![]() |
Muhasebe Muhasebe Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri! Sadece beyni zonk zonk sızlayanlardan biri! Bakmayın tozduğuma meşhur Babıalide! Bulmuşum rahatımı ben de bir tesellide. Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası! Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası? Evet, kafam çatlıyor, güya ulvi hastalık; Bendedir, duymadığı dertlerle kalabalık. Büyük meydana düştüm, uçtu fildişi kulem; Milyonlarca ayağın altında kaldı kellem. Üstün çile, dev gibi gelip çattı birden! Tos!! Sen cüce sanatkarlık, sana büsbütün paydos! Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle; Ve cemiyet, cemiyet, yok eden güruhiyle... Çok var ki, bu hınç bende fikirdir, fikirse hınç Genç adam, al silahı; iman tılsımlı kılınç! İşte bütün meselem, her meselenin başı, Ben bir genç arıyorum, gençlikte köprübaşı! Tırnağı en yırtıcı hayvanın pençesinden, Daha keskin eliyle, başını ensesinden, Ayırıp o genç adam, uzansa yatağına; Yerleştirse başını, iki diz kapağına; Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi? Yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi! Dışımda bir dünya var, zıpzıp gibi küçülen, İçimde homurtular, inanma diye gülen... İnanmıyorum, bana öğretilen tarihe! Sebep ne, mezardansa bu hayatı tercihe? Üç katlı ahşap evin her katı ayrı alem! Üst kat: Elinde tespih, ağlıyor babaannem, Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve aşıkları, Alt kat: Kızkardeşimin (Tamtam) da çığlıkları; Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim; Buyrun ve maktaından seyredin, işte evim! Bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş! Kökü iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş... Rahminde cemiyetin, ben doğum sancısıyım! Mukaddes emanetin dönmez davacısıyım! Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana; Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana. Zaman, korkunç daire; ilk ve son nokta nerde? Bazı geriden gelen, yüzbin devir ilerde! Yeter senden çektiğim, ey tersi dönmüş ahmak! Bir saman kağıdından, bütün iş kopya almak; Ve sonra kelimeler; kutlu, mutlu, ulusal. Mavalları bastırdı devrim isimli masal. Yeni çirkine mahkum, eskisi güzellerin; Allah kuluna hakim, kulları heykellerin! Buluştururlar bizi, elbet bir gün hesapta; Lafını çok dinledik, şimdi iş inkılapta! Bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni! Sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez Yeni! Karayel, bir kıvılcım; simsiyah oldu ocak! Gün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak? Necip Fazıl Kısakürek |
Müjde Müjde Öleceğiz; müjdeler olsun, müjdeler olsun! Ölümü de öldüren Rabbe secdeler olsun! Necip Fazıl Kısakürek |
Müslüman Yüzü Müslüman Yüzü O yüz, her hattı tevhid kaleminden bir satır; O yüz ki, göz değince Allah'ı hatırlatır... Necip Fazıl Kısakürek |
Ne İleri, Ne Geri Ne İleri, Ne Geri Ne ileri, ne geri; Kimlerin var haberi Benim sonsuz dünyamdan? Belki sabahtan beri Ve belki de akşamdan, Bakıyorum bir camdan, Renk renk billur ehramdan, Haberim yok, rüyamdan, Ne geri, ne ileri! İskemle düşmüş, bırak, Açma, çalsın çıngırak! Geçen trenlere bak; Rüyada bir kabartma. Onlar gidiyor ama, Kalıyor dumanları. Tirenler götürüyor, Kendi gölgelerinden Kaçışan insanları. Tirenler götürüyor, Dağdan dağa sürüyor, Kendi gölgelerinden, Başsız gövdelerinden Kaçışan insanları... Ve rüzgâr üfürüyor, Geride dumanları. Ve rüzgâr üfürüyor, Kaynaşan ummanları. Vaz geç onlardan vaz geç! İstediğim bu değil; Ve o değil, şu değil. Eğil, ruhuma eğil! Bin hayal içinden geç Ve benim hülyamı seç! Bak, şu ağaçlı yola, Bize doğru geliyor. Orda üç kız kol kola, Bize doğru geliyor. Kömür tozundan ince, Su gibi şeffaf gece, Doldurmuş yüzlerini, Silmiş pürüzlerini. Kalmamış, Meryem gibi Yüzlerinde kırışık; Ve o Bâkirem gibi, Yüzleri birer ışık, Vücutları bir âhenk. Öyle hafif ki, onlar, Elimizi uzatsak, Havayı kımıldatsak, Üçü de titreyecek, Bir âhenk gibi ürkek, Havada eriyecek. Başka ses, ayrı biçim, Ne de istiyor içim, Kapının kenarına, Parmaklık duvarına, Bir genç aşık otursun. Tel tel sazını kursun, Karanlıkta başbaşa, Gömsün başını taşa. Ve derin, sıcak, uzun Şarkısını okusun. Tirenler gitmeseydi. Yolda gezen kızları, Rüzgâr eritmeseydi. Döşekler yalnızları, Dürtmese, itmeseydi. Şarkılar bitmeseydi. Bu çözülmez bilmece; Hep sayı, harf ve hece... Peçe üstünde peçe... Böyle aynı noktanın Üstünde saatlerce, Benliğime eğilsem, Sabah, akşam ve gece, Ortasında odanın, Karanlıkla çevrilsem, Bir çözülmez bilmece; Hep sayı, harf ve hece... İçinden bu kafanın, Fâni dünyayı silsem. Dünyalar nice nice; Yavaşça ölebilsem, Yeni baştan dirilsem, Duysam, görsem ve bilsem! Ne ileri, ne geri, Ne geri, ne ileri!.. Necip Fazıl Kısakürek |
Nur Şehri Nur Şehri Şehirlerde tabanım değil yüreğim yanık: Nur şehrine gidelim, yürü çilekeş çarık! Necip Fazıl Kısakürek |
Ölümsüz Şarkı Ölümsüz Şarkı Garip geldik gideriz, rafa koy evi barkı! Tek, dudaktan dudağa geçsin ölümsüz şarkı... Necip Fazıl Kısakürek |
O'nun Sanatı O'nun Sanatı (Yok) bir (var)dır; Geçit vermez; Dar mı, dardır! (Yok) bir (yok)tur; Akıl ermez. Ne de çoktur! (Var) bir (yok)tur; Yusyuvarlak Dönen oktur. (Var) bir (var)dır; O'na varmak... Bu kadardır! Necip Fazıl Kısakürek |
Örümcek Ağı Örümcek Ağı Duvara, bir titiz örümcek gibi, İnce dertlerimle işledim bir ağ. Ruhum gün doğunca sönecek gibi, Şimdiden ediyor hayata veda. Kalbim, yırtılıyor her nefesinde, Kulağım, ruhumun kanat sesinde; Eserim duvarın bir köşesinde; Çıkamaz göğsümden başka bir seda... Necip Fazıl Kısakürek |
Petek Petek Oluş sırrı, o nurdan heykelin eteğinde; Ve ölümsüzlük balı, şeriat peteğinde!.. Necip Fazıl Kısakürek |
Peygamber Peygamber Sende insan ve toplum, sende temel ve bina; Ne getirdin, götürdün, bildirdinse amenna!... Necip Fazıl Kısakürek |
Saat Kaç Saat Kaç Bir yürek, bir yürek, kutuda, tık tık... Korkarım, saat kaç diye bakamam. Son vapur kalkarken atlayamadık, Kapılar kapandı, vâdeler tamam. Ne oldu, ne bitti, anlayamadık: Zamandaymış meğer zorlanmaz mantık, O, her yaratığı yiyen yaratık, Bense öz beynini dişleyen yamyam Necip Fazıl Kısakürek |
Serseri Serseri Yeryüzünde yalnız benim serseri, Yeryüzünde yalnız ben derbederim. Herkesin dünyada varsa bir yeri; Ben de bütün dünya benimdir derim. Yıllarca gezdirdim hoyrat başımı, Aradım bir ömür, arkadaşımı. Ölsem dikecek yok mezar taşımı, Halime ben bile hayret ederim. Gönlüm ne dertlidir ne de bahtiyar; Ne kendisine yâr, ne kimseye yâr, Bir rüya uğrunda ben diyâr diyâr, Gölgemin peşinden yürür giderim.... Necip Fazıl Kısakürek |
Su I Su I Bir hamam ki, arınma gayesinden şaheser; Arınmışları yeri, Cennette nurlu kevser. Necip Fazıl Kısakürek |
Su II Su II Kainatta ne varsa suda yaşadı önce; Üstümüzden su geçer doğunca ve ölünce. Necip Fazıl Kısakürek |
Tebessüm Tebessüm Bu dünyada renk, nakış, lezzet, ne varsa küsüm; Gözümde son marifet, Azraile tebessüm... Necip Fazıl Kısakürek |
Uyumak İstiyorum Uyumak İstiyorum Güneş çekildi demin, Doğdu bir renk akşamı. Bu, bütün günlerimin, İçime denk akşamı. Akşamı duya duya, Sular yattı uykuya; Kızıllık çöktü suya, Sandım bir cenk akşamı... Necip Fazıl Kısakürek |
Zindandan Mehmed'e Mektup Zindandan Mehmed'e Mektup Zindan iki hece. Mehmed'im lafta! Baba katiliyle baban bir safta! Bir de geri adam, boynunda yafta... Halimi düşünüp yanma Mehmed'im! Kavuşmak mı?.. Belki... Daha ölmedim! Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli, Kırmızı tuğlalar altı köşeli. Bu yol da tutuktur hapse düşeli... Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak Ne ayak dayanır buna, ne tırnak! Bir alem ki, gökler boru içinde. Akıl, olmazların zoru içinde Üstüste sorular soru içinde. Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu? Buradan insan mı çıkar, tabut mu? Bir idamlık Ali vardı, asıldı; Kaydını düştüler, mühür basıldı. Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı Ondan kalan, boynu bükük ve sefil; Bahçeye diktiği üç beş karanfil... Müdür bey dert dinler, bugün "maruzat"! Çatık kaş... Hükümet dedikleri zat... Beni Allah tutmuş kim eder azat? Anlamaz; yazısız, pulsuz dilekçem... Anlamaz! ruhuma geçti bilekçem! Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil Sayım var, maltada hizaya dizil! Tek yekün içinde yazıl ve çizil! İnsanlar zindanda birer kemmiyet; Urbalarla kemik, mintanlarla et. Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat; Zift dolu gözlerde karanlık kat kat... Yalnız seccademin yönünde şefkat Beni kimsecikler okşamaz madem Öp beni alnımdan, sen öp seccadem! Çaycı getir ilaç kokulu çaydan! Dakika düşelim, senelik paydan! Zindanda dakika farksızdır aydan Karıştır çayını zaman erisin Köpük köpük, duman duman erisin! Peykeler, duvara mıhlı peykeler Duvarda, başlardan yağlı lekeler Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler... Duvar, katil duvar yolumu biçtin Kanla dolu sünger... Beynimi içtin Sükut... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar Tek nokta seçemez dünyadan nazar Yerinde mi acep, ölü ve mezar? Yeryüzü boşaldı habersiz miyiz? Güneşe göç var da, kalan biz miyiz? Ses demir, su demir ve ekmek demir... İstersen demirde muhali kemir. Ne gelir ki elden, kader bu, emir... Garip pencerecik, küçük daracık; Dünyaya kapalı, Allah'a açık Dua, dua, eller karıncalanmış; Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu İplik ki incecik, örer boşluğu Ana rahmi zahir, şu bizim koğuş Karanlığında nur, yeniden doğuş... Sesler duymaktayım; Davran ve boğuş! Sen bir devsin, yükü ağırdır devin! Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin! Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte! Ölsek de sevinin, eve dönsek de! Sanma bu tekerlek kalır tümsekte! Yarın elbet bizim, elbet bizimdir! Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir! Necip Fazıl Kısakürek |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 02:17 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2