![]() |
Ne Fayda Ne Fayda «Telden Demirden geçsen Mapusu delsen Ne fayda!» I yüreklerimizi gencecik çıkarıp verebilseydik üşümezdi göğsümüzde biber gibi bir uçurum II tam da yakalamışken doğanın gizini bir bir vururken emperyalizmi toprak ananın geniş kalçalarında neden kalktın soframızdan Enver Usta günü akşam etmek sana yakışır mı yakışır mı sana upuzun yatmak biz yaştakileri ustasız bırakmaz adam sen de yatarsan yat biz dik durdukça sen ölsen Ne fayda! 1982 Nevzat Çelik |
Öğüt Öğüt Bir gün eğer yolun Düşerse sorguevlerine Cinsiyetin yaşın rengin Farketmez kardeşim Yeter ki Tükür dilini yüzlerine... Temmuz 1983 Nevzat Çelik |
Özlem Özlem erken kanepeye uzandığında sen boynuzsuz bir geyik yeşile çalıyor iki dal çatallanıp karşılıklı uzuyor dönüp bakıyorum dalıp bakıyorum ilk viyadüğü pas geçiyorsun rüyanda ikincisini üçüncüsünü ve ne varsa kötü anılar edinmeyeceksin bu iyi misafirini bekleyen takımı açıyorum her tabakta gül bir başka soluyor oysa gül kırmızıdır hangi rengi açsa değilse büyük sular rahat durmaz denizin köpüklü atları martılar bulutlanır üstümüze bembeyaz bir solcu asılacaksa mesela deniz sicim yüz metrede bir peşin ingiliz vadeye döküldüğünde çin seddi neyse ki inek bir kere hindistan şarap enine üzüm bağları boyuna iki göz peri bacası sen bademin uyuyakalmış hali inceliğin buğulanıyor bir tamam demek gece henüz bar bile değil dönüp bakıyorum dalıp bakıyorum sadece gözlerine mi orana burana kasıklarının ağdasından kaçan bir kılın aykırı yatışına kim bilir kaç sevişme ezilmiş çimen tadı ağzımızda konuşuyorum seninle baktığımdan çok sevdiğim bütün kadınlar özlem oluyor sende mevsimler sırasını bozmuyor coğrafya kitaplarına uygun soyunuyorsun saçını ne kadar bıraksan o kadar uzuyor dönüp bakıyorum dalıp bakıyorum sana hırızmasını kaybedip halhalını arayan arı kovanına dalıp bal gibi çıkan ayrıntılarda adamı adam gibi yapan seni sabahlara kadar bıraksam ağlamasız bir çocuk gibi yatarsın sen beni mutlaka baba yaparsın kim bilir bana daha neler yaparsın sen işte galaksileri kişisel kılan sen işte gölgesi boyuna yakışan sanal değil tepeden manzara ayrıca doğru söylüyorsun bir ceylan otobana çıkabilir asfalta düşerse oryantal sen işte burada kalabilirsen uzun kal... Nevzat Çelik |
Sanki Sen Sanki Sen Bir hafta ağlamaklı dolaşıyorum Ölünce okuduğum roman kadınları... Temmuz 1986 Nevzat Çelik |
Sarışın Ve İhtilâl Sarışın Ve İhtilâl Siz gereğinden fazla güzelsiniz bayan Hali vakti yerinde memelerinizin Üç yanı denizlerle çevrili bir ülke gibi Gölgeniz dahil bütün ölçüleriniz tamam O kadar güzelsiniz ki yoğun kar yağışı Size haklı olarak karda kaymayı hatırlatır Güzelliğinizi gezdirdiğiniz mekânlarda Yaylı sazlar bir adım öne çıkar Semtinize giremez mendil satan çocuklar Değil uyumak yanınızda bir kardeş gibi Cinsel tacize girer size adres sormak Bölünmez bir bütünsünüz ilelebet bize Partilerüstü yağmalanabilirsiniz ancak Yani âli menfaatleri gereği devletin İhale usulü tekliflere açıksınız en fazla Al bir ihtilal nedeni daha... Nevzat Çelik |
Sen Büyü Sen Büyü 1 nicedir it ürümüş kapımızda sokağımız bildik sokak değilmiş tertemiz kefenmiş evlerin duvarları saksılarına ayrılık dikilmiş kent karartıyormuş da yapraklarını çiçekler dağlara çekilmiş çocukların bacaklarında kırlangıç kanatları kırılırmış bu yüzden basıp toprağa tiril tiril büyürmüşsün yanına yanaşınca delikanlılar bir selvi dal olur yürürmüşsün 2 acının her dalında ökse kurdum sabrın sınırına varıp oturdum kavaklar giyindi kavaklar soyundu çakır kanatlar vuruldu vuruldu ellerimde tadamadım boyunu ah kardeşim kaç yıl oldu kömür karası bir çocuktun saçın oluğunda akardı sırtının bir göl uyanırdı gözlerinde sazlığından kaç tüfek bakardı bilmezdin tırmanırdın dizlerime ellerin ateş olur yakardı 3 dağ dağa döndü yüzünü bugün yarına sen umuda paçamı çekip yukarı ararım ellerini dizlerimde tut çöküverir olur olmaz başıma bir serseri bulut 4 çatallansın göğsün çatallansın yüreğin hücrem kadar basıksa da ülkemin göğü ben taşırım omuzlarımda canım kardeşim sen büyü... Kasım 1984 Nevzat Çelik |
Sevgili Yoldaş Kurbağalar 1 Sevgili Yoldaş Kurbağalar 1 Size şiddeti suyunu bulandırmayan bir öfke getirdim -çünkü öfkeliyken bir cinayeti tasarlamak cinayete gerekçe oluyor harp ve sulh arasında uzun yıllar var ki işgal altında aklım yeni bir bakma biçimi getirdim acı aynı da kadrajı farklı ara sıra gidip ilhami'de balık yemeli yüfer mi olur çipura mı her balık her yeme gelmez damak tadına göre olta ister usta balıkçı ister sanılır ki şarap kadehini sarkıtmış denize üstelik deniz karanlıkta bir orman kadar tehlike büyütmez ayaklarına ıslak yosunlar değer ürkmek düşünceye dair ne zaman iyi şeyler düşünsem cinayetsiz bir gün düşünsem anasından otoparkçı doğmuş itin biri başıma dikiliyor uzun zaman oldu oysa bir cinayeti adam gibi tasarlamayalı uzun zaman oldu ihlal etmeyeli bir aşkın sınırlarını bir çocuğa yarın diye bakmayalı uzun zaman oldu bütün bu uzun zamanları birbirine ekleyerek getirdim aşkolalım devrimolalım sevgili yoldaş kurbağalar... Nevzat Çelik |
Sevgili Yoldaş Kurbağalar 2 Sevgili Yoldaş Kurbağalar 2 Halkın iki yüzünü otopsi masasına getirdim -çünkü neden bedeniyle düşünür bir halk merak ediyorum kan tutan bakmasın utangaç istakoz derinlere kaçsın yeni bir anlama biçimi getirdim düşlerin trasesi olsun kravatlı yürüdüğümde müdürüm diye adres soran birini gözümü kırpmadan otoparkçının yanına gönderebilirim bilmiyorum diyorum bilerek herkesin her şeyi bildiğini gidip rasgele satın alıyorum erikleri elmaları kirazları manav tezgâhında özenle çalışılmış al yeşil yalanları kırık bir koltuk gibi dayıyorum sırtımı duvara karnımda bir kucak göbek gözlerim doluyor kalkıp yürüsem yürüyen esmer bir keder oluyorum pencerenin pervazında sönmemiş sigara izmariti insan nasıl duruyorsa öyle biçimleniyor gövdesi biçim bir gövdenin yaşaması için gerekliydi getirdim aşkolalım devrimolalım sevgili yoldaş kurbağalar... Nevzat Çelik |
Sevgili Yoldaş Kurbağalar 3 Sevgili Yoldaş Kurbağalar 3 bir şey adına yalan söyleyen imgeyi getirdim -çünkü o da bazen kavram gibi cinayet işliyor taammüden bir tencereye kapağı kayıpsa kapaksız tencere denir yeni bir kavrama biçimi getirdim tersine işleyen desen biraz esinti desem bir kız yüzündeki utangaçlığı üfürür bıldırcın desem papağan desem tarz itibariyle uymaz makyaj yaparken gözlerinin rengini dağınık bırakan kadın bacaklarına kapıcı çocuğu dolaşacakken frene basıyor otobanda asfalta karışmış köpek ölüsü geliyor aklıma otobansız köylüler nerden bilsin köpeğin bu ölme biçimini kapıların önünde oturan kapıcılar bozmuyor istiflerini ya kangalımı tasmasız geçireceğim aranızdan diyorum ya da bugünlerde acımadan şiirler salacağım üstünüze hiç kimse önemsemiyor kangalı değil de sanırım şiirle beni kapağını kaybetmiş tencerenin isyanın getirdim aşkolalım devrimolalım sevgili yoldaş kurbağalar... Nevzat Çelik |
Sevgili Yoldaş Kurbağalar 4 Sevgili Yoldaş Kurbağalar 4 Erken devrimler değil peşin yenilgiler getirdim -çünkü troçki buharin ve bütün özcinayetler ayağımı burkuyor kazma cinayet aleti değildir toprağın sertliğini alır ipe çamaşır çitilenerek asılır beyazı rüzgâra dönük yeni bir öfke biçimi getirdim bir başka yakışıklılık hali erken ayrılıkları erken ölümleri kurşuna değenleri dağdan yuvarlanan güneşi deniz yutar hatırlanırsa kurşun soğumaya başladığında kasteder hayata bedenin terleyen üşümesi ki ah on dokuz yirmi yaşım kızarmış ekmeğin tereyağına uygun bir sıcaklığı olur bastığı şiiri parça parça okurken matbaacı çırağı uyuyup kalır da düşleri ön kapağa yedinci renk olur yanlış bir telefon uzun çalar sesi yalnızlığımız olur en son durumumuz bu en son ajans haberleri gibi getire getire işte bu basit bilinebilirlikleri getirdim aşkolalım devrimolalım sevgili yoldaş kurbağalar... Nevzat Çelik |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 14:54 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2