![]() |
Son Söz Son Söz Boğazından lıkır lıkır geçen Şu suyun kıymetini bil Nedir ki bu mavilik deme Pencereden görebildiğin kadar Göğün kıymetini bil Kıymetini bil çiçek açmış bademin Güneşli odanın çamurlu sokağın Beyazın siyahın yeşilin Pembenin kıymetini bil Dirilik öyle bir şey yürekte Sevinçle çırpınır Kavak yelleri eser insanın başında İnsanoğlu kızar öfkelenir savaşır Halk için girişilen savaşta O korkulu sevincin Öfkenin kıymetini bil Bil ki bu Budur işte Güneş yalnız dirileri ısıtır Güneşin kıymetini bil... Oktay Rıfat Horozcu |
Suda Güneş Suda Güneş Suda güneş ışımaya başladı mı, Suyun yüreği çarpmaya başladı mı, Bir aşk mektubu gibi gelir, kırlangıç, Uzaktaki sevgiliden, Bir elinde çiçeklenmiş badem dalı, Bir elinde çayır çimen... Kaynak: Elleri Var Özgürlüğün Oktay Rıfat Horozcu |
Şakacı Şakacı İnsanları itmemizin nedenini kimse bilmez Yakar ruhları parmaklarımızı, atarız Tütün basarız boşalan yerlerine Cam bir çocuk bırakırız gözlerinde Günbatımı, boş bir kutu, ya da negentes... Oktay Rıfat Horozcu |
Telefon Telefon Gözlerin var ya çekik kara kara Önce gözlerindi en güzel ışık Beyaz dişlerindi bacakların omuzun Damalı örtüde bir kase çorba gibi Buğulu bir lezzetti karıkocalık Şimdi bir çınar yeşeriyor içimde Bir şarkı söyleniyor uzun uzun Hürriyetin rüzgârlı bayrağı oldu Bize yeten aydınlığı sevdamızın Aman dayanamazsın ne etmeli Bütün pencereler üstlerine açık Kimler soyar çocukları kimler örter Biri on bir yaşında öteki küçük Ya anne diye bağırırsa uykusunda Belki korkmuş belki de susamıştır Geceleri su içmeye alışık Çorap öyle mi giydirilir don öyle mi bağlanır Gömleği bir tuhaf sarkıyor arkasında Çocuklara bakma dayanırım Gide gide çoğaldım halkım ben artık Dağ taş kalabalık kalabalık Satar mıyım onları onlar da çocuklarım Ben kadınım çocuklarımla varım Telefon nafile açmam seni Söylemez dillerim yarınla bağlı Tutmaz parmaklarım kocamdan belli Telefon benim ki de analık Çocuklara bakma dayanırım Sevgiydim önce bir çeşit incelik Şimdi işe yarıyorum kaba saba Tuzlu bir deniz kokusu havada Benimle başladı bu müthiş tazelik Benimle yaklaştı güzel günler O günlerin eşiğinde beni hatırlayın Hatırlayın onların vahşetini Her telefon çalışta kesik kesik. Oktay Rıfat Horozcu |
Türkân İçin Türkân İçin Bulunmaz sevdâzede Fuzuli, Nedim Kanayan aşklarıyla yaşarlar bende Sevdiğim devletli sultanım efendim Emreyle şiirler söyleyim kapında Duyulmadık şiirler ağır ve güzel Ki misali bulunmasın Acem'de bile Gitsin kulaktan kulağa elden ele Bir zamanlar gözlerinçin yazdığım gazel Ve kalbin sevda diye yandığı zaman Ayın on dördüne karşı pencerede Saçların çıplak omuzların gecede Mısralarım dökülsün dudaklarından Sen faydalı nisan yağmuru gibisin Bereket ve huzur getirirsin şiire Ebediyet çığrını açtın kadere Bu baharın ve gönlün sahibisin... Oktay Rıfat Horozcu |
Uyku Uyku Sur dibinde Tek göz hanede Odun kömür Hak getire Ama pide gibi döşekte Apış arasına girdi mi elleri Gül gibi kızlar düşünde... Kaynak: Koca Bir Yaz Oktay Rıfat Horozcu |
Virgül Virgül Bir virgül dilimin ucunda, Ezik ve kekremsi, Her bütüne meydan okuyan... Kaynak: Elleri Var Özgürlüğün Oktay Rıfat Horozcu |
Yağmur Başlangıcı Yağmur Başlangıcı Siz bir başlangıç bile değilken yokken denemez çünkü vardınız geyikler inerdi gözlerinize ağaçlarınız fındık ve sincap bu yüzden omuzlarınız memeleriniz bir kitap gibi okunaklı oluklara düşen sessiz damlalardı bin kez yondum, sizi bin kez doğurdum bir keten buruşukluğu her seferinde yağacak diye düşünürdüm havalara bakarak bir serinlik bir kıpırtı otta ve ağaçta akşamın kanından gecemize yaklaşan bir gemi gibi önce küçük sonra yakın iri damlaları o seyrek yağmurun tüterdi ot, çakıl, kum siz bir başlangıç bile değilken sizi yazdım, kotardım bir başucu kitabı olmanızı istedim tek tek iri o yabanıl kelimeler onlar işte renkli zarlarının içinde olukların çinkosunda yuvarlanan siz daha bir başlangıç bile değilken yağmur başlamıştı ama ne ben, ne bahçe, ne yaz hiçbirimiz... Oktay Rıfat Horozcu |
Yan Yana Başlarımız Yan Yana Başlarımız Yan yana başlarımız yastığın üstünde, Neyi seyrederiz gözlerimiz yumulu! Yaklaştır kuşlarını uçurmuş yüzünü, Tut yüzüme ve avuçlarıma uzan ki, Ey kısır ayna, yalnızlığımın benzeri, Büyüsün memelerine kurduğum yapı! Bir değirmen döner aramızda. Uğuldar Kanatları gecemde, gıcırdar ipleri. Süzülürüz, dalgın, zaman dışı düzlükte. Bir kente varır yol: köPage Rankingüsü var, geçilmez, Otları var, biçilmez. Acıdır suları, Bir tas içilmez. Bilinmez hartada yeri. Buluruz, kaybederiz, yeniden yaşarız. Uyuruz çok kollu, çıplak tanrılar gibi. Yanaşır borda bordaya gemilerimiz, Sıçrarız. Biz miyiz, yoksa başka biri mi! Böyledir o, soy kısrak, silkinir ve koşar Güneşe, bilenmiş bıçağıyla diri. Yan yana başlarımız yastığın üstünde. Açmış ellerini umutlara, bırakmış. Yüzer saçlarının gölünde dudakla diş. Unutulmuş bir bacak bulurum kumsalda Düşlerle kıpır kıpır. Gündüzden biçtiği Çavdarı öğütür, döndükçe değirmeni... Oktay Rıfat Horozcu |
Yıldızlı Görünüm Yıldızlı Görünüm Dar giysi, kara gözlüklü, indiler cipten, Dişlerini gösteriyor köpekleri, Gözleri yarı açık, morarmış deri, Uzun adamı kesip aldılar ipten, Uzattılar, havalandı sinekleri, Öfkenin homurtusu geliyor dipten Ve kadın İskilip’ten ya da Nizip’ten, İnce kıyım, kalem gibi bilekleri, Kapanırken ölüsüne ağlayarak Öttü bacadan puhu, ürperdi kavak. Artık duramazdık, bağladık çıkını Dere boyuna vardık, toktuk, sıcaktık, Otlarda sırtüstü yıldızlara baktık, Duyduk acımızda uzağı, yakını... Oktay Rıfat Horozcu |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 17:45 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2