Necdet Evliyagil Şiirleri Aşk'ın Mutluluğu "Mutlu aşk yoktur" - Louis Aragon Aşka evet Ama sürekli olanına hayır mı? "Mutlu aşk yoktur" Diyen de kim? Dünya'nın En büyük aşığı Elsa'nın gözlerine vurulan En güzel aşk şiirlerini yazan Ünlü Fransız şairi Louis Aragon değil mi? O bile böyle düşündükten; Bir yerde aşka ezildikten Ve aşkla silindikten Sonra, kim savunacak Aşkın mutluluğunu, Sonsuzluğunu ve de susuzluğunu? "Bırakıp gittin beni" diyerekten Yaşantıyı çöle döndüren Sevgiliye gözyaşı döktüren Kendini bir dalga kırandan Daha yalnız gören Bu nedenlerden midir, nedir Aşkın mutsuzluğunda direnir? Elsa'nın gözlerinin derinliklerinde Bütün güneşleri eriten "Göklerin en mavisi"nde Tüm güzellikleri seven Louis Aragon'da mutlu aşkı Mutsuzluğa dönüştüren Giz nedir ki? Her aşkın öyküsü Mutsuzluğun kapılarında mı Sona erer ya da yolunu yitirir? Eğer aşklar Başladıkları gibi Aynı heyecanla sürüp gitseydi; Hangi aşk mutsuzlukla anılırdı ki? Ve de aşksız yaşanırdı ki? Long-Island - Nisan 1991 Kaynak: İstanbul Mavisi Necdet Evliyagil |
Boğaziçi'nde Sabah ve Akşam Boğaziçi'nde Sabah ve Akşam Işıl-ışıl Aydınlıktır Boğaziçi, Sevinince sabahları Pırıl-pırıl olur Güzelliğince; Doyumsuz esintiler Şekillenir eteklerinde, Yosun gölgeleri Bakışlarında dinlenir, Bir puslu bulutçuk uçuşur Öpücüklerin doruğundan; Çiçekler bile dağılır Ve de kuşları kaçırır Filizi dallarından... Alaca-alaca Karanlıktır Boğaziçi Kederlenince akşamları, Bulutlar kavrulur Tepelerinde; Değişik mevsimler Renklenir gökyüzü'nde, Yeşilin en sessizleri Gözlerinde düğümlenir, Bir beyaz dalgacık olur Gülücüklerin sahillerde; Savrulan yaprakların hışırtılarıyla Rüzgârlar doyasıya kucaklaşır Ve de martıları kıskandırır, Yaşantı artık tümüyle Bu mavi çalkantıdadır. Kaynak: İstanbul Mavisi Necdet Evliyagil |
Boğaziçi'nde Sonbahar Düştü Boğaziçi'nde Sonbahar Düştü Sonbaharların Sarı, ılık bulutlu güneşi Ve nemli gülümseyişi, Bahçelerde, sahillerde, Puslu, sisli tepelerde, Yakıcı olmayan ışınlarıyla İçimizi ürpertirken; Boğaziçi'nde dökülen Savrulan yapraklar, Yollar-kaldırımlar boyunca, Hışırtılı kuruluğunca, Birbirine kenetlenirken Ve sessizce öpüşürken; Yılların ötesinden Seni anımsadım; Vapurlar gözlerden uzaklaşırken, Akşamları iskeleler tenhalaşırken Geçmiş anıları kucakladım... Sonbaharlarda Bulduğum-yitirdiğim; Çılgınca sevdiğim-sevildiğim, Gözlerinin derinliklerindeki Filiziliklerinde eridiğim, En güzel renkli düşleri Yakaladığım-paylaştığım Sihirli Boğaziçi'ni, Nasıl unutabilirim ki? Ağaçlardan-dallardan Etrafa saçılan, Adımlarımızı kuşatan Ezilmiş yaprakların eşliğinde, Sabahların uykulu sessizliğinde Yeniden dünya'ya gelmişçesine Bu cennet kıyıları dolaştım; Tüm üzüntülerden arındım. Maviliklerin-griliklerin Derinliğinde-esintisinde, Beylerbeyi'nin rıhtımında yakaladım Çatanaların-motorların, Çığlık çığlığa balıkçıların Ruhumda yankılanan Özlem duyduğum gürültüsünü; Güneş batarken kıskandım Rengârenk bulutların Karşı kıyıları uyandıran, Ve yüreğimi dağlayan öpüşünü. Kaynak: İstanbul Mavisi Necdet Evliyagil |
Boğaziçi'nde Suların Kahkahası Boğaziçi'nde Suların Kahkahası Cennet Boğaziçi'nde Mavi'den gri'ye çalan, Rüzgârların ürperten esintisinde Filizi'den nefti'ye kaçan, Ve bu sihirli sessizliklerde Bozbulanık akan dalgaları, Cıvıl-cıvıl akıntıları hışırtıları, Güneş doğarken ve batarken Gözlerinle kucaklayabildin mi? Ohh be, dünya varmış diyebildin mi? Sular ışıl-ışıl yanarken Eflatun'la kırmızı'yla, Ve de binbir çeşit Mavi'nin - lâciverdin Arasına serpilirken, Pembeliklerle tutuşurken, Alev-alev sularla konuşurken, Avuç-avuç renklerin Sedef beyazıyla yoğrulduğunu, Boğaziçi'nde tüm güzelliklerin Bulutların gölgeleriyle Sarmaş-dolaş olduğunu; Sevimli minik köpüklerin, Elele vererek, devrilerek, Üstüste dürülerek-süzülerek, Sağanak-sağanak ışınlarla da öpüşerek Doyumsuz kahkahalar attığını, Çılgınca çalkandığını; Kulaklarını çınlattığını, Kıyılarda düğümlenip güldüğünü, Uzaklaştıkça dağılıp çözüldüğünü, Yaşantın boyu görebildin mi hiç? Bu renkli tablo'da doğayı doyasıya iç Ki, hatırlama karanlıkları ve ölümü. Yüreğindeki paslı kördüğümü, Boğaziçi'ndeki görkemli Gülen, ağlayan, yakaran Ve konuşan dalgalardaki İç çekişmeleri inlemeleri, Balıkların oltalara takılan Gözyaşlarında tutabildin mi? Yaşantının o koskocaman Bilmecesini çözebildin mi? Sularla oynaşan ışıkların Savurdukları renkli kahkahalarla Beraber olabilsen de Bu cennet yörede; Bir akşamüzeri, Yitirilmiş Boğaziçi'ni Gözlerinle değil Sevgilerinle okşayabilsen de, Bir martının kanatlarında Eski anıların da uzantılarında "Altınkum Vapuru"na ulaşabildin mi? Kaptan Köşkü'ne konabildin mi? Anadolu Hisarı'ndaki Gıcırdayan ahşap iskeledeki Tuzlu, yıpranmış eski halatları Çocukluk günlerindeki gibi Küçük avuçlurınla tutabildin mi? Ve de maviliklerin sevimli Gülücükler dağıttığı ürpertileri, Yürekten doyasıya sarabildin mi? Çözülen gül bahçelerinin Genzini-yakan kavuran O iç açan, yaprak yaprak savrulan Kokularını duyabildin mi? Yıllar öncesinde olduğu gibi Ohh be, cânım Boğaziçi'm diyebildin mi? O halde niçin kederlenirsin ki? Kaynak: İstanbul Mavisi Necdet Evliyagil |
Duyabildiğine Duyabildiğine Kuşun Kanadında arzu Alabildiğine.. Tohumun Toprağında sızı Derinliğine.. Denizin Mavisinde dâvet Görebildiğine.. Gözyaşının İçinde sevinç-keder Duyabildiğine.. İnsanın Alnında yazı Çözebildiğine. Necdet Evliyagil |
Eski Yalı Eski Yalı Boğaziçi'nin Emektar Balıkçısı Sadık Reis'e Kayıkhane'nin Üstündeki cumbada, Her şey değişmiş zamanla.. Sedir, Uzaklaşmış yerinden; Renkler, Çözülmüş kilimden; Zaman, Duvarları dolduran Resim çerçevelerinde kalmış. Boğaziçi'nin Pul pul aydınlığını, Odalara aksettiren, Üç katlı billûr âvize'nin Asıldığı aynalı tavan, Yerini, Yağlı boya çizgilere bırakmış.. Nerde şimdi O cânım divan? Hasır, Bilmem kaç parçaya ayrılmış: Yıllar geçmiş durmadan, Yıllar, renkleri alıp götüren, Sesleri hâfızadan silen, Yıllar konaklamış Eski cumbada... Bu iki katlı Ahşap yalıda Hatıralar vardır, görülen; Dalgalar vardır, sahili döven, Yollar vardır, dönülmeyen... Masalların, En sâdesine Terkedilmiş kayıkhâne Yeşil, Renk olmaktan çıkmış; Avuç avuç serpilmiş Suyun dibine.. Küçük çakıl taşları, Suyun koyu maviliğinde, Elele vermiş yeşille... Cumbayı Kayıkhaneye bağlayan, İki büyük kalas parçası, Bürünmüş yeşile; Yeşilin en güzeline, Birkaç çeşidine.. Rüzgar, Hırçındır, hırçın olmasına Boğaz içinde. Ama; bir def'a düşmeye görsün Yalıların, rüya bahçelerine açılan büyüsüne; Dâvetsiz bir misafir gibi asılır Kayıkhâne'nin mandalına, Ve bırakır kendini, Bu sükûn diyarındaki loşluğa.. Yorgun, bitap düşmüştür artık; Hatıraları rüzgarla beraber, Bu güzel diyarda bıraktık.. Zaman: Bu sihirli tabloda, Mıhlanmıştır günün sessizliğine, Her şey düğümlenmiştir Sanki kayıkhânede.. Deniz, Gümüşi bir boşlukta Maviliğine, yeşilliğine.. Sandal, Tuzlu bir halat parçasiyle, Kayıkçı Sadık Reis'in Küflü duvara çaktığı Paslı bir çiviye... Çakıl taşları suyun dibine, Cumba kayıkhânenin üstüne; Gözler, Boğazın insanı hayata bağlıyan şiirine... Düğümlenmiş hâtıralar vardır Boğaziçi'nde, Sahile inci gibi serpilen, Eski yalıların pencerelerinde. 1955 Kaynak: Eski Yalı Necdet Evliyagil |
Eski Yalıdan Sesleniş Eski Yalıdan Sesleniş Boğaziçi'nin Sahillerinde bıraktık En güzelini ömrün; Çocukluk günlerimizde, Yıpranmış hatıralardan uzaktık.. Bilmiyorduk, Bu masal âleminin Bütün varlığımızı, Kökünden saracağını.. Bilmiyorduk, Mavilikler içerisinde Bir boşluk, Gözün alabildiğine Bir loşluk, Arasında kaybolacağımızı.. Boğaziçi'nde Aynı sahil, Aynı yalı, Aynı mavi su; Yıllar yılı Bu güzelliğe doymayan Aynı tepeler, Birer birer Secdeye gelseler, Böyle bir huzurla Baş başa olmanın, Karşılığını ödeyemezler.. "Göksu"dan, her tekneden Yükselen sesler, Sahillerden pencerelerden Boğazı kucaklayan gözler, Acaba nereye Nereye gittiler? Giden gidiyor işte, Sahiller, Yalılar, Mavi su Ve tepeler, Gene oldukları yerdeler.. Boğaz sevgisiyle kaynaşan Kalpler Gözler Ve sesler, Bir avuç toprak İçerisindeler.. Boğaziçi'nin Üzerinden süzülüp geçecek, Bir bulutun getireceği Yağmuru beklemekteler. Ankara - 1960 Necdet Evliyagil |
Gelenler Gelenler Rüzgârın getirdiği Bir bulut parçası, Birkaç damla yağmur.. Günlerin getirdiği Sonu gelmeyen düşünceler, Yarınlarla dolup-taşan ümitler.. Yılların getirdiği Ağır ağır solan renkler, Saçlarda biriken beyaz teller.. Sevgilinin getirdiği En güzeli ömrün, Eğer dönüşü olmazsa bir gün. Ankara - 1960 Necdet Evliyagil |
Gözyaşı Gözyaşı Çölün ortasında Birkaç damla suya Hasret çekeriz.. Geminin bordasında Gözlerimiz yatar pusuya Sahil bekleriz. Bulutsuz gök boşluğunda Ellerimiz uzanır duaya, Yağmur isteriz.. Sudan uzakta susuz, Suyun içinde huzursuzuz; Bütün bir ömür boyu Gözyaşıyla doluyuz. Ankara - 1960 Kaynak: Duyabildiğine Necdet Evliyagil |
Günlerin Ötesi Günlerin Ötesi Sevinçler-kederler Gözyaşının içindeler. Ümitler-haberler Sesin derinliğindeler. Gündüzler-geceler Sevgilinin tebessümündeler. Ömürler-ölümler Günlerin ötesindeler. Ankara - 1960 Kaynak: Duyabildiğine Necdet Evliyagil |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 22:28 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2