![]() |
Hâtıra Hâtıra Nurlu bir geceydi o eski zaman; Hülyalarımda füsunlu hâtıra, Yağmur nağmeleriyle ara ara, Boşalıyor gönlümdeki bahara Uyaran yıldırımlarıyla her an... Sînemde hep geçmişin mûsikîsi; Gürül gürül ve oldukça derinden, Dalga dalga esen akislerinden, Şehrâyinler gibi şen günlerinden Ruhumda tınlayan cennet bestesi. Hâlâ taptaze o şiirin gülleri; Gülümseyen bir resim gibi sıcak, Menekşeler gibi hep salkım saçak Ve düşlerdeki bahardan daha ak, Her lahzası ayrı bir haz günleri... Güneşi asla batmayan bu dünya, Her yerde ışıktan bir sürü izler... İzlere yüz süren aydınlık yüzler, Gerçi şimdilik sakin ve sessizler, Ama her ruhta hep o eski rüya... Her soluk huzurla gürleyen bir şarkı, Neş’eler tülleniyor hülyalarda; Yeniden gün döndüğü şu zamanda, Devran gülde, lâlede, erguvanda, Tıpkı mâzi gibi... fark sırf çağ farkı... Dört bir yanda dünün soluğu, sesi, Geceler bir sırlı doğumla gergin; Duyup sezdiklerimizden de engin, Geçmişin baharları gibi rengin Ufukta tül tül onun emaresi... Kaynak: Sızıntı, Nisan 1995 M. Fethullah Gülen |
Hâtıralar Hâtıralar Yine geçmişin ak hâtıralarına daldım; Bir tatlı çağıltıyla yerimde kalakaldım. Her devri ayrı bir ihtişam ve ayrı bir şân, Âdetâ dünyâları saran ışıktan tûfân... Düşündüm o muhteşem devletini Osman’ın... Ve zirvelere ulaştı elinde Orhan’ın. Yürüdü garbın karanlık âfâkına emîn, Gürledi gülbanklarla her yerde "feth-i mübîn" Derken her yanda şahlandı evlâd-ı fâtihân, Ve bir çığlık oldu inledi Yavuz Selim Hân... Çağlar ve çağlar boyu böyle kükreyip durduk, Dünyâda tıpkı bir uhrevî saltanat kurduk. Hülyâm hâlâ meshûr cedlerin velvelesiyle, Ve meydanları dolduran at kişnemesiyle... Her taraf bağ-ı iremdi o kutlu devirde, Adetâ cennetler tüllenirdi perde perde. Meğer kadrini bilmişler zamanın çok erken, Henüz hiçbir yerde onun sırrı bilinmezken. Nurdan ırmaklar gibi akmışlar çağlar boyu, Çağıltılarla her yanda, Cennetlerden suyu... M. Fethullah Gülen |
Hayâllerdeki Manâlar Hayâllerdeki Manâlar Şevkle şahlanmiş ruhlarin gezdigi yerlerde, Gördümdü yildizlar arasi taht kuranlari. Her gece bir başka visal ile perde perde, Girip Dost harîmine mahmûr dolaşanlari. Aşkin "hay-hûy"uyla inleyen sînelerinde, Ebedî sükûnun nağmeleri duyulurdu. Binbir güneşin kol gezdiği iklimlerinde, Gümüşten kanatlı güvercinler uçuşurdu. Mâvilikler içinde uzayıp giden yollar... Ve ışığın ilk kaynağı, herkesin murâdı. Her lâhza vuslat arzusuyla gerilen kullar, Hayrete erince secdeye kapanırlardı. Şimdi üstûre sayılan o renkli levhalar, Târihsiz nesillere göre birer hâm hayâl... Ey hayâllerde hâlâ parıldayan manâlar; Yetişir, gelin! Gelin, artık bitsin bu melâl! M. Fethullah Gülen |
Haz ve Sızı Haz ve Sızı Duyduk sînelerimizde derince bir sızı, Sanki ruhlarımızda alev alev bir ateş; Ürpertti bir kere daha belâların hızı, Mahvolmuş milletlerin ürpertilerine eş... Bir sarsıldık ki, korkunç ve her yanda âh u zâr, Çağladı gözyaşları yeniden oluk oluk; Viran olan her şey gibi ruhlar da târumâr, Yankılanıyor her bucakta müthiş bir boşluk. Duygularda bitevî koskoyu bir karanlık, Sapsarı şimdi ümitler ve solgun rüyâlar... Sanki zulmetler kalıcı, ışıksa bir anlık; Üst üste devrilmiş âdeta bütün hülyâlar. Manzara müthiş... ama gel, bir de gönlünle bak.! Enkaz üzerinde imar nurları parlıyor; Teslim ol kadere ve kendini Hakk'a bırak.! Dikkat et ki, gökler yeni ışıklar salıyor. Kudret yeniliyor sararmış solmuş eskiyi, Bir baharla ki, gelin edâsıyla ufukta; Rahmete çeviriyor karı-buzu-tipiyi, Kim bilir ne sürprizler var bu gelen şafakta..? Yok olan mevsim ebedî hendese ağında, Bir dantela gibi örülüyor sessiz sessiz... Âb-ı hayat yudumluyor huzur kucağında, Annelerimizin sütü gibi ak ve temiz. Hassas ruhlar şimdiden Firdevs'e ermiş gibi, Mârifet ufku ölçüsünde derin ve zengin; Haz çağlayanlarındaki, baş döndüren debi, Allah dostlarının duydukları kadar engin... Kaynak: Sızıntı, Şubat 2000 M. Fethullah Gülen |
Hazan Hazan Yorgun gözlerle yaşanan bir solgun macera, Çarpar kulaklara poyraz gibi ara ara, Ağlar bütünüyle bahar şi’rinin gülleri, Sessiz bir melâl sarsar koylarda bülbülleri, Hüzünle buğu buğudur artık şadırvanlar, Ve kısar nâzenin boyunlarını kuğular, Ovalar yasla inler, dağlar hicranla ağlar; Mavi, yeşil, pembe, turuncu karalar bağlar; Biten ömürlerin son dakikaları gibi, Derince bakılsa görünür dünyanın dibi Sonra yaz-bahar füsûnlu bir hâtıra olur, Hülyâlar ümitleşir, vicdanlarda duyulur, Bekâ, bu fanilik hissi içinde gelişir Mantık bu büyüyle âdetâ uhrevîleşir, Duyar İnsan ölümün sihirli sükûtunu, Görünür herkese yürüdüğü yolun sonu, Gömülse de hisler yok olmanın melâline, Ve yutkunup ağlasa da kendi zevâline, Düşünce tıpkı tohum gibi düşer toprağa, Ve koşar firdevse ulaştıran durağa, Hissetmeden asla ne bir acı ne bir sızı, Köpürür duygularında ötelerin hazzı, Sonbahar bir ak doğuşun şafak emaresi, Ve hazan boşluğunda tın tın ümidin sesi. Kaynak: Sızıntı, Aralık 1995 M. Fethullah Gülen |
Hazân Şöleni Hazân Şöleni Bahar geçer, yaz uçar, hazân olur; Döner her şey bir anda vîrân olur. Esen rüzgâr hüzünle eser gelir Ve ruhlarda garip hisler belirir. Çiçekler vedâ rengine bürünür, Ne varsa dallarda yerde sürünür. Mâtemlenir her şey, karalar bağlar; Sararan renkler geçen yaza ağlar... Yeşili kasvetli bir hüzün boğar; Hazânla her yana yapraklar yağar. Neye baksan göçe hazır görünür; Bu mevsimde sırf ölüme yürünür... Yağar her tarafa gam üstüne gam, Bahara karşı sanki bir intikam. Ne gül kalır, ne çiçek, ne de lâle, Gömülür her şey derin bir melâle. Hüzünle doğar doğarken güneş, ay; Duyulur her yanda mâtemli bir nây. Belirir kış ufku daha derince, Kırağılaşır çiğler ince ince. Girip saklanır canlılar inine; Vedâ eder gül-bülbül birbirine. Uğuldar gurbetle dağlar, dereler; Târumâr olur o şen şakrak yerler. Bütün varlık olurken hazâna râm, Belirir renklerde son bir ihtişâm. Ağaç yaprakları renklerle güler, İki kezmiş bahar bu yerde meğer..! Sarı, mor, kırmızı, pembe rengiyle, Gülümser her taraf yaz âhengiyle. Duyanlar duyar bir bahar huzûrunu, Nakış nakıştır bu mevsimin sonu. Mâtemlenirken yazın zevâliyle, Sevinçler duyarız bu son hâliyle. Ufukta yeniden nurlar belirir, Ve hazânla gelen her şey silinir. Işığa ereriz gizli bir nurdan, Işık yudumlarız nurlu fağfurdan. Tüter her yerde ayrı bir inşirah Ne keder kalır ne de bir âh u vah... Duyar ruh her şeyi olduğu yerden, Rüyada duyduğu gibi derinden. Hazân susar, duygular da durulur, Ruhlarda yepyeni bir bahar olur... Kaynak: Sızıntı, Kasım 1999 M. Fethullah Gülen |
Her Şey Sen'den Her Şey Sen'den Her şey Sen’den, Sen ganîsin, Rabb’im Sana döndüm yüzüm! Hem evvelsin hem âhirsin, Rabb’im Sana döndüm yüzüm! Bulduğumu Sen’de buldum, Bâtıl şeylerden kurtuldum; Gelip kapında kul oldum; Rabb’im Sana döndüm yüzüm! Ayân ışığın her yerde, Gözsüzlere eşyâ perde; Huzûrun dermân her derde, Rabb’im Sana döndüm yüzüm! Dünyâlar Sen’inle Cennet, Nimet Sen’den kime minnet? Gel kuluna merhamet et! Rabb’im Sana döndüm yüzüm! Gönüllere hayat îman, İnananlarda itminân; Gâfillerin hali yaman, Rabb’im Sana döndüm yüzüm! Işiginla aydin heryan, Şaşkinlar ariyor bürhan, Tecellin her yerde ayân, Rabb’im Sana döndüm yüzüm! Âlem kitap eşyâ ap-ak Otlar agaçlar ve toprak, Sen’i söyler yaprak yaprak, Rabb’im Sana döndüm yüzüm! Ârif gönlün bağlayarak; Aşık herdem ağlayarak, Kulun bağrın dağlayarak, Rabb'im Sana döndüm yüzüm! M. Fethullah Gülen |
Her Yerde Cemâlin Her Yerde Cemâlin Her yerde cemâlin neye baksam neyi görsem, Sevdayla salınıyor her yanda bütün eşya... Vuslata koşuyor pervaneler gibi dünya, Ah ne olur bir kere de ben vaslına ersem! Doğsa yıllardır beklediğim ümit mehtâbı, Ellerinle okşasan keder tüten çehremi; Açsan bana da nezdindeki kudsî haremi, Bitiverse bu hicranlı günlerin itâbı. Aşkının ezelî feyzini gönlüme salsan, O bitmeyen asırlık hafakanlarım dinse; Sinem mızrap yemiş bamteli gibi inlese, Kalbimdeki sırrını dudaklara duyursan! Gel gamla tüten gecenin rengini siliver Ve şu mahzun sineme iltifatını duyur! Boşlukta dönen benliğimi aşkınla doyur! Tecelli et gönlüme "bu da beytim" deyiver... Kaynak: Sızıntı, Ağustos 1998 M. Fethullah Gülen |
Her Yerde Seni Ararım Her Yerde Seni Ararım Duyur rûhuma sevgini, Kalmasın Sen’siz kararım. Mest et ki bezminle beni, Her yerde Seni ararım. Dört bir yanda izler ile, Ufuklarda gözler ile, En yürekten sözler ile, Hem inler hem de yanarım. Sağda-solda çağlayarak, Sana gönül bağlayarak, Hiç durmadan ağlayarak, Seni herkesten sorarım. Arzum, kendimden geçeyim, Vuslat şarabın içeyim, Ak yolunu yol seçeyim, Yoksa, yollardan bîzârım. M. Fethullah Gülen |
Hicran ve Ümit Hicran ve Ümit Yine hicrân dolu günleri andım, Yıllar gözyaşına karışıp gitmiş. Ürperdim ve yerimde kalakaldım, Dostlar düşmanlarla barışıp gitmiş. Yüzerken millet derin uykularda, Kaybolup gitti değerler ardarda... Kan-ter var mâzînin şakaklarında, Demir bukağılar ayaklarında; Acı bir tebessüm dudaklarında; Ne kızıl bir ruhla çarpışıp gitmiş... Hâlâ ufukta yer yer karanlıklar; Gecenin arkasında gündüzler var... Hazân esmiş bütün bağlar bozulmuş, Sararmış yapraklar çiçekler solmuş, Yiğit ölmüş, küheylânı yorulmuş Koca bir ifritle savaşıp gitmiş. Şimdi olsa da çok çok uzaklarda, Bekliyoruz hülyâlı şafaklarda... Bir zamanlar parıldayan o tâclar, Tâcdârlara sîne açan yamaçlar; Altın yamaçlarda zümrüt ağaçlar, Hicrân kervanına ulaşıp gitmiş. Kıvılcım var, o ürperten sönüşten, Kıvılcımda mesajlar var dönüşten... M. Fethullah Gülen |
Hicranlı Yıllar Hicranlı Yıllar Hazânla geçti yıllar, aylar Muharrem gibi, Yollara dökülüp bekleyen gözler pek yorgun. Girdapla iç içeydiler, girdap ki yok dibi, Ruh sarsık, gönül hafakanlı, düşünce durgun... Yasla buruk dudaklarda kederli besteler, Sînelerde sessiz çığlık, dimağlarda hummâ... Ve her gün poyrazla gelen hüzünlü bir haber, Biz bize hasm olmuştuk, yaygındı bu muammâ... Çözülüş çok kadîm... sanıldığından da erken; Bu kara günleri sezmiştik gün ortasında. Ay uykuya dalıp güneş ufukta sönerken, Uyanmıştık ama, iki ateş arasında... Şimdi yeni iklimlere açılan yelkenler, Bir uzun sefere azmetmiş gibi yürekten; Bu hülyâlı mâviliklerde tüllenen günler, Mutluluk bestesi söylüyor ışıktan, renkten. Bir kasvetli rüyâdayız şu anda, bu gerçek; Önümüzde aydınlıklara açık bir çağ var.! Gece koyulaşsa da bir gün şafak sökecek... Ve dalganacak rüzgâr bekleyen bayraklar. Azmet, azmet ki göründü yer-gök sultanlığı, Yılma uçurumlar gibi görünen boşluktan; Yakala çağlar arasında o Altın Çağ’ı! Peygamber safına gir, kurtul uyuşukluktan..! M. Fethullah Gülen |
Hicret Ekseni Hicret Ekseni Hicret nedir bilmez ki onu, hicret etmeyen, O bir gurûbdur, ümidi inkisarı bitmeyen... Kan damlar gibi damlar sînelere her zaman, Bir başka hasret, başka tasa ve başka hicran. Günlerin aylar, ayların yıllar uzunluğu Ve ruhların ahbab, sıla, vuslat susuzluğu, Duyulur gönlün derinliklerinde sessizce... Ve melâl türküleri dinler İnsan her gece. Kederi gibi sevinci de boldur hicretin; Hakk’a götüren yollar arasında en metin... Büyüklüğe yürüyenler için o bir köPage Rankingü, Herkes ona uğramalıydı bundan ötürü.! Asırlar önceydi; âdet-i ilâhi bu ya, Tıpkı kabir gecesi gibiydi bütün dünya... Işığa kapalı sînelerde bir homurtu, Yarasalar şehrâyiniydi her kuytu. Güneş doğacak diye zulmet çıldırıyordu, İblis gönlünce renkli bir hayat sürüyordu. Yağmura gebe atmosfer sıkışması gibi, Üst üste bulutlar ki, görünmüyordu dibi. Kâbe bir kuluçka gibi inim inim haliyle, Yutkunup duruyordu suskun heyecanıyle. İnanan dudaklarda sımsıkı bir fermuar, Ezilen ruhlar ümitsizlik içinde zâr zâr... Bu binbir gürültü içinde müthiş hissizlik, Mekân şirke emanet, zamanın dibi delik. Nebî muzdarip, çevre eza ile hep sarsık, Canlar dudakta fecir bekleniyordu artık... Tam bu esnada hâdiselerin en garibi; Bir sepette Musa’nın Nil yolculuğu gibi, Işıktan adama "Git" deniyordu şimdilik, Bir kutlu beldeye ki yollar hep selvilik... Arkada O, az önde kudsiler dörder-beşer Ve dirilişe yürüyordu bütünüyle beşer. Bir sırlı seyahat ki semavî; fakat yerde; İçinde dönüş muştusuyla biraz ilerde... Yürüdüler Allah’a güvenerek kol kola, Ve bir gün ulaştilar devlete giden yola. Mekke’de gurûb tasası Medine’de şafak, Dünya yeni bir çagin kapisinda ki apak! Zamanda hareket, gönüllerde kipirdaniş, Duyanlar duydu, duymayaninki bir aldaniş... Eridi kardan adamlar onun nefesiyle Ve dirildi ölü gönüller altin sesiyle. Artik çark O’na râm ve önünde iki büklüm, Gündüzler alnının ziyasından bir tebessüm... Gönüller "taht-ı revân" O ise bir Süleyman Her ululuk bir damla, O ise tam bir umman... Yürüdü iki cihan atının terkisinde, Yürüdü, son noktanın bir adım berisinde... Şimdi sırada tekmil çağın garipleri var, "Hicret" deyip dökülmüş yollara O’nu arar. Dolaşip durur ve her koyda ayri bir bahar. Onlarin bagina dikenler eken gül toplar. Onlarin hamurunu kudret eli yogurur, Onlarin baginda saksagan tavus dogurur! Onlar, varligin gaye ölçüsünde nüktesi, Dillerinde ötelerin güftesiz bestesi... Felek onlarin ikbaline boyun egmekte, Kader geçecekleri yollara su serpmekte. Allah tutkusuyla her zaman başlari mahmur, Iklimleri cennet kokusuyla buhur buhur... Kaynak: Sızıntı, Haziran 1995 M. Fethullah Gülen |
Hiç Hiç Yunus'un rûhuna Gönül Sen’i bulmuş ise, Başkasini anar mi hiç! Ateşine yanmiş ise, Başka nâra yanar mi hiç! Sen’i bulanlar bulmuştur, Akip akip durulmuştur, Ârif Sen’inle doymuştur, Başkasina kanar mi hiç! Var eden Sen’sin cihânı, Varlığın canların cânı; Bulanlar Sen’de ummânı, Başka göle dalar mı hiç! Adı her yerde okunan, Sînede dertlere dermân, Gönülden O'na inanan, Başkasın Rab sanar mı hiç! İrfan deryâsına dalan, O'na rûhun fedâ kılan, Cemâline hayran kalan, Başka bala banar mı hiç! O'nu görüp O'na yanan Yolunun delisi olan, Arayıp özünde bulan, Başkasını sorar mı hiç! M. Fethullah Gülen |
Hiç Eskimeyen Hiç Eskimeyen Ezelden ebede uzayan ibrişim atlas, Bulutlar gibi serin, yagmurlar gibi berrak; Rengi, deseni, şivesiyle dünyamiza has, Tipki Cennetteki süt irmagi gibi apak... O bir anlik ümit degil, sürüp giden huzur, Ruhlari semâya taşiyan her yol O’nda... O’nu tanımak kuvvet, O’na sığınmak nur; O iklime girenlere sürprizler ard arda... Taptaze mesajlarıyla hep ilgi odağı, Cebrail’in ağız suyu var mürekkebinde; Zümrüt tepeleri sonsuzla halvet otağı; Atmosferinde şeytan künde üstüne künde... Varlıkla Yaratan arasında en yeni sır, En canlı beyan O’nun sesi, O’nun soluğu; Bu sırra teşne gönüller el pençe ve hazır, Ufuklarında hep uhrevîlik buğu buğu. Bahar patlayışı var vaad ettiği günlerde Ve ebedî var oluş hedefteki emeli; Yollar sonsuza açılır O’nunla her yerde; Duyulur yol boyu dost bahçelerinin yeli... Yıllar hiçlik içinde damla damla erirken, O’nda ne bilinmez bir zevke dönüşür zaman... O en sürpriz mesajlarla gelmişti gelirken, Altin nefesi en onulmaz dertlere derman. O’nun ikliminde ruhtan feryat işitilmez, Aşkla yananlar vuslat ümidiyle serinler... Her mevsim kiş olsa da onda hazan bilinmez Ve ölümsüzleşir o çerçeveye girenler... Yürürler sonsuza ellerinde berâtlar, Vuslata erer ve halvet umarlar her yerde; Hiç yorulmadan hep uçar bu işik kanatlar, Aşarlar, aşilmaz meçhulleri perde perde... Kaynak: Sızıntı, Ekim 1997 M. Fethullah Gülen |
Hilafet Hilafet Gel ey, gül yüzlü, gümüş tenli, gözleri elâ! Gel ey, gül bahçemde salınan kâmet-i bâlâ! Uçup gittiğin günden beri hiç göz yummadan, Hayâlinle söyleşiyorum gurûpta hâlâ... Dönüp geleceksin diye hep bekleyip durdum, Uçup gittiğin yolda herkese seni sordum, Bilsen rûhumda senin’çün neler neler kurdum..! Hayâlinle söyleşiyorum ey gül-i ra’nâ... M. Fethullah Gülen |
Hızır Çeşmesi Hızır Çeşmesi Ufukta ard arda şafaklar ve göklerde nûr, Sarıyor her yanı, boğuyor karanlıkları; Hırıltıda artık câhiliye artıkları... Ve üfül üfül esiyor her tarafta huzûr... Sanki bağrına ışıklar yağıyor gibi Tûr, Göründü toplumun asırlık aradıkları; Hızır çeşmesi şimdi başına vardıkları Çehrelerinde ışıl ışıl bitevî sürûr. Işık hep karanlığı takib etmiştir meşhûr; Bütünleşiyor zamanın parçaladıkları, Bir bir çıkıyor Hakk dostunun anlattıkları; Bizlere zaferler, gülbanklar; soysuza kubûr... M. Fethullah Gülen |
Hülyâlardaki Gerçek Hülyâlardaki Gerçek Hayâlimle oturdum o eski bahçelerde, Bir devri şen-şakrak yaşadığımız yerlerde... En tatlı rüyâlara açıldım perde perde, Saâdetlerle coştuğum kutlu tepelerde... Hayâlimle oturdum o eski bahçelerde... Derken kasvetli bulutlar ufuktan silindi, Bin hâtıra zevkiyle gökten baharlar indi. Cennet yamaçları gibi renkli ve derindi; Şafağın ağaran dağları bir bir gerindi, Derken kasvetli bulutlar ufuktan silindi... Bir yol parıldıyordu az ötede gümüşten, Yolda ışık vardı geçmişteki tatlı düşten... Düşler, mesajlar sunuyordu öze dönüşten; Tam sînelerdeki med vakti bu köpürüşten, Bir yol parıldıyordu az ötede gümüşten. Saldım kendimi bir âleme ki, yok serhaddi, Silinip gitti hayâlimden ne varsa maddî... Hummâlı gözlerimde yaz rüyâları şimdi, Çoçukluğumdan beri kurduğum hayâlimdi... Saldım kendimi o âleme ki, yok serhaddi... M. Fethullah Gülen |
Hülyâlarımdaki Dünya Hülyâlarımdaki Dünya Söyleyin nerde ruhumun dünyasi o diyâr, Ferhat gibi daglari yarip yarip gideyim... Eşigine baş koyup da aglayayim zâr zâr, "Ne olur gel, gel artik" diye feryât edeyim! Yillar var senin hayalinle avunuyorum, Kanayan şu gönlümde en onulmaz yaralar; Kimse bilmez nasil bir hicranla yaniyorum, Gözlerimden akan gönlümdeki hâtiralar... Ey tatli hülyâ bir şifâ sun kendi dilinden, Âteş-i hicranimi onunla söndüreyim. Vur mizrabini nagmeler duyur bamtelinden, Duyur ki onunla efgânimi dindireyim. Kaynak: Sızıntı, Eylül 1998 M. Fethullah Gülen |
Hülyâlı Mavilikleriyle Geceler Hülyâlı Mavilikleriyle Geceler Her zaman ayrı bir ışıkla tüter geceler, Ruh o sessizlik içinde sonsuzu heceler... Aşanlar, kendi serhaddini gecede aşar... Ve insan bu ufkuyla hep ötelerde yaşar. Gecede sessizlik huzuru besleyen şarkı; Budur bence karanlıkların ışıktan farkı... Her gece kudret gök kapılarını aralar, Bu büyülü mavilikte tüllenir verâlar. Renk, şekil, koku bütünüyle silinir gider; Gecede iç içedir havf-recâ, sevinç-keder. Yer yer her yanda visâl esintisi duyulur, Ve duygular matkap salınmış gibi oyulur... Anlar anlayan, O her yerde Hâzır ve Nâzır, Bir araya gelmiş gibidir Mûsâ ve Hızır... Lâhûtun sînelere çarpan akislerinden, Duyulur kul olmanın neş'esi tâ derinden... Leylîler mest ü mahmur, dudaklarında kevser, Gecede rüzgar vuslat kokularıyla eser. Sıyrılır gönül varlığın dar hendesesinden, Ve sonsuzluk besteleri sunar kendi sesinden... Her yana büyüleyen bir uhrevîlik siner, Sonra ruhlara dalga dalga vâridât iner. Denizler gibi coşar, köpürür duygular, Ruh içini dökeceği tenha bir koy arar. Baş-ayak aynı yerde, öper alnı seccade, Budur insanı yakınlığa taşıyan cadde... Kaynak: Sızıntı, Şubat 1996 M. Fethullah Gülen |
Hüzün Hüzün Hayatın sonbaharı güneş ufukta mosmor, Dünya âdetâ bir hayalet gibi sopsoğuk... Hüzünle tülleniyor akşam olunca ufuk; Altın saçlı sabahlar artık gülümsemiyor... Günler-geceler hep ukbâ türküsü söylüyor. Tıpkı hazan serinliğinde yaprak sesleri, Buğulu bir edâ var varlığın çehresinde... Gönlüm her an değişen renklerin pençesinde, Daha engin duyuyorum uhrevî hisleri; Yaşlandıkça gönlümde yıkılan hevesleri... Ömrün baharında duyduğum neş’eler sonmuş, Dolaşiyorum ötelere açik koylarda; Bir boşluk yaşiyorum dügünlerde-toylarda... Sanki bütün eşya uhrevîlige bürünmüş Ve gençlikle kizaran günler hasrete dönmüş. Geçmişe bakip yarinlari heceliyorum, Hissiyâtim lime lime duygularim yirtik; Gönlümden kopup gelen bir hüzünlü hiçkirik, Her gün bir ayri hafakanla geceliyorum... "Çölden çöle geziyor", "Yâr" deyip inliyorum! Artik vuslat eli perdeyi aralayincaya dek, Sakin ayrilma ey tasa, sen bana lazimsin! Gökkuşagi gibi hep ufkumda kalmalisin! Tâkatime eş, rahmetin enginligine denk... Sen gerçek çilekeşlerin çilesine mihenk! Kaynak: Sızıntı, Mart 1995 M. Fethullah Gülen |
Hüzünlü Gurbet Hüzünlü Gurbet Beynim tipki bir sorular harmani, Hislerim ölgün, cevaplarim sisli; Gezer dururum yorgun ve avâre... Sarmiş bir bugulu hüzün dört bir yani, Kalbim annemin kalbi gibi hisli; Her hâlim garipligime emâre... Kulaklarimda hep bir gurbet şiiri, Her nagmemde bir poyraz serinligi... Düşüncem "veda" diyor bu yerlere. Ülkemden ayrildigim günden beri, Gömdüm sîneme sevinci, neş'eyi; Hasretim şimdi o mavi günlere... Gurbet yagiyor ufkuma muttasil, Bu semâda hiçbir şimşek çakmiyor; Aysbergler gibi sopsoguk sokaklar... Insan, eşya ve varlik fasil fasil, Irmaklar bize dogru akmiyor... Ihtilâç içinde kalabaliklar. Bu yerde kalbe ilhamlar inmiyor, Kapali kapilari gökler-yerler... Ve madde katiliginda her biri... Burda rûha güzellikler sinmiyor, Tüter gözümde o bizim bahçeler; Nerde o yemyeşil bahar günleri?. Dog ey işik dog gönlümün içinden! Tasayla dolaştigim bu ellerde; Bana rûhumun sırlarını duyur.! Bir ses sun o eski bestelerinden, Şu hüzünlü şafakta perde perde... Açlıkla kıvranan rûhumu doyur..! Kaynak: Sızıntı, Ağustos 1997 M. Fethullah Gülen |
İkbal Yıldızı İkbal Yıldızı Ufukta ikbâl yildizi ve ardinda işik, Tomurcuklar üzerinde taptaze jâleler... Dün başka, bugün başka, zaman buna alişik, Bir bir umrânlaşiyor o eski virâneler... Tik taki kesilmiş bir saat gibiydi zaman, Ölüm sessizligine tutsak olmuştu beşer; Buzullara dönmüştü âdetâ bütün cihan, Gün döndü, diriliyoruz şimdi dörder-beşer. Tepeler mor, yeşil, sari, bütün renkleriyle, Dem vuruyorlar o mutlu gelecekten; Tüllenen şafaklar sirli güzellikleriyle, Ne büyülü besteler sunuyorlar felekten... Ufuklar masmavi, göklerinki kadar derin, Üfül üfül yillarin sararttigi yaylalar Ve meltemleşiyor kasirgalari kaderin, Her yerde bir başka türlü köpürüyor bahar. Yeis cadisinin artik büyüsü bozuldu, Zulmet delik-deşik, her yana nurlar yagiyor... Yollar, metai işik, süvarilerle doldu, Şimdi her ufukta ayri bir güneş doguyor. Diriliyor yeniden tarih, yüzünde peçe, Geçmişteki bütün ihtişamiyla rengârenk... Şanli maziler mutlu yarinlarla iç içe, Göklerin yerle ilk buluştugu günlere denk... Bir olma hummasi yaşaniyor için için Ve herkes daliyor kendi iç aydinligina; Germiş kanatlarini âdetâ uçmak için, Varligi canlara can Dost yakinligina. Ömrün en tatli rüyasiyla sürekli mahmûr, Yol azığı ihlâs ve sermayesi muhabbet; Dudaklarında hep ötelere ait fağfûr, Işık alıp ışık vermedeler ebed-müddet... Kaynak: Sızıntı, Şubat 1997 M. Fethullah Gülen |
İnancın Ak İkliminde İnancın Ak İkliminde Kuşlar gibi pervâz etmekte sonsuzluga rûh; İç içe gönlündeki sırlı pencerelerden. Her taraf aydınlık, her yanda ayrı bir vuzûh; Binbir çeşit ışık dalgasıyla ötelerden. Önünde semâ, ve her yanda nurdan ırmaklar; Burada rûhânîler sonsuz sükûna dalmış. Aslâ hazân görmeyen zümrüt gibi yapraklar; Bu ölümsüz ülkede olduğu gibi kalmış... Hiçbir karanlığın uğramadığı bu yerde, Sonsuz’a uzayıp giden apaydınlık yollar; Dostun cemaline erildikçe perde perde, Vuslat şevkiyle yaylar gibi gerilmiş kullar... Duygularıyla denizler gibi köpürürler; Binlerce mevce kovalar binlerce mevceyi. Buraya yoklukla gelir, varlık götürürler... Çözülmüş bulurlar o çözülmez bilmeceyi... Yıldızlarla dizdize... ve ruh O Bilinmez’le, Başlar; hayâl edilen âlemler belirmeye. Iç içe girer artik (sezilen) (sezilmez)le; Teşne ezelden insan, bu menzile ermeye. Hülyâ bu iklimlerin altin kanatli kuşu, Engelleyemez onu ne deniz ne de kara; Kanat çirpar yükselir, devam eder uçuşu, Sıgmaz olur artık yere, göge, ufuklara... M. Fethullah Gülen |
Işık Belde Işık Belde Rengi, deseni, ışığı mazi kıt’asından, Tarih enginliğinde süren bir sırlı dünya; Güneş gibi doğar karanlıklar arasından, Büyülü maviliğiyle o füsûnkâr rüya... Ufuklar şimdiden göklerle sarmaşır gibi, Yol boyu yeşillik, ilerde sihirli bir yaz, Belirir birdenbire o ruh ufku sır gibi Duyulur şanlı geçmişin sesi âvâz âvâz... Geceler ne bilinmezlere kapı aralar, Öteler duygulara açılır perde perde; Gökler kandillerle köpürür ve pâr pâr parlar, Duyulmazlar duyulur bu ışıklı şehirde. Güneş sabaha yürür, doğar sihirli akşam, Neş’e ve sevinçle tüllenir halvet demleri; Yükselir ukba râyihaları buram buram, Şimdiye kadar yükseldiğinden de ileri... Bu şehirde renk, desen, nakış asla eskimez, Mevsimler değişse de çiçekler hep salınır; Burada renkler kış günü bile hazan bilmez, Bu iklimde ruh kendini cennetlerde sanır... İrem Bağları bu şehri görse utanç duyar, Çiçeklerine öteden hep şebnemler iner... Nergisi, yasemini etrafa koku yayar, Saksağan bülbüle, dikenler de güle döner. Her yanda buğu buğu güzellikler tüter, Ve şehrâyin gibi geçer her gün, her gece; Her bucakta en taze sesli kumrular öter, Yaşarsa, bu iklimde yaşar insan gönlünce... Kaynak: Sızıntı, Kasım 1996 M. Fethullah Gülen |
Işık İnsan Işık İnsan Işıktan bir insan Rûhum ona kurban Nurlandırdı bizi Tekmîl hepimizi Menendi olmayan O eşsiz kahraman O’nunçün var oldu Nûruyla yoğruldu Yerler ve âsumân Varlık ona hayran Duyuldu bir anda Tâ arşın altında Ulu kitap Furkan Şimdi O’nun meydan Işik saçan Kitap Benzersiz bir hitap Dört yani da nurdan O’nda top ve çevkân Nurla yere indi Ah u efgân dindi Arz oldu âsumân Gönüllerde sübhân Ondan evvel dünyâ İfritten bir gayyâ O denli perişan Fesat dolu mekân O’nunla dirildik Sonsuzluğa erdik Ruhlarda heyecan Sînelerde îmân Nurdan ikliminde Bal akan dilinde Dertlilere derman Ümitsize îmân Sultanlar sultanı Gönüllerin cânı Herkes Sana hayrân Kıtmîr Sana kurban. M. Fethullah Gülen |
Işık Yol Işık Yol Dinmeyen his, sönmeyen heyecanla dopdolu, Dolaşıp her yerde O’nu soluklamalısın! Her zaman bir semâvî seyahate kurulu; Mesafeleri aşıp O’na ulaşmalisin! Ufuklar gel gel diyor, yildizlar göz kirpiyor, Ve panjurlar aralaniyor gibi öteden; Dalga dalga gözlere güzellikler çarpiyor, Bütün eşya sonsuzlukla parildiyor birden... Işik yagiyor her yana, ruh nûra boyanmış, Hülya ebedin sihirli kemendinde tutsak... Cezbin büyülü iksiriyle Hakk’a uyanmış, Her lahza ayrı bir vuslat neşvesi duyarak... Nurdan duyguları ve nurdan kanatlarıyla, Göğün sonsuzluğunda öteleri süzüyor; Pişe pişe olgunlaşmış kanaatlarıyla, Ruhların uçuştuğu iklimlerde geziyor. Aklın gözlerinde tüllenen ışıkta O var; Duyar o en erilmezleri olduğu yerden... Dolaşır vadi vadi her yerde O’nu arar, Tüter tıpkı ocaklar gibi, yanar derinden. Hiç durma koş süvarim, koş bu nurlu ufukta! Dolmuşken hazır gönlün ebedin sevdâsıyla... Yollarda ömür tüketenlere O son nokta, Bırak oyalanmayı eşyanın rüyasıyla... Kaynak: Sızıntı, Şubat 1995 M. Fethullah Gülen |
Işık Ordusu Işık Ordusu Işik ordusu, aydin nâsiyelerinde nûr, Sînelerinde derin ve sımsıcak mutluluk. Götürürler her tarafa kucak kucak huzûr; Gözlerinin içinde buğulanır sonsuzluk... Işık ordusu aydın nâsiyelerinde nûr. Buhurdanlık gibi koku neşreden sîneler, Ruhlarında rengârenk düşüncelerle her gün; Bir şem’a etrafında uçuşan pervâneler, Duyguları, düşünceleri ışıktan bütün... Buhurdanlık gibi koku neşreden sîneler. İrem ülkesine benzeyen bahçelerinde, Somaki musluklarından hep kevserler akar. Hiç hazân bilmeyen yemyeşil çevrelerinde, Her gün bir bahar olur, her gün çiçekler açar İrem ülkesine benzeyen bahçelerinde. Sonsuzluktan gönüllerine nurlar dökülür, Uçarlar ötelere ışıktan kanatlarla. Gökler kucak açar, onlar bel kırar bükülür, Çözülmez azim, sarsılmayan kanaatlarla... Sonsuzluktan gönüllerine nurlar dökülür. M. Fethullah Gülen |
Izdırâp Izdırâp Izdırâp, gece yarısında vuran gong gibi, (Tın tın) ötüp yüreğimi hoplatır âniden... Eski hülyâlarım ki, yok hiçbirinin dibi, Bağı kopmuş inciler gibi dökülür birden... Izdırâp, yalnız kaldığım anlardaki dostum, Rûhumu saran hafakan, kafamda yanan kor. İnleyeyim derim... inleyemez yutkunurum; Yanıp da dışa sızdırmamak doğrusu çok zor... Izdırâp, gecelerde kendini hissettirir; Söyler ayrı bir buudda söylediği şeyi... Her ızdırâp bir kısım ilhâmlar da getirir, Hatırlatır bizlere insanlığı, sevgiyi. Gecede bir sürü ilhâm, bir sürü de azap, Ve, düşünce kuşağında hep doğum sancısı... Azapsız dimağların görecekleri serap, Sancılar değil; sancı çekmemek en acısı... Ey ızdırâp; anladım ki her şey senin ile! Sen Hakk’a giden yollarda vuslata vesile... M. Fethullah Gülen |
Izdırap İnsanı Izdırap İnsanı Mumlar gibi titrer ve sızlar sînesi zâr zâr, Gezinir şafakların ağardığı dağlarda. Kendi Cennet’te olsa da rûhunda mağmalar, Hep hülyâlarıyla dolaşır mutlu çağlarda... Ufku tıpkı ormansız dağlar gibi simsiyah, Simsiyahtır bütün mortepeler, şûh adalar, Hazânlarla sarsılırken sînesi her sabah... Ve rûhunu döve döve delinir havanlar. Kalbi kuşlar gibi ürkek, gözleri hummâlı; Tokmak sedâsı verir rûhunda hâdiseler. Her gece saatle savaşır, her gün hülyâlı, Dilinde ızdırâp türküsü hep söyler gezer. Yer yer ümitle coşar, içinde sırlı bir haz, Başı fânîleri Sonsuz’dan ayıran yerde; Haykırınca polattan sesiyle âvâz âvâz, Ra'şeler uyarır gönüllerde perde perde... Sevdâyla sızlar sızlarken en kuytu yerlerde, İnler-dolaşır dâim, inler onunla yollar; Her gün bir şikâr peşinde, her gün bir siperde, Ufukların ağaracağı mevsimi kollar... Bazen vefâ hiç ses vermez, her şey lâl kesilir... Ve rûhuna saplanır kankırmızı tırnaklar; Bazen burcu burcu bahar kokuları gelir; Bakarsın bin râyihayla ninni söyler rüzgâr... M. Fethullah Gülen |
İçimdeki Ezan Sesi İçimdeki Ezan Sesi Elimde ışığın, dilimde sözün, Bir ezan sesisin her an içimde... Nakış nakış hayâlimde gül yüzün, Sana düşmüş ayna olmak seçimde... Bütün varlık Yaradan’ın güftesi, Peygamberlik bu mânânın bestesi; Mesajların ötelerin saf sesi, Çağlar durur Ulu Furkan içinde. Hep kevserler içtik bülbül dilinden, Hep safâlar gördük kutlu elinden; Geçmez gönül Sen gibi emelinden, Yok bir başka peygamber bu biçimde. Gel gürle nâyın hep sızlayıp dursun.! Kalbim sözlerinin sesiyle vursun; İsterse bütün düşmanlar kudursun, Hutben okundukça Çin’de-Maçin’de... Kaynak: Sızıntı, Nisan 1999 M. Fethullah Gülen |
İhtilal İhtilal İnkılâb ruhtan fışkıran bir ışık, İhtilâl cesette dolaşan bir bit, İnkılâb vahyi gölgesinde tesbit, İhtilâl cemiyet bitmiştir artık..! İnkılâb ufukta nûrlu bir şafak, İnsanca özlenen hayata erme... İhtilâl milleti yerlere serme, Ve çatık kaşlı dalgalanan bayrak... M. Fethullah Gülen |
İnancın Atlas İklimi İnancın Atlas İklimi İnançsızlık içinde bir gece garibliği, Kapanıyor yüzlere kapılar perde perde. Bir zifiri karanlık ki ruh mübtezelliği, Kesmiş yolları kara delikler az ilerde... Işığa balçık çalındığı yerde... Hülyâ, zulmet içinde dönen bir dolap gibi, Ne gelen biliniyor, ne gidenden haber var... Yeis bir derince kuyu ki, bilinmez dibi, Sâm gibi eser o iklimde esince rüzgâr... Bütün varlık kaos, eşya sitemkâr... İnanca açık ruhlar gökyüzü gibi parlak, Ve bir sırlı derinleşmekte “ân”lar, saatler... Yeryüzü güzellikler meşheri yaprak yaprak; Üstüste yollar Cennetlere dogru ilerler. Yollarda coşmuş gökçek yüzlü erler... Tül tül bulutlar altinda bitmeyen bir bahar, Salar kendini ruh uyanilmaz bir uykuya; Gönül yaydan boşalan ok, şikârini arar; Gittikçe tüllenir karşi ufukta bir ziyâ... Ve ilerde nâmütenâhî derya... Sonsuza yelken açarlar bu derin hülyâda, Yeşerir düşler o binbir hâtira zevkiyle... Sonra vuslata ererler bu tatli rüyâda, Sînelerine dökülen sonsuzluk şevkiyle... Rûhun bir düzine zaferleriyle... M. Fethullah Gülen |
İnkisar İnkisar Söyle ey dost! Sitemkâr hâlin nedir? Her biri şikâyet makâlin nedir? Küskünsün, bilmem ki melâlin nedir? Bir anlasam gizli âmâlin nedir? Hani sözün Hakk için söylemiştin; Neyledinse O’nunçün eylemiştin; Rûhun ile Cennet’i peylemiştin; Ne bu öfke şimdi, celâlin nedir? Hizmet deyip, hak deyip koştu isen, Kanli-dere, sarp-yokuş aşti isen, Önce ham idin şimdi pişti isen, Öyleyse bir göster kemâlin nedir? Düşüncen milletse, nazlanmak kimden? Hasbîlik der isen şikâyet neden? Bekledigini beklerlerse senden, Verebilir misin, mecâlin nedir? M. Fethullah Gülen |
İnleyen Bir Nâyım İnleyen Bir Nâyım Derd-i isyana müptelâyım Yâ Resûlallâh! Kapında bir bahtı karayım Yâ Resûlallâh! Umardım hep cemâl-i pâkinden tecellîler, Bak şimdi; firâka sezâyım Yâ Resûlallâh! İnlerken nây-ı kalbim ümîd-i feyzinle dâim, Cürmümle o demde cüdâyım Yâ Resûlallâh! Saçılır iklim-i pâkinden âleme rahmet, Ben neden kuruyup solayım Yâ Resûlallâh! Ne şevkti tüterken bûyun herdem seherlerde, Ya şimdi, inleyen bir nâyım Yâ Resûlallâh! Kabul kıl mücrimi, kovma kapından ne olur! Kovarsan kime sızlanayım Yâ Resûlallâh! Yanmışım isyanla, yakma hicranla Ey Nebî! Bittim billahi; pür şekvâyım Yâ Resûlallâh! Günah bana yaraşmaz, doğru... Af senin şânın Sen varken kime dert yanayım Yâ Resûlallâh! M. Fethullah Gülen |
İnsan İnsan İnsana, insan denmez kendini bulmayınca, Gönül bir vîrânedir sevgiyle dolmayınca. Öze dön bırak teni, sever isen kendini, Yolda kalırsın inan Allah’la olmayınca. Nefsine uymuşsan tam, işin câm üstüne câm, Bir yere varamazsın rûhunla kalmayınca, Allah ma’şûk, Allah yâr, gayrısı sînede bâr. Eremezsin bir yere huzûra varmayınca. M. Fethullah Gülen |
İnsan ve Ufuk İnsan ve Ufuk Ömrün hazzı da ikbâli de bitmeyen rüyâ, Ufku ümîde açık gönüller tasa bilmez. Şevkin ezelî bahçeleri bir mâvi hülyâ, Bahar çağlar orada, hazan gelse eğlenmez. Duymuşsa eğer hayattaki füsûnu insan, Meykeşler gibi bakar çevresine ve coşar. Bitevî çözülüp oldukça gizliler ayân, Bir belirsiz duyguyla O Bilinmez’i duyar... Dolaşirken artik, O’nun sihriyle dolaşir, Gezer her yerde ebedin âhengini dinler... Her lâhza bir kere daha Sonsuz’a ulaşir, Ve aşkin hülyâli havuzlarinda serinler. Elinde kâsesi, içer ama hep susuzdur, "Su" der koşar çöllerde her zaman dolu dizgin, Içi magmalar gibi, çevresi kardir-buzdur, Ufku engin, iradesi de yay gibi gergin... Gönlünün her yani güllerin tutuştugu yer, Şevkle gürler, endişeyle sarsilir derinden; Oturur-kalkar, sürekli ufkunda öteler, Duyar Sonsuz’u, duyduğu her şeyin içinden. Denizler gibi buharlaşıp yağmura koşar, Bulutlar gibi boşalıp toprakta demlenir... Sînesi kıpkızıl kan mercanlar gibi zâr zâr... Bir engin ufuk önünde renkler gibi tüllenir... Kaynak: Sızıntı, Kasım 1994 M. Fethullah Gülen |
İnsanlığın Efendisi İnsanlığın Efendisi Yine hicranla seni andı gönül, Tende cânım, rûh-u revânım Cânân... Andıkça hasretlere yandı gönül; Ne olur kıl artık vuslata şâyân.! Hem sevip hem ağlayan bîçâreyim, Kararsız, derbeder ve âvâreyim, Yıkılıp dökülmüş bir virâneyim; Hâl-i hazînim tam mevsimi hazân... Güller gülse de ağlıyor hep bülbül, Bir dert küpü âdeta şimdi gönül; Bilmem mümkün mü bu hale tahammül? Ruhumda âh-u zâr, dilimde figân. Yanıp kebap oldum ümidim yıkma! İtâb et, ama ağyâra bırakma! Vefasız bir kulum cürmüme bakma! Vasf-ı hâle ne hacet her şey ayân... Bilirsin gayri imdat edecek yok; Gönlümü dertten âzâd edecek yok; Kıtmîri başka âbâd edecek yok, Hatırım virâne, gözlerim giryân... Gel vur mızrabını da kalbimi söylet! Vur ruhuma nağmelerini dinlet! Ve gönlüme geleceğini vâdet! Vâdet ki kalmadı dizimde dermân..! Kaynak: Sızıntı, Nisan 1996 M. Fethullah Gülen |
Kalk Yiğidim Kalk Yiğidim Kalk ey yiğit uykudan! Kalk ki bağrımda nâlân... Sensiz geçen günlerde, Dolaştım ben dünlerde Hep mahzûn ve kederli, Sen bizi terk edeli. Yiğidim görün artık! Görün ki çok bunaldık. Canlarımız gırtlakta, Son kelime dudakta: Gülümse milletine! Susadık himmetine... Kalmadı hiç gücümüz; Bizler bir sürü öksüz Hep itilip kakıldık; Eşya gibi satıldık; Hicran üstüne hicran, Dahasına yok derman... Her gece hayâldesin, Sözlerde, gönüldesin, Bir ömür boyu böyle.. Bir defa da sen söyle! Azıcık acı bize! Yıkılıp geldik dize... M. Fethullah Gülen |
Kamp Günleri Kamp Günleri O hülyâlı günleri bizlerle yaşayanlar, Cennet kokularının esip geldiği yerde. Duydular Sonsuz’un bestelerini duyanlar, Çelikten sadâlarla o sırlı tepelerde... İnler hâlâ o yerler bir ulu velveleyle, Tıpkı hasretmiş gibi o günkü gülyüzlere... Şu ağaçlar, şu taşlar geliverseler dile, Ne büyülü şeyler anlatacaklar bizlere... Kuş cıvıltısı, yaprak sesi, insan âvâzı, Geceleri yıldızlarla söyleşen sîneler... Her yanda ayrı bir kalbi kırığın niyâzı; Yemyeşil vâdi bu ulvî nağmelerle inler... Duâyla doğrulur başlar tâ sabahlara dek, Uyumamış gözlerde billûr billûr manâlar... Buradaki yakarış semâlardakine denk; Yıllar geçse de gönlüm hep o günleri arar... Akan çaya bakmış olsan ürperir ve dersin: O şen bakışlar hâlâ gülümsüyor dibinde... Hiç vakit fevtetmeden koşup sen de gelirsin; Gelirsin, hemen olmasa da günün birinde... M. Fethullah Gülen |
Karanlıklar Bozgunda Karanlıklar Bozgunda Bir gün yine hüzünle dolup taştım ard arda; Mecnûn'un hasret ve yalnızlığıyla sahrâda, Dolaştığı gibi dolaştım gamlı, derbeder, Her yer bitevî simsiyahtı ben de mükedder... Bir ümîtsiz tablo ki, yer demir, gökler bakır, Çevredeki kasvetten ruh sağır, gönül sağır. Eğildim îmânıma baktım; o ne tecellâ! Sînemde yanan ışık pırıl pırıldı hâlâ; Karanlığa meydan okuyan bir edâ ile, Haykırıyordu "tın tın" çelikten sadâ ile... Sarsılıyordu zulmetler yorgun ve bitkin... Her an daha coşkundu aydınlık, daha gergin... İrâdeme fer geldi öteden buğularla, Beraberim sandım, sulardaki kuğularla. Bu sesler, bu ışıklar bütün varlığı aştı, Bu nağmeler gidip tâ âsumâna ulaştı. Rûhum bu renk ve sesler içinde dirilirken, Düşündüm ki duymuştum bu cümbüşü çok erken. Madem ki, öteler sır verdi kendi sesinden, Kurtulmaya koştum benliğin dar kafesinden. Sıçradım son bir azimle ummâna ulaştım, Sırtımda taşıdığım "ten" lâşesini aştım. Yıllarca süzgün bakışlarla rûhumu emen. O insafsız kirpikleriyle gönlümü delen; Bir fettân ki, her anışımda kalbim ürperir... Yeter! Ey ihânet bakışlı cevrin elverir! Sonsuz’a ulaşiyor artik bekledigim yol, Ey pes nefis! Koş, yollar yoluna gir ve kurtul! M. Fethullah Gülen |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 08:09 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2