibi şakıyan dillerim amma;
Yine de yolumu gözlerdi çoban
Yaban yaşadım, yaban!..

II.
Daracık darlıklarda geçti ömrüm
İki adım odalara bohçalanıp
İliştirilmiş muhitler ve beton yığınları arasında
Sıkıştırılmış bir sürgündü hayat..

Saatlerce yürürdüm çoğu kez;
Zaman eskimesin dolmuş kuyruklarında diye
Asfalt, kırma taş, toprak ve çamur..
Tanıdık zenginiydi ya ayakkabılarım
Ben, yoldaş yoksuluydum yine de!
Ve koskoca şehrin her yerinde
Aynı yalnızlıktaydım
Orda başka, burda farklı olmadım
En cazibeli vitrinleri seyrederken bile
Yutkunmadım!

Zamanı tükettim bugüne doğru
Razılık ve katlanmalarla geldim
Ümit etmekten hiç vazgeçmedim amma,
Olmayana da yırtınmadım
Bir tas çorba, bir baş soğan
Yavan yaşadım, yavan!..

III.
Düşde, hayalde geçti ömrüm
Kıt-kaçamak bakışların vurduğu
"Bir gözleri ahuya zebun eyledi felek"
Avunmalarıydı sevdam..
Endamı cız ettirirdi ya içimi,
Tavşan dağa küsmüş, dağ nerden bilecek!

Hiç olmasa da hararetini hissettirecek kadar
Yakın ve yanaşık manzaralar
Sıcak sarılmaların titremesindeydim!
Karanlık gecenin kör duvarında
Kor dudaklı, yapışkan tebessümlerin
Göz kırpan seyrimesindeydim..

Kendi yazdığım mektuplar alırdım sevgiliden
Aşk dolu, hasret yüklü, özlem kokan..
Cevaplar yazardım; ne cevaplardı!
Yürek burkan, gönül çalan, ten yakan
Çöl seraplarında Mecnun sayıklamasıydı sevdam
Ve mevsim sürekli hazan,
Yalan yaşadım, yalan!..

IV.
Yabandan memnunum, yavana razı
Lâkin yalan bitsin, gam çekilmesin
"Dağbaşı Çığlığı" mâdem avazı
Ömrünce bitmesin, hiç eksilmesin

Yaban ol, yavan ol.. Yalan olmasın!
Sonsuza yapayalnız yürüsen bile;
Ardında bıraktığın iz kaybolmasın
Kaybolmasın!..

Hünkâr Dağlı


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 20:20 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2