tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Türk Şairlerin Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/)
-   -   Hüsrev Hatemi Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/12530-husrev-hatemi-siirleri.html)

Josephine 20.08.08 09:03

Ellili Yıllar İçin Acılı Alaturka Şarkı
 
Ellili Yıllar İçin Acılı Alaturka Şarkı

Meded ey zaman, bir parça kestir
Kestir bir parça ucundan zülfünün;
Gönül şarkılarını söylerken Safiye Aylâ,
Firak ey felek firak!
Ve bir o kadar da hüzün.

Ilık gazozlu, aynalı taraklı
Çok tramvaylı geçen yazlar
Spor ve Sergi Sarayı’na hayran şehir...
Cambazhaneli geceler, gök havai fişekli
Budur ellili yılların hayâlimdeki şekli.

Yenildik sana ey zaman, bu kesin fakat yine de,
Yine de demek isterim ki derdimi,
Yahya Efendi dergâhina en muvafik derdimi,
Arzetmege bir dem bulamadım
Buna izin vermedi felek.

Sana yaptırayım ey zaman-aman
İnsan kemigi tarak,
Tara kâküllerini ve ellili yılları
Bir yana bırak.
Derdimi arzetmege bir dem bulmamışken ben,
Ey dost, tanıdılar seni ve derhal geri aldılar
Sarı giymesek de olacagı buydu zâten.
Bekle orda üzerin sarı yapraklarla örtülü
Âhüzarı beni muhtemelen aglatabilir,
Lütfen uyarın Bülbülü.
Söyleyin Bülbüle nâliş filân etmesin
Bu bahar Feriköy’de kalsın
İstinye’ye hiç gitmesin
Esther Williams’lı ayna, plastik tarak
Çok Fahrettin Kerim’li ve Ulunay’lı bir yaz
Ey zaman, tara sen yine kâküllerini
Ve ellili yılları
Bir yana bırak.

Hüsrev Hatemi

Josephine 20.08.08 09:05

Grili Çocuk II Gidiş’i
 
Grili Çocuk II Gidiş’i

Bir kış günü, sabah dönüşürken öğleye,
Gittin, griler giyerek ötelere...
Boz idi bulutlar ve bozdular,
Güneşli görünümünü havanın.
Giden sendin, gelenlerden bana ne?
Eski gelmelerin çekildi gerilere,
Bundan böyle, bürünmüş grilere,
Kalacak gözümde gidiş ânın.
Ah çocuk, gri giymeyi de nerden buldun,
Gitmek mi sis rengi giydirdi sana?
Yamaçları sıyırıp göğe ağar gibi,
Akşam karanlığında savrulan kar gibi,
Bu ellerde geç kalmağa korkar gibi,
Gittin çocuk, sislere büründün de.
Ve süreklileşti benim için artık,
Bu kısa bölümü zamanın.

Hüsrev Hatemi

Josephine 20.08.08 09:07

Gül olmak Külleşmeye hazırlıktır
 
Gül olmak Külleşmeye hazırlıktır

Firak çakmaktaşından doğan kıvılcım,
Değdiğinde sevdanın kavına...
Fesleğen yerine gül bitebilir,
Gül yerine fesleğen de...

Sevda okunun keskin ucu,
Saplandığında yüreğe, yanı avına
Ateş renkli bir gül kesilirdi;
Ateş en iyi kavuşturucudur...

Halbuki, sükûn idi O’nun yoldaşı
Itır, onu saran bir bulut...
Deryâ ise derinliginde berdevâm,
Of çocuk neden uzaklaştın sen?

Fakat, işte, şimdi hemen söyle neden?
Füsun ve hüsün, onun çagrışımlarıydı
Gül olmak, külleşmeye hazırlıktır
Külleşmek, acıların dinişi.

Hüsrev Hatemi

Josephine 20.08.08 09:08

Hazin Kurallar
 
Hazin Kurallar

Kurgusu değişince hayatın,
Şirin görünür ölüm; bu kuraldır.
Sanırım ki korkumuzdan,
Öyle bir duruma düşmüşüz...
Düşler bile düz, mâcerasız;
Duygular nehri mecrâsız,
Yürek vadisi nehirsiz,
Zehirsiz ve panzehirsiz,
Bir ömür.
Sözde özgür...
Coşkudan uzak ve yavan
Gök yerine bir basık tavan,
Güneş yerine bir kandil.
Bunun farkına varılınca
Arkada tek geçit, bin menzil
Önümüzde yolun sonu görünür;
Bu da kuraldır.

Hüsrev Hatemi

Josephine 20.08.08 09:09

İntiha
 
İntiha

Sen de bilirsin hüznün incelmişliğini,
Fırınında değil, mezecilerinde bulunur kalbimizin,
Oysa keder, kara ekmek gibi zorunlu nerdeyse...
Senin verdiğin hüzün kedere dönüşüyor gitgide.
Sabah güneşi vuran doruklardan,
Pembe rengi sildim şimdiki halde...
Tipiyi çağırdım, göz gözü görmesin yine.
Gözlerime ilgisizlik bulutları ardından,
Kış güneşi gibi soluk, serin bak.
Her zamanki bakışınla muhakkak,
Özlem bulutu çözünür, taşkın olur.
Sabah güneşi vuran doruklardan,
Pembe rengi sildim bugünlerde;
Dağdan kereste kesemem bunu bekleme,
Kafeste kuş beslemek de değil bana göre
Son nefesine yetişmeyi düşler miyim,
-Tanrı beni korusun-
İlgisizlik bulutları ardından,
Kış güneşi gibi soluk bak gözlerime.
Tipiyi çağırdım göz gözü görmesin yine;
O güzelim bakışın kesinlikle
Eritir buzulları taşkın olur.
Ömür vâdisinin sona erdiği uçurumda,
Duygu nehri çavşanlaşır ve korkunç coşkun olur.

Hüsrev Hatemi

Josephine 20.08.08 09:10

İstanbul’a Ağıt
 
İstanbul’a Ağıt

Kaybettiğim eski İstanbul bir gün
Yaşlı, hasta bir beyefendinin,
Terekesinden çıkacak
- vefatından hayli sonra -
Ben o günü sanmam ki göreyim
Fakat o gün geldiğinde
Büyük bir sarı zarf içinde
Üstünde "muhibbim" filan beyefendiye
İthafıyla yaldızlı bir kent
Yarı küflenmiş fakat olağanüstü güzel
Zuhur edecek bir evden...
O zaman kentimiz çoktan,
Hani erkek çocukları ürperden
Hımar tıraşından geçerek
İmar görmüş tepeleriyle
New İstanbul olacağından
İş işten geçmiş olacak
Sadece gönül sahipleri umarım
Derinden ve insanın içine işleyen
Bir musıki duyacaklar kısa süre
Beton tepeler üzerinde...
"İşte onların mahvolmuş yurtları".

Hüsrev Hatemi

Josephine 20.08.08 09:12

Keder Denizi
 
Keder Denizi

Yürekler vardır ki Devran elinden,
Onlara gam sunuldugunda,
İri güller gibi kan aglayıp
Sessiz, dünyayı seyrederler...

Yürekler vardır ki onlar,
Kırgınlık ve yalnızlıgı tadınca;
Sokak gösterilerinde yakılan,
Taşıt lastikleri gibi,
Alevli ve gösterişli yanarlar...

Yürekler vardır, gam denizi derinlerinde
Mürekkep balıklarıdır ki,
Onlara sitem eriştiginde,
Deniz içine aglarlar...
Laciverd ve dilsiz...

Hüsrev Hatemi

Josephine 20.08.08 09:18

Kitap ve Biz
 
Kitap ve Biz

Bütün olaylardan önceydi kitap,
Hayli uzun zaman yumagı bir de
Bir ölüm gecesi... dogum ve nice
Ölümler, dogumlar, yine ölüm...
Yürek çöküntüsü ya da sevinç haberi,
Gördüm yüzünde ışıyan yazları,
Yüzünde kazılmış kışları gördüm.
Sözler serpilmişti sazlıklara,
Sızan ışık altında sözler nemli,
Sözler serpilmişti sıcak kumlara,
Güneş altında da sözler gördüm
Duydum...
Kuşkuların yogun kedere, kederin yasa
Yasın yıkıma dönüştügünü
Kitap aslında çok önceden bir muştuydu
Neden öyleyse çocuk, neden
Yüzünün taç yapragından çekilmiş su?
Küçük bir çiçek için ne uzun...
Ne hazin bir öykü bu...

Hüsrev Hatemi

Josephine 20.08.08 09:19

Lâcivert Gece
 
Lâcivert Gece

Gülüşün kovamaz lâcivert geceyi
Bir hilâl belirir gecede, sâdece...
Kederle de kararmaz gözlerinin lâciverdi
Yıldızlar belirir, kayan yıldızlar
Yeryüzündeki bütün yalnızlar
Ürperir, derler ki “çocuk kederli”
Sert çocuk, sarp çocuk, lâcivert Çocuk,
Biraz neşelensen bu ne dert Çocuk?
Ürkme baykuşlardan, baykuşlar güzel
Keşki bu kadar azalmasalardı...
Hele kirpiler, yarasalar
Hepsinin başımın üstünde yeri var.
Ölü degil senin gecen, canlılarla dolu çocuk
Sisli çocuk, puslu çocuk, bugu çocuk...

Hüsrev Hatemi

Josephine 20.08.08 09:21

Maktul Yürek
 
Maktul Yürek

Keskin agzından ayrılık kılıcının,
Yüregimin yedigi darbe,
Bu acının;
En uç örnegini bana tanıttı:
Neden kısas uygulandı yüregime?
Ne suçtu ne de bir suça kanıttı,
Eski Dünya’nın ölümünü seyretmesi...

Yılları yele vermiş olması da belki
İkinci bir ağır suç sayılarak,
Nâhak yere zaman yargıcı,
Yüreğim için bu hükmü verdi.

Görmeden sevdiği kentler: Bağdat,
Saraybosna ve Priştine’nin
Harab olduğunu duymuştu
Kendini savunmaması bundandır...
Ben yirminci yüzyılı, bu sebeple
Yüreğimsiz bitiriyorum.

Hüsrev Hatemi


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 05:22 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2