![]() |
Göç I Göç I Göçüyorlar Giysilerini onarmışlar akşamdan Bir kavgadan bir kavgaya Sedir ağacları altından Göçüyorlar Ölülerini aralayarak siperlerden Kuşatma altında Beyaz bayrak bilmeden Göçüyorlar Sırt çantaları kavga yüklü Umutla ayıklanmış gözlerinde Çekincesiz ağlayış Göçüyorlar Yalnız bırakılmışlığın alnına Çakarak filistin türküsünü Göçüyorlar Ayrılık dizilmiş iki yana Dimdik ayakta Bir ülke gibi geçiyorlar aradan Göçüyorlar Öpüp ağızlarından karılarını Ve göğü kuşatan ölüme Bir dizi güvercin uçurup tüfeklerinden Güle güle arkadaş Kanarya mı saka mı Kafesindeki kuş Ölüm değil ya ayrılık Nere gitsen bir ağaç Gölge ve kuş... Nevzat Çelik |
Göç Ii Göç II Filistinli kadınlar Bizim kadınlarımıza benzer biraz İri dolgun göğüsleri Göçebe giysileri Bir kök gibi duyarlı sağlam İnadına doğurgan Savaş kadınları Analarımız Çok çektiler Beyrut'a benziyor yüzleri Darmadağın Ama kadın Selviden ince çınardan yüce Bütün kadınlar gibi güzel analıklarını giyip Gözlerini upuzun yatırmışlar göç yoluna Memelerinde yarının insanı Em bebeğim Isıt avuclarını Isıt Oynak tetiğine tüfeğin... Nevzat Çelik |
Göç Iii Göç III Göçüyorlar Bir kavgadan kavgaya Akdeniz'in kıyıcığından uzanıp baksam Ve çığırsam ortak türkümüzü Selam ederler Bir bayrak gibi ellerini Güle güle arkadaş Güle güle Türkiyeli sesim Türkiyeli elim Sizde kalsın Bıçak keskini günler için... Nevzat Çelik |
Güneş Gibi Güneş Gibi İki elinle kapatıp Yırtığını yaranın Koynunda yıldız taşırsın Ama düşer yine yıldız Düşeceksen sen de Bir akşam alacası Güneş gibi düşmelisin Ardında binlerce yıldız... Ekim 1982 Nevzat Çelik |
Güz Güz sarı yaprakları ağaçların kanatları kırık bir kuş gibi düşüyor ta buradan duyuluyor gürültüsü kalbimde dehşetli bir keder üşüyor kuru yaprakları ağaçların kanatları kırık bir kuş gibi düşüyor içerde vakitsiz basıyor keder gözlerimi kapatıp seni düşündüm seni su başında bir karaca gibi en güzel yüzünü verirken suya bir tüfeğin aynasında gördüm tam altı bahar altı koca kış kesik bir dal gibi titredim kıyasıya bir tüfeğin aynasında gördüm seni en güzel yüzünü verirken suya içerde vakitsiz basıyor keder yasak bir kitap gibi yakılmayıp bu güz de sensizliğe mahkum edilirsem eğer hasretin beni duman edecek içimde seni sevmek telaşı alıp başını gidecek alıp başını gidecek seni sevmek telaşı her kuleden uzanıp açıp her mazgalı karanlık bir kuyu gibi bakacak düşman gözü ve ben duyarak hissederek bu gözü yasak bir ıslık kıvırıp dudaklarımın ucuna delip de geçemezsem gözü kırlangıçlar uykumu basacak gözlerime vuracak kanatlarında uçurdukları ayın çıplak ve ölü yüzü kırlangıçlar uykumu basacak gözlerim deli deli bakacak üçe beşe çıkacak nöbetçi sayısı yasak bir ıslık dudaklarımı yakacak felaketim olacak felaketim olacak biliyorum bu vakitli vakitsiz bastıran keder bu kalbime sürtünen cehennem telaşı voltamın ucunda savrulan bu sapsarı hüzün bu senin tüfeklerin menziline düşen güzelim yüzün ülkemin yüzü kentlerin dağların yüzü bu işkence bu ayrılık bu zulüm sonra bu diz boyu yaprak ölüsü göçüp giden bu kuşlar.. ağlamak ayıp değil işin kötüsü alaca bulaca yürüyor üstüme bulut gözlerime değerse duramam sevgilim sevgilim ellerimi tut... Ekim 1985 Nevzat Çelik |
Hasretin Müebbet Hasretin Müebbet Alnımın en uzun çizgisinde kanayanımsın, ablamsın Yokluğun acı bir bıçak gibi düştü de önüme Öptüm, dudaklarımda parçalandı gül suretin Alnımı ve dudaklarımı ayaza tuttum sonra Sarsın diye senin bin müebbetlik hasretin... Ekim 1984 Nevzat Çelik |
Hepinizin Olsun Bu Şiir Hepinizin Olsun Bu Şiir Rüzgar etekli geçin çocuklar gözlerimden Geçin kısa pantalon boy boy oyun oyun Şakacıktan oyuncuktan olsun razıyım dünden Ba-ba deyin çığlık çığlığa önümde durun Pamuk ellerinizle boynuma tırmanın dizlerimden Karıştırın ceplerimi yüzünüzü sakalıma sürün Ağlamıyorum kokunuz kaçtı da gözlerime o yüzden Öpeyim gıdığınızı hadi katıla katıla gülün Ulaş barış evrim özlem gökçe devrim Güzelim adlarınız şimdiden tutmuş umutları Yapraklarca balıklarca kuşlarca geçin tuzakları Aferin çocuklar size aferin bin aferin Kat kat katlanıyorsam acılara gıkım çıkmıyorsa Gövdemi serin bir dal gibi şafaklara salmışsam İpten alıp zehir-zıkkım müebbetlere yatırmışsam Şair olmuşsam ekmekten ve aşktan yana Bir adım daha erkene almışsam yani ömrümü Bulutsuz yürüyün diyedir altında göğün Hadi öpün birbirinizi öpün bir daha öpün Ve alın artık ellerimden sizde büyüsün gülüm... Ocak-Nisan 1985 Nevzat Çelik |
Hırsızlama Hırsızlama Kapalı Kızların Kapılarını Hırsızlamalı Kim Takar Karşı Kapıya Karanlık Konan Papağanı Çatlatıyor Damarlarımı Kan Bahar Gelmiş Aylardan Nisan... Nisan 1983 Nevzat Çelik |
İçeri İçeri düştüğünüzde çok şeyden ırak bir daha yaşayamayacaksınız çok şeyi tutamayacaksınız kolundan kısa pantolonlu bilya çağında bir çocuğu coşamayacaksınız bir kızın eteklerinde oyun rüzgârı uçurmasından bir daha hiç kalkamayacaksınız belki demir kaşıklı beyaz bir sofradan ve kanınız kaynasa da deli yalnız düşlerinizde tadacaksınız sevişmeyi ama dışarı baksanız da bakmasanız da avaz avaz sıçrayacaksınız camdan ne zaman bir yaşıtınız düşse delik deşik süngü ucundan... Kasım 1983 Nevzat Çelik |
İnat İnat sabahın köründe çıkıyorsunuz evden kaybedilmiş savaşın utancı sabahın köründe gölgeniz kardeşten ötesiniz belediye otobüslerinde teriniz etiniz karışıyor birbirine evin delisi gibi kanıksadınız kadıköy karaköy vapurundaki sinan'ı sırayla geçer uykulu gözlerinizden işportacılar dilenciler martılar ve en aptal uyumu dalganın fakat birdenbire bir mendirek gibi girer göğsünüze denizde ölü bir balık olmak isteyen kadın nanikçe bir şey var şu intiharda azbiraz mizah yani geçer geçmez aklınızdan oracıkta yüzünüzü donduran inatla duruyorum işçıkışlarında ellerim gökyüzü kadar geniş hem kör hem topal siz böyle nereye? Nevzat Çelik |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 14:55 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2