![]() |
Kış Geceleri Kış Geceleri Kış gecelerinde oturmuş düşünüyorum, Ardarda inanç ve ümît, sarsıntı ve kaos. Kış gecelerinde terliyor ve üşüyorum, Hülyâlarda sallantı ve rüyâlarda kâbus... Bülbüllerde sessizlik, çiçeklerde bekleyiş, Sevinç-hüzün iç içe; gönlümün itiyâdı... Ekseriya tekdüze, ara-sıra tekleyiş; Bahar nâraları yanında, hazân feryâdı. Bazan mûsikî gibi tatlı esiyor rüzgâr, Fıkırdıyor her şey; kuş, böcek, ağaç ve yaprak; Bazan serin bir poyrazla sarsılıyor bahar, Yeisle geriniyor dere, tepe, taş, toprak... Soluyor gül çehrelerinde güzellik renk renk, Azmin şakaklarında eski günlerin teri; Gurbet tütüyor her yanda, sarsılıyor âhenk Bir ürperten belirsizlik kaplıyor her yeri! Zirvelerde sis ve duman, ovalarda güneş, İçiçe esiyor her yerde bora ve meltem; Düşen rahmet damlaları, çılgın sellere eş, Zıtların bayramı, zifafta sevinç ve mâtem... M. Fethullah Gülen |
Mabet ve İnsan Mabet ve İnsan Gönlünde her gün birkaç kez Hakk’a uyananlar, Sonsuza erip ebediyetle boyananlar; Yürürler her gün mâbedle hep nazlı niyâza; Ererler vicdanlarında bir büyülü hazza. Her an kulaklarda tın tın ezan mûsikîsi, Sînelere dolup taşan Kur’ân zemzemesi... Duyarlar hep uhrevî işvesiyle zamani, Bilmezler gün bitiminde gün bittigi âni. Gözlerinde tül tüldür cennetlerden nevhayâl, Dudaklarinda kâseler, kâselerde zülâl. Içlerinde güm gümdür ebediyet bestesi, Dillerinde âvaz âvaz Sonsuz’un sesi... Gergin boyunları nâzenin kuğular gibi, Hislerinde derinlik, derinlik ki yok dibi. Revâka ilk adımla mâbed duygusu başlar, Orada kuşlar kanat çırpar, şadırvan ağlar; Orada rükua varmış gibidir kubbeler, Şehâdetle kükremiş sanırsın minâreler. Sütunlar el bağlamış duran kullara benzer, Her köşede heybete bürünmüş ruhlar gezer. Bu büyü ile İnsan âdeta lâl kesilir, Burada kimbilir daha ne sırlar sezilir. Her yanda his köpürür, her yana mânâ iner, Mânâlar buğu buğu gelip ruhlara siner. Dünyâ silinir gider, güneş ufukta söner, Başlar meleklerin gezdiği iklime erer. Bu masmâvi âlemde bir sürü kalbi kırık, Ve bir sürü de sîneleri delen hıçkırık... Her şeyin değişip başkalaştığı bu yerde, Ukbâ şafakları sökün eder perde perde. Kalplerde solmayan renk renk duygular yeşerir, Ruh huzûra erer, benlik bütünüyle erir. Her ânı gülkırmızı bu ışıktan zamanda, Eşi bulunmayan hazlar yaşanır cihanda... Ruh bu derinliği bir kere duyup tatmışsa, Duyguları O’nunla, gönlünde de O varsa, Geçmişse kendinden Sonsuz’un râyihasiyle, Duyar en duyulmazı efsunlu nefesiyle, Ta ötelerle selâmlaşır olduğu yerden, Ve selâmlar alır ötedeki bahçelerden. Kaynak: Sızıntı, Ekim 1993 M. Fethullah Gülen |
Mahzûn Dağ Mahzûn Dağ Târih gibi çok eski ve kendin gibi sanlı, Bir ulu kavgadan muzaffer çıkmıştın şanlı; Bir kaç düzine canlı, üç beş tane îmânlı; Gelip konmuştu bağrına mahzûn ve hicranlı... Sendin dağlar arasında o biricik namlı, Lutf u gazabı birleştiren yüce ünvanlı! Şimdi binbir ızdırâpla sessiz ve de gamlı; Az ötedeki bir hercümerçten ki çok kanlı... Tûfânla yok olan milletten daha buhranlı; Durdukça baş ucunda uğursuz hafakanlı; O aşılmaz zirven kalacak dâim dumanlı..! M. Fethullah Gülen |
Manzara Manzara Çoraklaşmış topraklar, Kurumuş hep otlaklar Gönlüme hüzün salar Hazan vurmuş yapraklar Kulluktan bîzâr kullar Her tarafta hortlaklar Çevre firenkle doldu Sırtlarında fraklar Nesiller köksüz oldu Birşey bilmez salaklar Ülkeyi sardı ilhâd Şehâdetsiz dudaklar Eskiye olsun inâd Başlarında kalpaklar Kime anlatsan bunu Kalkar seni savsaklar İlkine uydu sonu Birbirinden bunaklar Bir çirkef çark kuruldu Zift zift akar ırmaklar Oba ova hep soldu Yaprak döktü kavaklar Cehâlete revaç var Tafra tüten çıraklar Şanlı târihte hasar Gırtlağında tırnaklar Gazâ bâğîlik şimdi Pek hüzünlü bayraklar Korku ruhlara sindi Su sızdıran çanaklar Hayâ iffet yıkıldı Haramda hep ayaklar Şeytan rûha takıldı Hiç durmadan parmaklar Düşünceye "elvedâ" Zonklamayan şakaklar Millet kökünden cüdâ Antik oldu sancaklar Gericilik bir yafta Hep kâfirce laklaklar Kitaplar artık rafta Güvelenmiş yapraklar Rüzgâr aldı her yanı Gaflette avanaklar Çökmüş sarayı hanı Kulübede konaklar Nerde izzetten eser..? Kızarmıyor yanaklar Hürler köleden beter İflâs etmiş ahmaklar. M. Fethullah Gülen |
Mâzi Mâzi Gittiğin yollarda yıllarca bekleyip durdum, Bir muştu ümîdiyle herkese seni sordum; Mutlaka bir gün dönüp gelecektir diyordum: Hülyâlarımdaki gül yüzlü kâmet-i bâlâ... Hicranla yanıyor sînem hayli zaman oldu, Çevremi hazan sardı, güllerim bir bir soldu; Elimde ümît kâsem kıpkızıl kanla doldu, Bir kere lutf edip gelmeyecek misin hâlâ..! Bir ben değilim herkes yollarda seni bekler Bu serin yolculukta düşer-kalkar-emekler... Ayyûka ulaştı âhlar ve dilde dilekler: "Gel" diyoruz mâzî denilen gözleri şehlâ..! M. Fethullah Gülen |
Medine'nin Gülü Medine'nin Gülü Andım yine Sen'i her şey yâdımdan silindi, Hayalin gönlümün tepelerinde gezindi; Bu bir serap olsa da hafakanlarım dindi... Andım yine Sen'i her şey yâdımdan silindi. Keşke her an aşkınla oturup aşkınla kalksam, Ruhlar gibi yükselip de ufkunda dolaşsam; Bir yolunu bulup gönlünden içeri aksam... Keşke her an aşkınla oturup aşkınla kalksam. Anladım vaslına ermek için artık çok geç, Hicranla yanan gönlüm durmadan inleyecek; İnleyip en taze hislerle hep bekleyecek... Anladım vaslına ermek için artık çok geç... Kalbim bir güvercin kalbi gibi titrerken adından, Ne olur Sana ulaşmam için kanadından; Bana bir tüy ver pervaz edeyim hep ardından... Kalbim bir güvercin kalbi gibi titrerken adından. Ey kupkuru çölleri cennete çeviren gül; Gel o bayıltan renklerinle gönlüme dökül! Vaktidir ağlayan gözlerimin içine gül!. Ey kupkuru çölleri cennete çeviren gül! Mecnûn gibi arkanda koşan kulun olayım, Bir kor saç içime ocaklar gibi yanayım; Sensiz geçen bu acı rüyadan kurtulayım... Mecnûn gibi arkanda koşan kulun olayım... Aklım uzakta kaldığı günleri saymakta, Ruhuma sisli-dumanlı bir kasvet yaymakta; Göster çehreni ki güneş gurûba kaymakta... Aklım uzakta kaldığı günleri saymakta... Son demde hiç olmazsa gurûbum tulû olsun, Gönlüm ufkunun en taze renkleriyle dolsun; Her yanda tamburlar çalınsın; neyler duyulsun... Ne olur hiç olmazsa gurûbum tulû olsun..! Kaynak: Sızıntı, Temmuz 1996 M. Fethullah Gülen |
Mi'raç Kandili Mi'raç Kandili Yine diller deme geldi şükranla bu gece, Esti bâd-ı saba revh u reyhânla bu gece! Bu gece gelip öteden lütûflar ulaştı, Ve coştu gönüller feyz-i Yezdân’la bu gece. Çaktı yine cânân elinden bir berk-i hâtif, Bir lâhzada oldu pinhânlar ayân bu gece. Hicrânla yanıp inleyen sînelere birden, Yetişti ol ulu dîvandan dermân bu gece. Dil kesildi zerrât, varlık bir muhteşem kitap, Duyuldu her yanda bir başka beyân bu gece. Sığındık öbek öbek dergâhına dildârın, Geldi mücrimlerin affına ferman bu gece. Cem oldu bütün rûy-i siyah ne kadar varsa, İndi ruhlarına Rahmet-i Rahmân bu gece. M. Fethullah Gülen |
Millet Ruhu Millet Ruhu Bir yiğit vardı gömdüler şu karşı bayıra... Arkadan kefenini, gömleğini soydular. "Aman kalkar!" deyip üstüne taşlar koydular, Bir yiğit vardı; gömdüler şu karşı bayıra. Yiğidim, hele anlatıver olup biteni! Sen dertli, vatan dertli, oturup ağlayalım... Ağlayıp da sinelerimizi dağlayalım, Yiğidim, hele anlatıver olup biteni. Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun! Yıllar var ki hep hayalinle oynaşıyorum, Kalkıp geleceğin ümidiyle yaşıyorum... Ses ver yiğidim, yoksa beni duymuyor musun?! Sırtımda ardan bir gömlek, yılların vebali, Ümitle ışıldayan gönlüm, seni bekliyor; Kah göklerde uçup, kah yerlerde emekliyor. Sırtımda ardan bir gömlek, yılların vebali. Her tarafta harab eller, baykuşlara bayram, KöPage Rankingüler bir bir yıkılmış ve yollar yolcusuz, Gelip uğrayanı kalmamış çesmeler, susuz.. Her tarafta harab eller, baykuşlara bayram. İradelerde çatırtı, ruhlarda müthiş şok, Tarihi yağmaladı bir düzine tarihsiz; Değerler altüst oldu, mukaddesat sahibsiz, İradelerde çatırtı, ruhlarda müthiş şok. Tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril, gel! Beyaz atının üzerinde bir sabah erken; Gözlerim kapalı ruhumda seni süzerken Tıpkı rüyalarda olduğu gibi diril, gel! Kaynak: Kırık Mızrap M. Fethullah Gülen |
Millet Ruhu 1 Millet Ruhu 1 Beklerim onu her sabah erken, Ak hülyâlara yelken açarken... Dönmüş geliyor kolunda cepken, Beklerim onu her sabah erken... Gözlerim yoruluncaya kadar, Rûhum yollarda hep onu arar... Şu hüzünlü mâvilikte zâr zâr, Beklerim onu her sabah erken... M. Fethullah Gülen |
Millet Ruhu 2 Millet Ruhu 2 Gönlüm hasretinle yanar, derdime dermân gel! Tabibim Sen ol yine, ey mefhar-i cihân gel! Sönmeye yüz tuttu, ümit meş’âlem, aman gel! Feryâdıma rahmeyleyip efendim heman gel! Gül açıp bülbül öteli hayli zaman oldu, Her yanda ağaran hayâlin rûhuma doldu... Güller kızardı, sular akıp akıp duruldu, Bekletme bu mevsim, bir mevsim-i âşiyan... gel! M. Fethullah Gülen |
Münâcât Münâcât Yâreli dilim zahmine rahmeyle İlâhî! Aç kapını lutfet bu günahkâre İlâhî! Yüzüm süreyim eşiğine kovma ne olur; Yeter artık dolaştığım âvâre İlâhî! Yıllarca bâb-ı kereminde inleyip durdum; Ah u efgânım hicrâna emâre İlâhî! Gerçi isyanla âlûde yaşadım her zaman, Yine de keremler kıl bu nâçâre İlâhî! Yakma nâr-ı ağyâre yanayım ocağında, Püryân-ı aşk olup erem şikâre İlâhî! Dağlar kadar isyanımla nihayet kapına, Döndüm tasmalı boynumla, bîçâre İlâhî! Kıtmîre lûtfet dursun artık efgân u zârı; Varam her cilvesi bin-şevk Settâr’e İlâhî!.. * Çocukluk dönemine ait hüzünlü bir hâtıra ile yazılmıştı Bunca yıl sonra, mübârek Ramazanda, bir kere daha, hem de urbasını değiştirmeden soluklamak istemiştim... M. Fethullah Gülen |
Müşahede Müşahede Pırıl pırıl şimşekler ve damla damla semâ, Çiçeklerin gözlerinde sihirli jâleler. Bir hülyâ maviliğinde dağ-taş, ova-oba, Renk, ışık arası gelip giden pervâneler. Birden her yanı sardı altın kanatlı kuşlar, Gözlerim kamaştı, kendimi Cennet’te sandım. Gökkuşağından tâk altında sevdâlı başlar, Coştum bu esrarlı melodiyle O’nu andım. Bir şevk u târâb içindeydi baktım hilkate, Yâ Rab çoklar hâlâ bu muammâdan habersiz.! Dost’la başbaşayken salmiş kendini firkate, Tut beni simsiki Dost; Tut ki, edemem Sen’siz..! M. Fethullah Gülen |
Na't 1 Na't 1 Mübtelâ yı mihnet-i mâsivâyım Efendim! Garîk-i bahr-i isyân u rüsvâyım Efendim! Açılsın ne olur o vech-i pâkinden nikâb! Yüzüne aşinâ-yı pür-vefâyım Efendim! Varıp bezmine âşıkân binbir leâl ister, Ben bir garîb-i nâlân u şeydâyım Efendim! Geçerler candan, girenler nûr hâlene bir kez, O dertten bin belâya müptelâyım Efendim..! Olur Mecnûn görenler ruhsârını a cânân! Kapında mülk-i serâp bir gedâyım Efendim! Esîr-i dâm-ı firkatte hep yandım yakıldım; Her subh u şâm inim inim bir nâyım Efendim! Seherler bûy-ı huzûrunla tüterken her şeb, Ben neden nâr-ı hicrâna yanayım Efendim! Kerem eyle bırakma bendeni bu hicrânla! Kerem kılmazsan, nasıl dayanayım Efendim! M. Fethullah Gülen |
Na't 2 Na't 2 İsyanla âlûde bir mücrim-i âvareyim, Cenâb-ı risâlet-penâha geldim ben fakir. Derd-i hicrânla tepeden tırnağa yâreyim, Bu kızıl dertten âh u vâhe geldim ben fakir. Yandıkça yandım hasretiyle dilde dildârın, Vuslat deyip bir ulu şâhe geldim ben fakir. Göster keremin dîdelerim kan ile doldu, Göster ne olur bârigâhe geldim ben fakir. Yüz sürüp hâk-i pâye, sarıldım dâmenine, Derde dermân bir afv-penâhe geldim ben fakir. Yandı derûnum el amân ve hûn oldu sînem, Âteşime su serpen şâhe geldim ben fakir. Kurtar kayd-ı sivâdan aç artık nikâbını, Bir nazar lutfeyle nigâhe geldim ben fakir. Dehre sor efgânımı, sînemdeki âhımı, Ey hicrânda penâhım râhe geldim ben fakir! Aradım yıllar boyu, dolaştım vâdi vâdi, Hepsi bir hayâlmiş, şehrâhe geldim ben fakir. M. Fethullah Gülen |
Nefis Nefis Nefis insanın özü, ifadesi ve hızı, Hep değişik havalar çalar elinde sazı... Ona takılan er-geç yerin dibine iner, Gemler beden kullarını, sırtlarına biner. Nefisle ölüler diri diriler de ölü, Her biri benliğinin mezarına gömülü... İnsanî duygular birer zaaf, nefis bir avcı, Onun ağına düşmek acılardan da acı... İnsan bu serkeş ata gem vurup bağlamalı, Ona her takılışında bin yıl ağlamalı..! Nefisle rıza ufkuna ulaşanlar da var, Dolaşır onunla ve her yerde Hakk'ı arar. Şölene gidiyor gibi yıldızlar arasında, Ruhlara komşu olur göklerin verâsında. İlerler nurdan tâklar altında zaferlerle, Buluşur bu ışıktan iklimde meleklerle... Ve her yerde ayrı bir bozgun yaşar karanlık, Bu mavilikte, nefis de ruh gibidir artık. Uçar sürekli melek kanatları altında, Erer göz görmemiş sürprizlere Hak katında. Hep renk ve ses yağar bu atmosferden içeri, O ilk kudsîlere yağdığı gibi benzeri... Mekanlar silinir-gider, zaman mevhumlaşır, Bu ufka eren nefis gider Hakk'a ulaşır... Kaynak: Sızıntı, Mayıs 1997 M. Fethullah Gülen |
Nerede O Yeminler Nerede O Yeminler Kadrim bilinmedi deyip darılma! Bilinmeden göçüp gitti büyükler. Darılıp cepheden sakın ayrılma! Himmet bekler taşınacak bu yükler. Sen azmedip yürü, bilenler bilsin! Yürü ki zirveler rükûa gelsin Geçtiğin yerler yeşerip dirilsin Yolunu bekliyor yerler ve gökler. Makam arzusu, mansıp düşüncesi, Pusuda bekleyen menfaat hissi. Yoktu önce bunların hiçbirisi, İhlâs tütüyordu bütün emekler. Bir yangın görürsen söndürecektin, Gerekirse içine girecektin, And içmiştin canını verecektin Nerde o yeminler, ve o dilekler. M. Fethullah Gülen |
Neylesin Neylesin Seni gören âşık başka cemâli neylesin? Dostluğuna eren sâdık, başka visâli neylesin? Kulaklar duymuşsa sesin, duyar mı ağyâr nefesin! Gönüllere Sultan Sensin, gayri âmâli neylesin? Ağızlara şerbet-şeker, zikrinden var ise eser, Sevgini tatmışsa eğer, kaymağı-balı neylesin? Gönül Seni sever ise, her emrine iver ise. Varıp Sana yeter ise, izz ü kemâli neylesin? Fakirler Seninle gani, âcizlerin tek güveni Şevk ile ananlar Seni, derd ü melâli neylesin? Kaynak: Sızıntı, Temmuz 1984 M. Fethullah Gülen |
O'ndan Sanatına O'ndan Sanatına Ruh, renklerle tüllenen çevresine bir baksa, Kendini bu rüyalar denizine bıraksa; Sarar ufkunu pembe, mavi, yeşil, erguvan; Her biri âdetâ birer dil birer gazelhân... Nağmelerle gürlerler sabah-akşam sonsuzdan, O müstağnî tavırlarıyla sesten ve sazdan. Yerde nizam, gökte nizam âhenk perde perde, Varlık O’nun güzelliğini bestelemekte... Ufuklarda her zaman hülyalı bir mavilik, Uhrevîlikle tüten koylar yol yol selvilik... Sırlı derinlikleriyle ovalar, obalar, Yemyeşil fistanıyla gülüp oynayan bahar; Sımsıcak vadiler, şûh adalar, mor dağlar... Hiç durmadan işveyle ninni söyleyen rüzgar. Her dönemeçte yollar, kö p rüler var sevdadan, Sonsuzluk görünür her yerdeki bu edadan. Her yanı, her rengi, her şiiri ayrı bir hazdan, Duygular köpürür her lâhza nazdan, niyazdan... Meltemler gibi bir yumuşaklıkla öteden, Melekler uçup geliyor sanırsın göklerden.! Geziniriz her an daha coşkun, daha gergin, Semavî senfoniler dinleriz pek zengin... Yer yer öteler, ses verir kendi nefesinden, Kurtulur ruhumuz varlığın dar kafesinden. Ve sıçrar cennetleri aşar duygular artık, Her yanda O duyulur duyulandan da açık... Sur sesi almış gibi bütün ruhlar dirilir, Sonra bir bilinmez yerde halvete erilir... Güneşi Cennet’ten, çiçekleri Firdevs’ten, Gönlün zümrüt tepelerinde bin fecir birden; Sökün eder bu âlemde ard arda her gece, Ve yaşama zevkine erer Insan gönlünce... Kaynak: Sızıntı, Mayıs 1995 M. Fethullah Gülen |
O'nun Yolunda O'nun Yolunda Bulanlar Hakk’ı buldu, buldular cân içinde. Kalanlar yolda kaldı, kaldılar zân içinde. Arayan bulur mutlak, miskine bulmak ırak, Kuluna O son durak, gönülden hân içinde... O’nu dost bilmeyen ruh, yokluğa ermeyen rûh, Uğrunda ölmeyen rûh, kaldı hüsrân içinde. Haydin dostlar varalım! Yâr eline erelim! Gül cemâlin görelim! Nurlu bir ân içinde. Dünyâ gaddâr ve yamân, etraf sisli ve duman, Böylece kalmak ziyân, en az zamân içinde. Bizler yolcu O gâye, O’na ermek ne pâye! İmân buna sermâye, ve bir (emân) içinde... M. Fethullah Gülen |
Ölümle Aralanan Kapı Ölümle Aralanan Kapı Ne hülyalarla gelir gelenler bu dünyaya, Gelir ve tıpkı bir bayram sihriyle duyulur; Oysa ilk adımla yolculuk başlar ukbâya, Birer birer gelenler bir bir yola koyulur... Bahar kokuları tüterken doğumevinde, Esiverir kapı komşuda acı bir hazan... Ve ötelere yol görünür günün birinde, Kimsesiz ruhları sarar kapkara bir hicran: Kararır aklın boşluğunda sınırsız gökler, Duyguların bağrına yıldırımlar iner; İnsan bir meçhule doğru sürünür, emekler, Ürperir duyduklarıyla ve çılgına döner. Yaşadığı dünkü sahillerden açıldıkça, Hayat içindeki elemleri duya duya... Kör-topal ruhundaki boşluklara daldıkça, Sürüklendiğini sanır bir karanlık koya... Sonunda deliniverir o lezzetli uyku, Görünür hayat dedikleri yalanın dibi, Rüya biter, ağarır o gerçek âlemin ufku, Ürpertiler salar hislere sur sesi gibi... Ve yürür hep bakarak bir ileri, bir geri, Eski dünyası yıkık, yenisi de belirsiz; Aralar ölüm duygusu bir bir perdeleri, Ufuktaki ayın göründüğünden de sessiz... Hayrette kalır ruh, dehşetle irkilir insan, Sürüklenir yığınlar takılmadan engele... Hazanla sararmış yapraklar gibidir her yan, Savrulur kapılmışçasına bir deli yele... Koşarlar gözleri mıhlanmış gibi ileriye, Orda kopkoyudur zaman, ses vermez saatler; İsteseler de artık dönemezler geriye, Değişmiştir yer-gök, yağar her yana âyetler... İnanan ruhlara ibadet bir burak olur, Ererler meleklerin uçuştuğu iklime... Kalp huzurla dolar, ruh aradığını bulur, Duyar Hak iltifatını kelime kelime. Neş’e şimşekleri çakar mü’min çehrelerde, Köpürür geçerken ışıktan yollarda hisler, Vuslat cümbüşleri duyulur biraz ilerde, Hûri besteleriyle yükselir tın tın sesler... Bu yerde çiçekler nergisler gibi göz kırpar, Nabızlar başka atar, kalpler bir başka vurur; Burada sürekli gözlerden tebessüm yağar, Durması mukadder olsa, kalp sevinçten durur. Kâh gönüller firdevslerde tenezzühe koşar, Renk, desen, âhenk bir büyü ile gözlere siner Kâh güzellikler cennet sınırlarını aşar, Bu şehrayine mevkibleriyle melekler iner... Kaynak: Sızıntı, Eylül 1996 M. Fethullah Gülen |
Ölümün Verâsı Ölümün Verâsı Gelenler bu dünyâya gidiyor birer birer, Öteye inanmayan sînelerde burkuntu. Her gün ruhları sarsan kederli birkaç haber, Bunlar için hezeyan saklanacak tek kuytu. Derbeder dünyâlarında her şey mâl-i hülyâ, Her lahza nâsiyelerinde yokluğun eli... Onlar için "Ebediyet" erişilmez sevdâ, Yaşamak bin ızdırâp; çektiklerinden belli... Kimiler: "Gidecek gelenler!" tesellîsinde, Öyle ya bu hayatta çakır-keyf olmak gerek.! Kimiler nefis ağında, gençlik pençesinde, Zavallı bu hezeyânla eriyip gidecek... Aheste öğütüyor zaman ve dinmiyor çark, Ne işe yarar çağın huzûr tesellîleri... Bir meçhûl ân karşımıza çıkacak son durak, Avutmaz bu tesellî zil zurna delileri... Tıpkı varoluş gibi bir gerçektir diriliş, Yolunu bulmuş gönüllerin ak dünyâsında. Bu kutlu yolculukta gâye Sonsuz’a eriş, Ve beklenen mutluluk ölümün verâsinda... M. Fethullah Gülen |
Öteler Öteler Gelenler bu dünyâya gidiyor birer birer; Her gün ruhlara çarpan kederli birkaç haber... Öteye inanmayan sînelerde burkuntu; Onlar için çılgınlık saklanacak tek kuytu. Perişan dünyâlarında her şey mâlihülyâ; Ruhlarında (ebediyet) bir karanlık rüyâ... Nâsiyelerinde sopsoğuk yokluğun eli, Hayat-ölüm iç içe çehrelerinden belli... Bilginler, "Gitmek tabiîdir!" tesellîsinde, Lâkayd olanlar, henüz bedenin pençesinde: Birşey duymamak için (çakır-keyf) olmak gerek; Zavallı! Bu hezeyanla eriyip gidecek... Zaman durmadan öğütüyor ve durmuyor çark, Çıkacak bir meçhûl an önlerine son durak...! İlmin o iddialı huzur tesellîleri, Avutamaz tımarhanedeki delileri... Bize göre birdir ilk varoluş, son diriliş; Bu kutlu yolculukta gâye, Sonsuz’a eriş. Her şey bir başka, inancın pembe dünyâsında, Beklenilen mutluluk ölümün verâsında... M. Fethullah Gülen |
Öteler İştiyâkı Öteler İştiyâkı Esip sarınca ruhları dört bir yandan hazan, Yalnızlık ayrı bir dert, ülfet ayrı bir çile... Göçmeye hazırlık var, sînelerde hafakan; Vedâlaşma zamanı bundan böyle hepsiyle... Dünyâ denen bu ise, tam ifritten bir azâp, Gönüllerde burkuntu, dimağlarda bir sancı Artık yaşamak dert, onu duymaksa ızdırâp, Bilmem nasıl geçecek hiç dinmeyen bu acı...? Yetiş ey ebedî dost, yetiş ki pek bunaldım! Kılıcım kesmez oldu, terkeşimde tek ok var; Aşılmaz bu tepeler Sen olmadan, inandım... Ve inanç kuşağında yâr oldu bana ağyâr... En tatlı hülyâlarla koşayım yollarında, Anladım Sen’den gayri her şey aldatan serâp! Noktalansin bu hayat ölümün kollarinda, Degil mi ki Sen’i buldum... buldum Sen’i ey Râb! Yaşayip doydum artik, doyulmayan dünyâdan, Isterse hemen bitsin şu bitmeyen sonbahar; Firlasin bu son okum, firlayip çiksin yaydan, Kanima bedel olsun bakişi şehlâ şikâr... M. Fethullah Gülen |
Öteler Üzerindeki Kaneviçe Öteler Üzerindeki Kaneviçe Zümrüt gibi yemyeşil tepelerin üstünde, Neş’elerimizi gıcıklayan ses ve soluk; Dörtbir yanda Cennet çeşmeleri oluk oluk.. Sarıyor her an ruhları ayrı bir mutluluk Ebedî vuslata açılan kapı önünde... En sihirli renkleriyle gül, papatya, zambak, Menekşe, yâsemin ve yapraklarda jâleler; Mahmûr bakışlarıyla sümbüller ve lâleler; Renk-ışık arası gelip giden pervâneler, Uçuşup cilveler çakıyorlar yaprak yaprak. Güzelliklerin akıp gönlüme gelişinde, Duymak ve yaşamak için yanılmaz rehberim, Hayâller. Onlarla sezer onlarla severim; Onlarla birbaşka duyar, başka hissederim O eşşiz güzellikler kaynağının peşinde... Rûhun bin râyiha ile sarıldığı yerde, Düşlerimde beliren manâlardan birer iz, Gâibden gönlüme bir şeyler fısıldar sessiz, Anlaşılmaz bir dille ki harfsiz, kelimesiz... Ve gök kapıları gıcırdar az ötelerde. Tabiatın soluklarını dinlerken insan, Gönlünde hep Sonsuz’un nağmelerini duyar; Ovalar, obalar ve sahillerde her bahar, Bir zamanlar yitirdiği Cennetleri arar; Yollarda pırıl pırıl ümit, yollarda hicrân... Mecnûn gibi rastgeldiği her şeyi kucaklar; Otu, ağacı, taşı, toprağı, canlıları... Ve hülyâlarındaki renkli hâtıraları, Sonra birbir aralanan tatlı rüyâları, Bir ömür boyu tesellî der onlarla yaşar. M. Fethullah Gülen |
Ravza İştiyakı Ravza İştiyakı Ben bir garib ve âvâre, Oldu kalbim pâre pâre, Tutuldum o gülizâre Arz eyleyin bunu yâre, Dîvâne etti beni, Böyle ağlattı beni. Bilmez oldum sağ u solum, Ve, yitirdim doğru yolum; Gece-gündüz hep melûlum, Bir bîçâre zayıf kulum... Dîvâne etti beni, Böyle ağlattı beni. Gönül yaslı, gözler çağlar, Bu hasret sînemi dağlar, Kederli bahçeler bağlar; Ağlıyor hâlime dağlar... Perişân etti beni, Böyle ağlattı beni. Dolaşırken hep mestâne, Uğradı yol gülistâne, Ravza namlı bağistâne; Sığmaz dünyada destâne... Perişân etti beni, Böyle ağlattı beni. Bozup attı her fendimi, Bilmez oldum ben kendimi; Nâm u nişânı, erdemi Mecnûnların budur demi... Dîvâne etti beni, Böyle ağlattı beni. M. Fethullah Gülen |
Rûh Rûh Ruh şuurlu kanun, özü, rengi meleklerden, Bir sirli görüntüyle billûr fânus içinde... İnsanî ufka en büyük armağandır göklerden; Semavîleşmenin helezonları içinde... Melek kanadından tüyler almış gibi atak, Ruhânîlerle iki parmaktan daha yakın; Pervâz eder ilerler hedefi o son durak, Her menzilde duyar iltifatlarını Hakk'ın... Birbirinin peşinde akrep ve yelkovan gibi, Sonsuzun nuruna doğru ve soluk soluğa; Bir derinliğe açılır ki, görünmez dibi, Yollar akar-gider ebedî bahçeye-bağa... Ve bu şevk u tarâbla ağlayan, sevinç ağlar, Her bucakta doğum neşîdeleri duyulur; Ruhlardan taşan neş'e ırmaklar gibi çağlar, Kim erse bu ufka, kendini bir başka bulur. Bu büyülü âlemi Dostuyla paylaşanlar, Aşarlar bir hamlede mekanı ve zamanı; Kendi ruhlarında gidip Hakk'a ulaşanlar, Duymazlar sûru ve kıyamet koptuğu ânı... Onlar öteleri, öteler onları dinler, Işık olur, kitap olur, binek olur varlık; Aşkları ve hicranları vuslatla serinler, Açılır Hakk'ı temâşâ için bir aralık... Görürler ömrün ikbal yollarını hep birden, Bir el iner, hicranla akan yaşları siler; Duyarlar ebediyeti oldukları yerden... Ve herkes arayıp durduğu aslına erer. Kaynak: Sızıntı, Haziran 1997 M. Fethullah Gülen |
Ruh Ufku Ruh Ufku Çevre kararınca gönüller uhrevîleşir, Nazla belirir ufukta halvet geceleri; Zâid-nâkıs gelir aynı noktada birleşir, Yağar sessiz sesiz her yana nur hüzmeleri. Aydınlanır gözler, çarpar sîneler yekpâre, Sezilir ne bilinmezler iç içe derinden; Billurlaşır öteler ruhlarda kare kare, Rengi ve çizgisi yıldızların deseninden... Dolunay gibi yüzler ve ışıktan sîmâlar, Dolaşır durur her vadide O’nu ararlar; Bir meşhere dönüşür hem arz hem de semâlar, Ukbâ "buyur" eder onlara kapi aralar. Nuh tufaniyla gelir. Musa Kelîm de sözle, "Tûr-i Sînâ" "Mekke" ile buluşur bu düşte; Ruhla iner Isa, Varligin Özü de özle, Sidre Kâbe ile aynîleşir görünüşte... Tüllenir her tarafta ömrün neş’e günleri, Bir çağlayan gibi hep öteye akar zaman; İnsan unutur gamı, kederi, hüzünleri Ve artık bir başka hisseder varlığı her an. Vicdan öz dünyasını bulmuş gibi şahlanır, Dost elinden esintilerle her zaman mahmur Ve kendini ukbâ derinliklerinde sanır, Duyar cennet râyihalarını buhur buhur... Her yanda görünür vuslat yolları derinden, Her renk, her ses, her desen bir nağme olur inler; Bütün koylar halvet rengiyle tüllenir birden, Hicranla yanan sînelerin hasreti diner... Varsın artık gün batsın, ufuklar da kararsın, Değil mi ki ikbal gelip idbarları aştı; Varsın artık yaz geçsin ve zemin de sararsın, Değil mi ki arza hayat ırmağı ulaştı... Kaynak: Sızıntı, Ekim 1998 M. Fethullah Gülen |
Rûh-u Seyyid-ül Enam'a Rûh-u Seyyid-ül Enam'a Yine gamlandı gönül, yine hicrânda bu dem. Yandıkça yandı gönül nâr-ı sûzanla bu dem, Sızladı her bir teli kalbimin tıpkı keman, Ciğerim kebâp oldu aman Sultânım aman! Geçti bahar, ve esti hazân rûhum kan ağlar, Söndü tâli’im, yandı sînem gözlerim çağlar; Sarsıldı emel, uçtu ümit cana elvedâ! Başladı hicrân coştu derûn bana elvedâ! Hasretkeşim, hicrâna ulaştım, pür-melâlim Ey Dost bir nazar kıl Allah için bîmecâlim!.. M. Fethullah Gülen |
Rûhumun Emeli Rûhumun Emeli Eşyânın kollarında ve nizamla diz dize, Büyülendimdi gelince âhenkle yüz yüze... Rengârenk her yan, tüllenen manâ buğu buğu, Bir tomurcuk açar gibi var olmaya doğru... Her perdede ayrı bir visâl, ayrı bir huzûr; Vicdandaki irfanla bakınca her taraf nûr... İç içe güzellik her köşe, iç içe manâ, Duruyor karşımda tabiat bir gül-i ra’nâ, Sesler, renkler, buudlar... Bu ne müthiş hendese! Vuruldum kâinat mûsikîsindeki sese... Gökler ayrı bir kaneviçe... ve ötesinde, Kudret; inse, cinne bir şey anlatma kasdinde. Yer cıvıl cıvıl insan, hayvan, ağaç ve toprak... Semâ başlar üstünde bir kitap; yaprak yaprak... Yüzyüze iki levhâ birbirine bakıyor, Yıldızlar bizlere dâvet gamzesi çakıyor. O’na dâvet, sonsuza dâvet bütün soluklar, Her köşeye nurlar taşiyor nurdan oluklar. Sen’den ey Yüce Mevlâ, Sen’den bütün bu işler! Senden, ey bencil nefsim, senden bütün teşvişler! Ey Rab! Sen’i bilmemek hasret, yakınlık ateş; Sînelerde yanan kor ocaklardakine eş... Hele aşkın-hele aşkın... aşkın tam bir Cennet! Aşkınla dirilmeme, ne olur inâyet et! Esmâ ve sıfâtın her biri sır üstüne sır, Sırların da ancak kapıkullarına hazır... Sultanlık işim mi! Ben bir kulağı küpeli, Kabûl et, budur İlâhî rûhumun emeli...! M. Fethullah Gülen |
Rûhun Râbıtaları Rûhun Râbıtaları Taptâze bir bahar tütüyor az ötelerde, Kokusuyla her rûhu tentene gibi sarmış. Güneşi hiç batmayan o eski tepelerde, Meğer bir başka gündüzün şafağı ağarmış! Ürperten girdaplarıyla hassas yüreklerde, Birer doldurulmaz derinlik oyan geceler; Aydınlığa açık gönüllerde, perde perde, Gündüz gibi ağarır, Cennetleri heceler... Her akşam inançlarında tüllenen emeller, Rüyâlarla en tatlı arzular gibi çağlar. Rûh bu hülyâ içinde düşer, kalkar, emekler; Hep Sonsuz için inler, hep Sonsuz’a dil bağlar. Ufuklar kararsa da onun ziyâsı sönmez... Bir renkler dünyâsına doğru coşar, şahlanır... Erilmezlere yelken açar, geriye dönmez; Meleklerle koşar ve ışıkla kanatlanır... Burada, yer göğe, dünyâ ukbâya dönüşür; Ve bu hisle varlık bitevî baygın görünür. Rüzgâr kahkahalarla eser, renkler gülüşür, Bu duyguyla insan ebediyete bürünür... Artık ne hicranlı akşam, ne ağlayan hazan... Rûhun râbıtalarıyla dörtbir yan masmavi. Her seste bir ölümsüzlük nağmesi nümâyân... Ve bu iklimde her fânî âdetâ semâvî... Aşk ve vuslat ihtiyacıyla var olan insan, Ömür boyu hep bu hislerle yoğrulur durur... Gönlünde buğu buğu billûrlaşan manâdan, Öteleri duyar ki, bence murat da budur. M. Fethullah Gülen |
Rüyâlar Rüyâlar Karardıkça realite ağarır rüyâlar, Ruh gezer menfez arar bütün bir gece boyu; Bulup ulaştığı her menfez bir vuslat koyu, Dolaşır bucak bucak yitirdiğini arar... Karardıkça realite ağarır rüyâlar. Bir soğuk savaş yaşar gerçek-hayal her gece, Hep gel-gitler duyulur akıl-gönül arası, Grileşir hâdiselerin akı-karası... Ümitler üzerinde sert poyrazlar esince, Bir soğuk savaş yaşar gerçek-hayal her gece. Hayalin ufku geniş süzülür semalarda, Nurdan kanatlarıyla meleklerin peşinden; Süzülür geri kalmış bir kuş gibi eşinden, Açılır yüzüne binlerce kapı ard arda; Hayalin ufku geniş süzülür semalarda. Rüyâlar her zaman renklerle dolar-boşalır, Temâşâ eder insan sahilsiz enginleri; Dünü, dünküleri; yarını ve gelenleri... Eskiyenin yerini bir bir yeniler alır, Rüyâlar her zaman renklerle dolar-boşalır. Geceleri yapayalnız kıvranırken insan, Renk ölü, ses ölü, her yan ölümle örülü; Her ağızda fermuar, fermuar da mühürlü; Kanatlanmak ister ötelere zaman zaman, Geceleri yapayalnız kıvranırken insan... Kaynak: Sızıntı, Ocak 1998 M. Fethullah Gülen |
Sabır Sabır Sabır bir büyülü dermân, arkasında îmân, Sabretmeyenin hali hicran üstüne hicran! Her şeyde var bir usûl, sabır da zafere yol, Sık dişini azıcık kurtulanlarla kurtul. Sabırla pişen insan kemâle erer inan! Acelecinin işi duman üstüne duman... Teennî eden erer, acele etme sakın! Vurulup dövünsen de ıraklar olmaz yakın... Örümcek bekleyerek, ağa ağ ekleyerek, Gider hedefe varır nice emekleyerek. Sırattan ince bir iş, koş geçenlere yetiş, Geçen sabırla geçti, aksi bir sürü teşviş... M. Fethullah Gülen |
Sarsıntı Sarsıntı Hizmet adına bir sarsıntı ânı Evlerdi, yurtlardı gözümün nûru, Görmeden bahârı hazânı geldi. Yapılanlar sînelerin sürûru, Yapan yaptı şimdi bozanı geldi. Gül bahçesinde bir muson rüzgârı, Kırağı korkusu bülbülün zârı, Izdırâbdan hiç kalmamış karârı, Bu işin de artık mîzanı geldi... Saksıda güllerim buruşup gitmiş Hızır-İlyas bir dem buluşup gitmiş; Bahar yamaçlarla konuşup gitmiş, Bize Azrâîl’in ezanı geldi. Kapımın önünde sanki bir songün Simsiyah örtüler, ışıklar ölgün... Enbiyâ, evliyâ yurduna sürgün, Göç edip gitmenin zamanı geldi. Bana ne arkada kalan dünyâdan! Gözlerime büyü yalan dünyâdan; Benim’çün her zaman nâlân dünyâdan, Bir gerçek âlemin fizânı geldi. M. Fethullah Gülen |
Sebât Sebât Çarkedip durma öyle, maksûda eremezsin; Yerinde kalmayınca, meyveyi deremezsin! Varan sebâtla vardı, gidip menzile erdi, Sen sebât etmeyince, dost yüzü göremezsin! Yollar uzun ve yaman, yolcuya azık îmân, İnançla gerilmezsen, Cennet’e giremezsin. KöPage Rankingü yıkık, yol bozuk, elden tutan kimse yok, Hakk’a gönül vermezsen öteye geçemezsin! Derin dere, sarp yokuş, Hak-erine hepsi hoş, Hak’la hemhâl olmazsan yayını geremezsin! Varanlar vardı çoktan, varlığa erdi (yok)tan, Yok olmayınca sen, huzûra yüz süremezsin..! M. Fethullah Gülen |
Sen Sen Bakıp seni gören âşık Başka cemâli neylesin? Dostluğuna eren sâdık, Başka visâli neylesin? Kulaklar duymuşsa sesin, Duyar mı ağyâr nefesin! Gönüllere Sultan Sen’sin, Gayri âmâli neylesin? Ağızlara şerbet-şeker, Zikrinden var ise eser, Sevgini tadmışsa eğer, Kaymağı-balı neylesin? Gönül Seni sevmiş ise, Her emrine ivmiş ise, Varıp sana yetmiş ise Mâl u menâli neylesin? Fakirler Seninle ganî, Âcizlerin tek güveni Şevk ile ananlar Seni, Derd ü melâli neylesin? M. Fethullah Gülen |
Sen'sin Ümîdim Sen'sin Ümîdim Binlerce zalâmla iç içe yine bir sabah! Yok ufuklarda ışık, yok insanlıkta tebâh. Olmazsa İlâhî inâyet, doğmazsa bir nûr; Çekeceğiz hepimiz, çekeceğiz bîhuzur... Ve inleyecek millet daha bir sürü-eyyâm, Bir sürü eyyâm, tütecek sînelerde âlâm... Sönecek safha safha hep ümîd-i istikbâl, Saracak ufk-ı milleti bir bitmeyen melâl. Olacaksa olacak, biz ettik kendimize, Geçip giderken zamanlar gafletle diz dize. El ki bizim olmadı beyne mürâfık başta, Dil ki bizimdi, söylemedi hakkı savaşta. Göz kulağa, dil de dudağa olmadı zahîr, Ve sustu sîne-i millette emr-i "veşâvir!" * Olacaktı elbet fecr-i ümidimiz hüsrân, Dolacaktı elbet âfâkımız nây-ı nâlan... Doğsun bize va’dettiklerin, doğsun İlâhî! Sen’sin ümîdim, Sana’dır recâm lâtenâhî..! * Al-i İmran ,159. M. Fethullah Gülen |
Sıkılsın Sıkılsın Sen çalış; olmazsa âlem sıkılsın! Yardıma koşmayan kalem sıkılsın! Kanatlan üveykim hele kanatlan! Sana yol vermeyen mekân sıkılsın! Akıncımız akıp gitti dönmedi, Gitmeyip yerinde seken sıkılsın! Koca umran taş taş olup devrildi. Bu ülkeden gelip geçen sıkılsın! Mîmârlar çekilip gittiler çoktan, Çıraklık bilmeyen kullar sıkılsın! Var olup boy attı (bâtıl) bir yoktan, Hakk'ı söylemeyen diller sıkılsın! Ey canını fedâya and içmiş baş! Sen çek git yoluna, kalan sıkılsın! M. Fethullah Gülen |
Sır Burcu Sır Burcu El ele bayramın gölgesindeyiz, Yüzlerde ziyâ, ufuklarda ışık; Saflarımız sımsık. Milletçe Hakk’a vuslat peşindeyiz, Besbelli artik kimler O’na âşik; Hissizlere yazik! Ince bir remiz gökyüzünde hilâl, Arkasinda eşref saatler apak; Sirla dönüyor çark... Bir bilsen neler resmediyor hayâl, Zulmetlere inat ardarda şafak, Insanlarda merak... Ruhlara âdeta Cebrail inmiş, Ilhamlarinda bugu bugu mânâ; Kalb buna âşinâ... Her yörede sanki Hizir gezinmiş, Renkler akiyor bahardan hazana; Dillerde hep senâ... Güm güm şimdi bütün gök kapilari, Ins, cin ve rûhânî sesi karışık; Bozgunda karanlık... El açmış her yanda Hakk’ın kulları, Tekmil yer-gök birbiriyle barışık; Mevsim buna açık. Kalplerimiz ızdırapla buruktu, Coştuk bir kez daha tekbir sesiyle; Itrî bestesiyle... Her taraf kardı, kıştı ve soğuktu, Duyduk baharı bayram nağmesiyle; Mâzi neşvesiyle... Sarmıştı hicranlı gam hepimizi, Yoktu gönlümüzde sevinçten eser; Simsiyahtı her yer... Bükmüştü bin bir keder belimizi, Sıyrıldık hepsinden bir nurlu seher... Milletçe beraber. Kalbimiz neş’eyle çarpıyor artık, Herkes tam tekmil O’na doğru yolcu; Bekliyor sonucu... Yolculara rahmet kapısı açık, Arş gölgesi bu yolun öbür ucu... Sonrası sır burcu... Kaynak: Sızıntı, Ocak 2000 M. Fethullah Gülen |
Sisli Ufuklar Sisli Ufuklar Her yanda ürperten bir sükût, vicdanlar buruk, Bu kasvetli iklimde yaşamak zorlardan zor... Gelenler yeis içinde, gidenler bî-huzûr; Buhranlar sıra sıra, iradelerde fer yok. Gezdiğin her yerde ruhunu zulmet sarıyor, Herkes bir kapalı sınırı zorluyor gibi; İç içe bunalımlar ki, görünmüyor dibi, Toplum hiçlik vadilerinde hiçi arıyor... Her dönemeçte kıpkızıl bir şeytan tuzağı, Ruhun yürüdüğü yollar kurumuş bir ırmak Ve savruluyor hazanla eşya yaprak yaprak, Her koyda tül pembe ayrı bir iblis ağı. Rüyalardaki gibi haykırsan sesin çıkmaz, Yaşanan hayat bitevî yokluğa emanet... Baharı kıyamet, yazı ayrı bir felaket, Bu açmazlar içinde kimse kimseye bakmaz. “Yaşam” ye’sin gözbebeğinde, duygular harap, Her yıldız yalancı bir ziyâ, simsiyah varlık, Yok ruh için nefes alacağı bir aralık; Ölüm korkulu rüya, hayat öldüren azap... Varılan her yer âdetâ kapkaranlık zindan, Dolaşılan sokaklar yarasaların yolu; Yollar bir uçtan bir uca yolsuzlarla dolu, Bilmem uyanırlar mı bu kâbuslu uykudan.? Uyandırdı uyaran O’na ruhumuz fedâ.! Gösteriyor görenlere O’nu bütün varlık, Belirdi öteden bir mukaddes ışık... artık, Fâniye, fâniliğe ebediyen elvedâ..! Kaynak: Sızıntı, Kasım 1997 M. Fethullah Gülen |
Sokaklar Sokaklar Anarşiye pey-çekildiği dönem. Sokaklar gördüm, sokaklar tıpkı bir karnaval, Yığınlar üstüste, yığınlar sersem ve aval... Toplum hezeyan içinde ve her yanı titrek, Bu illetli bünyeye sağlam bir neşter gerek! Yoksa buhranlarla inleyip duracak her rûh, Buhranlara doğru yelken açacak her gürûh... Baktım bir ân onun şimdiki hazîn hâline, Yüreğim burkuldu o bitmeyen melâline... Izdırâblı az... ızdırâbsız, soluklar, sesler, Bize yazık! Sessiz kalanlara da esefler..! Gamsız dolaşıyorlar yangının çevresinde, Dolaşıyorlar... her biri bir âhû peşinde... Parça parça sîne ister dert mûsikîsine, Yepyeni bir ses katsın ızdırâb bestesine... M. Fethullah Gülen |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 07:32 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2