tualimforum.com

tualimforum.com (http://www.tualimforum.com/)
-   Türk Şairlerin Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/)
-   -   Hüsrev Hatemi Şiirleri (http://www.tualimforum.com/turk-sairlerin-siirleri/12530-husrev-hatemi-siirleri.html)

Josephine 20.08.08 08:47

Hüsrev Hatemi Şiirleri
 
Agıt

Bir yas anıtı olmadan yat
Ugultunun kol gezdigini,
Duydugum ve bildigim tepede;
Hâl nice? Güller de...
Görünüyorlar mı zaman zaman?
Mevsim hep kış ve vakit gece
Oldugu sürece...
Uyu, kötü rüyalar yıldırmasın seni,
Bir yas anıtı olmadan yat...
Hüznün anıtı ol sadece...
Sen bir su damlası gibi arı,
Sen bir saç teli kadar ince.
Bir yas anıtı olmadan yat...

Hüsrev Hatemi

Josephine 20.08.08 08:48

Ağustos Melâli
 
Ağustos Melâli

I.
Cesâret kalbim, cesâret!
Sustun bütün kış, ürktün kırılmaktan;
Çok gerilerde kaldı derken kar,
Sonra bahar
Ve Temmuz geçti.
Yasımız duruldu, coşkumuz geçti...
Ne ümit var artık ne korku;
Ağustos gecesinde ağulu
Sesleri yalnız böceklerin...
Cisim sarayı yıkılmadan,
Yeni bir sevinçle yıka haydi
Geçmiş günlerin kıştan kalan,
Balçığını sanmam ki arınsın.
Bir devletin inkırazı sanırsın,
Ağustos güze terk eder mülkünü
Ve Zaman’ın Mehter Bölüğü,
İcra-yı âhenk edip sürekli,
Örtüyor gidenlerin çığlığını...
Cesâret ey kalbim, cesâret!

II.
Seni eleme emanet etmeliyim
Çünkü elem,
Sevinçten çok sağlam
Ve kalıcı.
Çocuk! Bu acımasız,
Bu can alıcı
Zaman, üstün gelir hepimize...
Ben seni elemin ellerine,
Emanet edip gidiyorum.
Kıyılar, dağlar
Ve ormanlar,
Senin de ardında kalır Çocuk!
Gün gelir, fakat onlar da
Zaman’a yenilip giderler...
Sonunda yenilenmez yenilgiler;
Zaman, bir başina kalir...
Ve bizim çoktan geçtigimiz,
Öte âleme geçince Zaman,
Orada hepimiz istisnâsiz,
O’ndan daha kıdemli oluruz...
Hiç üzülme seni elemin,
Emin ellerine terk ederek,
Gidiyorum.

Hüsrev Hatemi

Josephine 20.08.08 08:49

Anabasis
 
Anabasis

Yürekler yenilmiş ve suskun, dönüşteler
Bu bezgin yolculukta başlar eğik
Orak mı tırpan mı elinde bir yaşlı adam,
Bir yaşlı adam, en önde gider.

Ufku kapatmış bir dağ, sarp ve yola dik.
Sen küçücük yüreğinle bu mâcerayı
Hep şaşıyorum ki nasıl yaşadın?
Ceylanlar vurulmuş, kurtlar nerde;
Bu acımasız zamanda onlar da vurulmuş.
İlerde yola bakan yüksek yerde,
Kendini yırtıcı gösteren bir mazlum kuş,
-Korkusundan olmalı bu gayreti-
Yol yeşildi, bozkırlaşıyor şimdi,
Taş ocakları ve delik deşik kayalar.
Sen elimi tutma geriye koş, bekleyenlerin var.
Sen bir kuşsun, kanatların
Seni buradan uçursun.
Eski dünyanın hayalini bana bırak,
O benim gözlerimde dursun.
Sen yüksel ve gerilerde
Gölünü bulduğun zaman in.
Bırak bu Dünya sana hain,
Davransın, bu bedeldir,
Bu bedelidir bir gül olmanın Ey!
Kurbanlardan daha kurban çocuk
Dönüşe geçme sen, dayan çocuk...

Seni de mi Ezel meclisinden
Yazıya yabana saldılar.
Öyleyse kaybolmana imkân mı var?
Kurbanlığı kabul etme İsyan-çocuk.

Hüsrev Hatemi

Josephine 20.08.08 08:50

Ave Praha
 
Ave Praha

Can akımı küçük bir kediden geçer,
Üç günlükken ölür kedi, daha nice...
Daha nice iletkenden,
Geçmeyi sürdürür akım; Bu gece
Bilmem nedendir sustu şarkım.
Batan günün kızıllığı yayılırken,
Şarkı başlamıştı ve sesler...
Sesler Vaslav bulvarından,
Bir erganun âhengiyle doğup,
Külâhlı kulelerine şehrin
Topkapı Sarayı’ndaki kardeşlerinin
Selâmlarini henüz sunmuştu ki;
Bilmem nedendir, sustu şarkim.
Bunca Bohemya kralinin,
Anilarini yaşatan Prag, sen
Degişen düzenlerle sarsilmadin...
Hatirlatma bana bizdeki
Sulugöz ve içten olmayan özlemi...
Bir Ortaçag katedralimiz sayilan
Bergama Ulucâmii’ne uğramadan
Sâdece antik kenti gezdikten sonra,
Cehennemî otobüslere dolarak,
Cehennem olan kıroları ve Tünel’de,
Galip Dede’ye baş çevirip bakmadan
Sent Antuan’a seğirten zontaları...

Bizim işimiz çok zor biz ki,
Nazım Hikmet’in ve Yahya Kemal’in
Âkif’in ve Hacı Bektaş’ın
Hâşim’in ve Pir Sultan’ın
Yüreklerini anlarız.
İslav kederinden ve Tanburi Cemil’den
Ayrı zevkler devşiren dervişleriz ki,
Yâremiz merhem kabul etmez

Kokteyllerden sormak ile,
Köftelere saplanan kürdan mızrak ile
Belli olmaz ahvalimiz...
Fakat sayılırız parmak ile,
Kırmak ile de tükeniriz...
Tükendik bile,
Hüvelbaki...
Hemşerilerinin vefâsı sana,
Mübarek olsun ey Prag
Biz bedbaht ettik Dersadet’i;
Sağol, beni karşıladın,
Şimdi de bulvar ve köPage Rankingülerinde,
Heryere taşıdığım dertlerimle,
Beni başbaşa bırak.

Hüsrev Hatemi

Josephine 20.08.08 08:52

Bedahşan İli ve Yüreğim
 
Bedahşan İli ve Yüreğim

Sen çık ve salın, gün akşamlıdır
Tükeniyor, yok oldu bile sevgi
Yazılsın tarihi ve sezilsin
Sonlanışı aşkın, artık o yok ki...
Öyleyse gülüm, neye yarar bilim;
Ezelden ölümün ettiği zulüm,
Granit kayalara kazılsın.
Umardık yüreğimizin yazıtları,
Yâni o kayalar, bir de kanımız,
Bir gün lâl olur Bedahşan’da.

Ah kuzu, bıçak hep senin boynuna
Kirlenmiş çöllerde şimdi Leylâ...
Teneke kutu ve çöpler yanında,
Yüreğimiz lâl olmaz asla.

Yeridir, bu yürek şimdi ezilsin,
Yazılsın tarihi ve sezilsin...
Bir zaman vardı, şimdi yok sevgi
Sen çık ve salın, şunu da bil ki,
Küskün gider gidenler yer altına
Nice gevher bedenler çürüdüler
Gevher canlar imiş, parlıyor hâlâ
Tek sahipli ve çok yüzlü bir tebessüm
Özlem ve buluşmalar hep onunla.

Ben kınanma hırkasını kendim giydim eğnime

Sağtöre kadehini taşa çaldım kime ne
Bu kimi ilgilendirir Beyefendi?
Çünkü nice beden, gevher misâli
Arzın sandukasına kondu.

Ah çık ve salın ki gün akşamlıdır
Dilim ise lâl olacak yakındır
Ama yüreğimin kanı ve kayalar,
Lâl olmayacak Bedahşan’da...
Of kuzu, bıçak hep senin boynuna
Sen çık ve salın, gün akşamlıdır.

Hüsrev Hatemi

Josephine 20.08.08 08:52

Beyazıt'ta, Kış, Pazar Sabahı
 
Beyazıt'ta, Kış, Pazar Sabahı

Ten tortusu topraktadır
Cân neden damıtıldı ki...
Üstelik uçurdun gitti.
Garip imbiksin ey ölüm!
Bahar seni buhar eyler
Hayat çökertir toprağa,
İmbikten üstün imbik mi?
İstanbul’u damıtan kim?
O da öte yana geçmiş...
Sarıgüzel yangını mı,
Oldu bunun başlangıcı?
Sen ey ölüm kırlangıcı,
Konar gibi yaparsın da;
Yüzümüze bir değersin,
Sonra beklenmedik anda,
Alıcı kuşa dönersin.
Sevda sahip çıkmaz bize,
Bizi ölümden saklamaz;
Üstelik ihbar da eder
Sazlar, susmasanız şimdi,
Bir rind gibi karşılamak
Güzel olacak zâlimi.
Oysa, buna da bırakmaz,
Felç, prostat ve siare...
Tekrir-i müzakere mi...
Görüşme yinelemesi
İstemeliyim Tanrıdan,
-Yeni Elest kurultayı-
Tanrıya demeliyim ki
"Seven, ölmeli mi seni?"
Kaygusuz’un Filibesi
Onu aşkla seven kimdi?
Bu sözü kim anlayacak,
Kimler kimin kurbani ki?
Garip imbiksin ey ölüm.
Ey ölüm garip imbiksin!

Hüsrev Hatemi

Josephine 20.08.08 08:55

Beykoz’da Gece Başlarken
 
Beykoz’da Gece Başlarken

Bir eski temmuz mu bu geçmiş yıllardan?
Yosun, kavun ve deniz kokan...
Hem küflü hem sıcak bir Temmuz
Hiçbir yerden hiçbir beste duyulmuyor
İster istemez geçmişi düşünüyor insan;
Siz söyleyin Filozof Rıza Bey,
Yenmek, bir kabristan mı almaktır?
Yoksa dönüşümlü müdür sevinç ve hüsran,
Yoksa hayatın özeti sadece,
Bir eski temmuz mudur geçmiş yıllardan?
Yosun, kavun ve deniz kokan...
Hem küflü hem sıcak bir Temmuz
Baharat kokulu kış çarşılardan,
Farklı ve uzak bir Temmuz...
Gün akşam oldu karardı kayalıklar,
Işıdı birkaç yıldız gökte
Yerdeyse birkaç diskotek ve restoran...

Hüsrev Hatemi

Josephine 20.08.08 08:57

Çarşıkapı Yazıtı
 
Çarşıkapı Yazıtı

Felek, esbab-i cefâsını bile toplamıyor;
Ciddiye almıyor ki bizi...
Devrilmiş anlatacak çınarlar,
"Yediyüzyıl süren hikâyemizi"
Buz gibi bizler ve sizler,
Yürekleri kaplamış buzlar,
Çocuklarımız buzlar arasında,
Ateşli kinler üretiyorlar.
Isınmaga yarasın da...
Diye mi düşünmekteler?
İki anlamıyla da horlayarak,
Tarihimizin ve günümüzün,
Nöbetini tutuyoruz;
Haydar Paşa’nın gelini mi olur,
Antalya’da mutlu Felemenkliler mi,
Ne söylenirse yutuyoruz.
Yarınlar bizim demek için,
Günler de bizim olmalı;
Sade zaferleriyle değil
Yenilgileri ve yaslarıyla,
Dünler de bizim olmalı.

Hüsrev Hatemi

Josephine 20.08.08 08:59

Deidesheim Düşünceleri
 
Deidesheim Düşünceleri

Gün bitiyor, gece de sona erecek,
Başladığı gibi,
Bütün yüzyıllarda
Ve her gün
Tekrarlanmada mı bu,
Akşamın inişiyle yürekleri ezen duygu?
Hallac ki bireysel günlerin pamuğunu atar,
Tanrının tek zamanında toplardı
Mutluydu, çünkü tek zamana
Koşutluğu sürdürenler,
Sürtünme kuvvetinden doğan elemi,
En aza indirenlerdir.
Mutluluk, Tanrısal tek Zamanla
Birlikte yahut ona koşut,
Olmaktadır bunu duydum...
Tekrar ediyorum: Bunu duydum,
Otuzyıl Savaşlarını görmüş,
Hemen her köşesi gibi yeryüzünün,
Acıdan pay almış Deidesheim’da...
Kuşlarla, yaban ördekleriyle,
Meşelerle, bütün yaratıklarla bir olup,
Hatta ölümden sonra da
Tanrısal Zamanda olmaktır mutluluk...

Hüsrev Hatemi

Josephine 20.08.08 09:00

Düşsel Süvar
 
Düşsel Süvar

Suvar atını sen düşsel süvâri,
Serin sularında göklerin...
Bir daha olmayacak ki seferin.
Bizi kiminle bilirdin ey can?
Bu kent,
Herşeyin kirlendigi bir şehirdir
Of çocuk elemler sana göredir
Hüzün senin için biçilmiş kaftan,
Sahi ben bizi kiminle bilirdin ey can?
Çocuk, seni gördügümü kim söyleyebilir
Nerde düşsel refret ve su içtigi nehir,
Nerde düşlerde dolu içiren pir?
Kim duvardaki sazı indirebilir...
Düşsel süvâriyi kim getirebilir?
Ah çocuk, elemler sana göredir...

Hüsrev Hatemi


Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 00:18 .

Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2