![]() |
Ahmet Kaya Şarkı Sözleri Acı Ninni Uyusun ha iyi büyüsün Camlar buğulanmasın Sen uyu uyusun Bulutlar uyanmasın Işıklar uyanmasın Camlar buğulanmasın. Sen uyu, uyanmasın İstanbul uyusun Karagümrük uyusun Fatih uyusun Atatürk bulvarında Rüyalar büyüsün. Sen uyu, uyusun İstanbul uyanmasın Gemiler uyanmasın Camlar buğulanmasın Cibali uyanmasın Kalbim buğulanmasın Gemiler uyanmasın Camlar buğulanmasın. Ahmet Kaya |
Acılara Tutunmak Acılara Tutunmak Acı çekmek özgürlükse Özgürüz ikimizde O yuvasız çalı kuşu Bense kafeste kanarya O dolaşmış daldan dala Savurmuş yüreğini Ben bölmüşüm yüreğimi Başkaldıran dizelere Aramakmış oysa sevmek Özlemekmiş oysa sevmek Bulup bulup yitirmekmiş Düşsel bir oyuncağı Yalanmış hepsi yalan Yalanmış hepsi yalan Sevmek diye bir şey varmış Sevmek diye bir şey yokmuş Acı çektim günlerce Acı çektim susarak Şu kısacık konaklıkta Deprem kargaşasında Yaşadım bir kaç bin yıl Acılara tutunarak Acı çekmek özgürlükse Özgürüz ikimizde Acılardan arta kalan İşte bu bakışlarmış Buğu diye gözlerimde Gün batımı bulutlarmış Ahmet Kaya |
Acılara Tutunmak Acılara Tutunmak Acı çekmek özgürlükse Özgürüz ikimizde O yuvasız çalı kuşu Bense kafeste kanarya O dolaşmış daldan dala Savurmuş yüreğini Ben bölmüşüm yüreğimi Başkaldıran dizelere Aramakmış oysa sevmek Özlemekmiş oysa sevmek Bulup bulup yitirmekmiş Düşsel bir oyuncağı Yalanmış hepsi yalan Yalanmış hepsi yalan Sevmek diye bir şey varmış Sevmek diye bir şey yokmuş Acı çektim günlerce Acı çektim susarak Şu kısacık konaklıkta Deprem kargaşasında Yaşadım bir kaç bin yıl Acılara tutunarak Acı çekmek özgürlükse Özgürüz ikimizde Acılardan arta kalan İşte bu bakışlarmış Buğu diye gözlerimde Ahmet Kaya |
Ada Sahilleri Ada Sahilleri Ada sahillerinde bekliyorum Her zaman yollarını gözlüyorum Seni senden güzelim istiyorum Beni şad et şadiye başın için Her zaman sen yalancı ben kani Her zaman orta yerde bir mani Her zaman sen uzakta ben müştak Her tellakide bir hayalin berrak Nerede o mis gibi leylaklar Sararıp solmak üzere yapraklar Bana mesken olunca topraklar Beni yad et güzelim başın için Ahmet Kaya |
Adı Bahtiyar Adı Bahtiyar Geçiyor önümden sirenler içinde Ah eller üstünde çiçekler içinde Dudağında yarım bir sevdanın hüznü Aslan gibi göğsü türküler içinde Rastlardım avluda hep volta atarken Cıgara içerken yahut coblanırken Kimseyle konuşmaz dal gibi titrerdi Çocukça sevdiği çiçeği sularken Diyarbakırlıymış adı Bahtiyar Suçu saz çalmakmış öğrendiği kadar Geçiyor önümden gül yüzlü Bahtiyar Yara aldığı yerde kalan sazı kadar Beni tez saldılar o içerde kaldı Çok sonra duydum ki Yozgatta sürgünde Ne yapsa etse üstüne gitmişler Mavi gök yüzünü ona dar etmişler Gazetede çıktı üç satır yazı ile Uzamış sakalı çatlamış sazıyla Birileri ona ölmedin diyorda Ölüm ilanında hüzünle gülüyordu Ahmet Kaya |
Adı Yılmaz Adı Yılmaz Dalyan gibi bir çocuktu Benim gözümde küçüktü Küstüde dağlara çıktı İner mi inmez mi bilmem Şimdi dağların tozudur Belki isyanın sazıdır Halen kalbimde sızıdır Diner mi dinmez mi bilmem Adı Yılmaz kendi yılmaz Makamı yok dem tutulmaz Dağlara soru sorulmaz Döner mi dönmez mi bilmem Mavi gözleri boncuktur Ölüm korkusu şuncuktur Azrail atı kancıktır Biner mi binmez mi bilmem Parkasına kar yağmıştır Bir kenarda ağlamıştır Belki elleri yanmıştır Söner mi sönmez mi bilmem Adı Yılmaz kendi yılmaz Makamı yok dem tutulmaz Dağlara soru sorulmaz Döner mi dönmez mi bilmem Ahmet Kaya |
Ağladıkça Ağladıkça Dağlarda öfkeli başım Serhatta hep akşam oluyor Nasipsiz kıştan mı Yağmurdan mı yoksa aşktan mı Ağladıkça ağladıkça, dağlarımız yeşerecek Görecek göreceksin, ağladıkça ağladıkça Geceyi tutacağız, görecek göreceksin Ağladıkça ağladıkça güneşi tutacağız Görecek göreceksin İlk yazda bitti telaşım Alnımda hep kavga duruyor Vakitsiz hırstan mı Bahardan mı yoksa aşktan mı Ağladıkça ağladıkça, bozkırlar yeşerecek Görecek göreceksin, ağladıkça ağladıkça Güneşi tutacağız, görecek göreceksin Ahmet Kaya |
Ağlama Bebeğim Ağlama Bebeğim Ağlama bebek, ağlama sende Umut sende yarın sende. Yağmur gibi gözlerinden akan yaş niye, Bu suskunluk, bu durgunluk, sıkıntın niye. Çok uzakta öyle bir yer var O yerlerde mutluluklar Paylaşılmaya hazır Bir hayat var. Ağlama bebeğim ağlama sende Acı sende hasret sende. Dalıp dalıp derinlere düşünmen niye, Bu küskünlük, bu dargınlık, kızgınlık niye. Ahmet Kaya |
Ah Ah Yüzünün yarısı göz kadife yansımalı Bulutlu siyah ah bulutları eflatun O boy aynasından çıktı fransızın malı Vişne asidi vardı tadında rujunun Ah sinema yıldızı filan olmalı Ağızlığı kristal son derece uzun Bir kibrit çakıldı mı ah yağmurluklu kız Alevinden anlamlı dumanlar üfürüyor Ah çocuk yüzünde gül goncası ağız Saçlarından incecik su tozu dökülüyor Sığınak gibi derin ağaçlar gibi yalnız Karartma başlamış ışıklar örtülüyor Ellerinde ruh gibi ah portakal kokusu Kırkmaları morsalkım göz kapakları saydam Çok vapurun battığı bir liman orospusu Bir hırsla öptüm ki ah ölürüm unutamam Ay ışığında deniz akordeon solosu Pırıl pırıl yaşadım üç dakika tastamam Görkemli çadırında italyan lunaparkın Sanki zeytin düşürür yerlere gözlerini Ah tahtına kurulmuş bol sakallı bir kadın Sutyenler tutmuyor çılğın göğüslerini Kaşları ip incesi kumral kirpikleri kalın Kim görse şaşırır sakalının süslerini Tavana asılmış sosyalist saçlarından Ah sabah sabah omuzları kan içinde İşkence sonrası genç bir kadın militan Yığınlar uğulduyor hummalı gençliğinde Adı bile çıkmamış dudaklarından Doğru yaşadığının sımsıkı bilincinde Ahmet Kaya |
Ah Ulan Rıza Ah Ulan Rıza Neden hala gelmedi? Saati mi şaşırdı bu hıyar? Gerçi hiç saati olmadı ama.. En azından birine sorar. Cebimde bir lira desen yok! Madara olduk meyhaneye Ahh eşek kafam benim. Nasıl da güvendik bu hergeleye? Gelse balığa çıkacaktık Ne çekersek kızartıp rakıyla yutacaktık. Kafamız tam olunca şarkılar döktürüp, Enterasan hayellere dalacaktık. Bu sandalı geçen hafta çalıntıdan düşürdük Arkadaşlar ısrar etti, Biz de iyi olur, bize uyar diye düşündük. Saat sekizde gelecekti. Bana beş milyon borç verecekti.. Yoksa O nemrut karısıkaçtı da, Onun peşinden mi gitti? Eğer öyleyse yandık! Gudubet gene yaptı yapacağını! Geçen sene merdivenden itip Kırmıştı Rıza’nın bacağını Korkuyorum, bir gün ya kendini asacak, Ya da horlarken Rıza’yı boğacak. Bak şimdi acıdım, aşkolsun adama... Ben olsam vallahi başedemem! Hele beş tane velet var ki boy boy, Allah’tan düşmanıma dilemem Aslında iyi çocuktur Rıza , efendi huyludur. Herkesin suyuna gider. Yoksa, kalıba vursan hani, Tek başına on tane adam eder. Bir keresinde hiç unutmam, Üç beş zibidi haraca dadandı. Rıza sandalyeyi kaptığı gibi Herifleri hastaneye kadar kovaladı! Aynı mahallede büyüdük, Aynı kızları sevdik, Aynı kafadaydık. Orta ikiden bıraktık, matematik ağır geliyordu. Biz başka havadaydık. Aynı gömleği giyer, aynı sigaraya takılır, Aynı takımı tutardık. Fener’in maçına iddiaya girer, Millete az mı yemek ısmarlattık. Bir tek askerde ayrı düştük. Bana Bornova düştü, ona Gelibolu. Döner dönmez evlendirdiler, En büyük salaklığı da bu oldu. Ben se hiç düşünmedim, zaten param yoktu. Hep tek tabanca gedim... Benim beğendiğimi anam istemedi, Onun gösterdiğini ben sevmedim. Neyse bunlar derin mevzu.. Anlaşıldı bu herif gelmeyecek Ufaktan yol alayım. Anam evde yanlız, şimdi meraktan ölecek. Gittim, vurdum kafayı yattım. Rüyamda gördüm gülümseyerek geldiğini... Ne bilirdim yolda kamyon çarpıp, Hastaneye kavuşmadan can verdiğini?! Vay be Rıza........... Sonunda sen de düştün Azrail’in peşine! Dün boşuna günahını almışım. Ne olur kızma bu kardeşine... Öğlen kahvede söylediler. Rıza ölmüş! dediler. Ne kolay söylediler. Sanki dev bir taş ocağını, Kökünden dinamitleyip, üstüme devirdiler! Ahh dostum... O kocaman gövdene O beyaz kefeni nasıl kıyıp giydirdiler? O zalim tabutun tahtalarını, Senin üzerine nasıl böyle çivilediler? Yani sen şimdi gittin!... Yani bir daha olmayacak mısın? Yani bir daha borç vermeyecek, Rakı ısmarlamayacak mısın? Peki, beni kim kızdıracak? Kim zar tutacak, kim ağzını şapırdatacak? Peki, beni bu köhne dünyada Senin anladığın kadar kim anlayacak? Ulan Rıza..... Ne hayallerimiz vardı oysa... Ne acayip şeyler yapacaktık. Totoyu bulunca dükkan açıp, Adını Dostlar Meyhanesi koyacaktık. Talih yüzümüze gülecekti be... Karıyı boşayıp, Sıfır bir Mercedes alacaktık. Hafta sonu iki yavruyu kapıp Boğaz yolunda o biçim fiyaka atacaktık. Ah ulan Rıza....... Bu mahallenin nesini beğanmedin de, Öte yana taşındın? Arasıra gıcıklaşırdın ama inan... Benim en kral arkadaşımdın. Ulan Rıza....ben şimdi bu koca deryada tek başıma ne halt ederim? Senden ayrılacağımı sanma... Birkaç güne kalmaz ben de gelirim. Ahmet Kaya |
Al Öfkemi Al Öfkemi Her sürgünün gözlerine Bu sebepten ah geceye Kanatlanmış güvercine Kırılacağım, kırılacağım Yeter ki bil sen Yorgun alnımda şafaklar Bir düş kursun arkadaşlar Bırak iz sürsün şarkılar Yeter ki bul sen Mahpushane duvarlarına Hüznümü yazacağım Her gün seni düşünüp Yok olacağım Al öfkemi koy yanına Günü düşür dağlarıma Haydi, dokun gözyaşıma Ağlayacağım, ağlayacağım Yeter ki gül sen Ahmet Kaya |
Alnında Dağ Ateşi Alnında Dağ Ateşi Alnını dağ ateşiyle ışıtan dostum Yüzünü kan ile yıkayan dostum Senin uyurken dudağında gülümseyen bordo gül Benim yüreğimi harmanlayan isyan olsun Simdi dingin gövdende büyüyen sessizlik Ellerimde patlamaya sabırsız mavzer olsun Basini omuzuma yasla Gögsümde tasiyayim seni Gövdem gövdene Gövden gövdeme can olsun Ahmet Kaya |
Amanın Minnoş Amanın Minnoş Dağda keklik avlarım Tabancamı yağlarım Ben bir öksüz oğluyam Gençliğime yanarım Amanım minnoş, minnoş Yaktın beni minnoş. Yine oldu akşamlar Eğleniyor gagoşlar Vay benim deli gönlüm Nerelerde akşamlar Amanım minnoş, minnoş Yaktın beni minnos Zalım ağlattı beni Derde bağlattı beni En yoksul&kötü günlerimde Bıraktı gitti beni Amanım minnoş, minnoş Yaktın beni minnoş. Ahmet Kaya |
Amenna (Yaşayanlar Bir Gün Ölür) Amenna (Yaşayanlar Bir Gün Ölür) Yaşayanlar bir gün ölür Bir gün ölür elbette Ağaçlarla balıklarla Kuşlarla ben amenna Ağlayanlar bir gün güler Bir gün güler elbette Uyanmakla anlamakla Bilmekle ben amenna Kısa çöp uzun çöpten Hakkını alacak elbette Direnmekle güvenmekle Barışla ben amenna Ahmet Kaya |
An Gelir An Gelir Paldır küldür yıkılır bulutlar Gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet O eski, o eski heyecan ölür An gelir biter muhabbet Şarkılar susar heves kalmaz Şataraban ölür Şarabın gazabından kork Çünkü fena kırmızıdır Kan tutar & tutan ölür Sokaklar kuşatılmış Karakollar taranır Yağmurda bir militan ölür An gelir Ömrünün hırsızıdır Her ölen pişman ölür Hep yanlış anlaşılmıştır Hayalleri yasaklanmış An gelir şimşek yalar Masmavi dehşetiyle siyaset meydanını Direkler çatırdar yalnızlıktan Sehpada pir sultan ölür Son umut kırılmıştır Kaf dağı' nın ardındaki Ne selam artık ne sabah Kimseler bilmez nerdeler Namlı masal sevdalıları Evvel zaman içinde Kalbur saman ölür Kubbelerde uğuldar baki Çeşmelerden akar sinan An gelir -la ilahe illallah- Kanuni süleyman ölür Görünmez bir mezarlıktır zaman Şairler dolaşır saf saf Tenhalarında şiir söyleyerek Kim duysa & korkudan ölür -tahrip gücü yüksek- Saatli bir bombadır patlar An gelir Attila ilhan ölür Ahmet Kaya |
Arka Mahalle Arka Mahalle Ağladım göz yaşlarım döndü denize Ben derdimi kimseye söyleyemedim Kurşunlara gelirken arka mahlede Düştüm de yerlere bir of demedim Başıma neler geldi sana diyemedim Beni kaç kere dövdüler Adını söylemedim of of of of Yıkılsın evin Ağladım gözyaşlarım düştü ateşe Yine de bu yangını söndüremedim Bağıra bağıra yazdım seni içime Bir kez olsun yüzünü güldüremedim Ahmet Kaya |
Ay Gidiyor Ay Gidiyor Canım ey canım ey Canım eylen ey Evimi başıma yıkıp giden hey Kapkara büyürken Geceler derinden Canımı içimden Alıp giden hey Ay gidiyor Günlerim kanıyor Gün yüzün dönüyor Ay gidiyor Günlerim kanıyor Gül yüzün dönmüyor Canım ey canım ey Yanan ömrüm ey İçime ateşi Koyup giden hey Sessizce büyürken Avluda cehennem Güneşi koluna Takıp gelsen hey Ahmet Kaya |
Ay Karanlık Ay Karanlık Maviye Maviye çalar gözlerin, Yangın mavisine Rüzgârda âsi. Körsem, Senden gayrısına yoksam, Bozuksam, Can benim, düş benim, Ellere nesi? Hadi gel, Ay karanlık... İtten aç, Yılandan çıplak, Vurgun ve belâ Gelip durmuşsam kapına Var mı ki doymazlığım? İlle de ille Sevmelerim, Sevmelerim gibisi? Oturmuş yazıcılar Fermanım yazar N'olur gel, Ay karanlık... Dört yanım puşt zulası, Dost yüzlü, Dost gülücüklü Cıgaramdan yanar, Alnım öperler, Suskun, hayın, çıyansı, Dört yanım puşt zulası, Dönerim dönerim çıkmaz. En leylim gecede ölesim tutmuş, Etme gel, Ay karanlık... Ahmet Kaya |
Aynı Daldaydık Aynı Daldaydık Saat 21'i vuranda Burada kan panalar çalardı Burada. Burada hasret ve dert Sen nerdeydin? Bugün Bugün görüş günümüz Herkes geldi, sen nerdeydin? Aynı daldaydık Aynı daldaydık Aynı daldan düştük ayrıldık Aramızda yüzyıllık zaman Yol yüzyıllık Tam yüzyıl Tam yüzyıl oldu yüzünü görmeyeli Gözlerin içimde durmayalı. Dokunmayalı sıcaklığına karnının Tam yüzyıldır bekler beni bu şehirde bir kadın Aynı daldaydık Aynı daldaydık Aynı daldan düştük ayrıldık Aramızda yüzyıllık zaman Yol yüzyıllık Ahmet Kaya |
Ayrılığın Hediyesi Ayrılığın Hediyesi Şimdi saat sensizliğin ertesi Yıldız dolmuş gökyüzü ay-aydın Avutulmuş çocuklar çoktan sustu Bir ben kaldım tenhasında gecenin Avutulmamış bir ben... Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettim Ki bu yaşlar Utangaç boynunun kolyesi olsun Bu da benden sana Ayrılığın hediyesi olsun Soytarılık etmeden güldürebilmek seni Ekmek çalmadan doyurabilmek Ve haksızlık etmeden doğan güneşe Bütün aydınlıkları içine süzebilmek gibi Mülteci isteklerim oldu ara sıra, biliyorsun.. Şimdi iyi niyetlerimi Bir bir yargılayıp asıyorum Bu son olsun be..bu son olsun! Bu da benim sana Ayrılırken mazeretim olsun! Şimdi saat yokluğunun belası Sensiz gelen sabaha günaydın! İşi-gücü olanlar çoktan gitti Bir ben kaldım voltasında sensizliğin Hiç uyumamış bir ben... Şimdi dişlerimi sıkıp Dudaklarıma kanamayı öğrettim Ki bu kızıl damlalar Körpe yanağında bir veda busesi olsun Bu da benden sana Heba edilmiş bir aşkın Son nefesi olsun... Kafamı duvara vurmadan Tanıyabilmek seni Beyninin içindekileri anlayabilmek Ve yitirmeden, yüzündeki anlık tebessümü Bütün saatleri öylece durdurabilmek için Çıldırasıya paraladım kendimi Lanet olsun! Artık sigarayı üç pakete çıkardım günde Olsun be! ne olacaksa olsun! Bu da benim sana Ayrılırken şikayetim olsun Gözyaşım utangaç boynunun inciden kolyesi olsun Her damla vefasız teninde bir veda busesi olsun isterim Sende ben gibi yan ömrüne hep ağla hep ağla Bu benden son dua Bu benden ayrılık hediyesi olsun Ahmet Kaya |
Başım Belada Başım Belada Bugün düsünemiyeceğin kadar başım belada Köşe başları tutulmuş üstelik yağmur yağmada İler-tutar yani yok Fişlenmişim adım-eşkalim bilinmekte Üstelik göğsümde yani tam şuramda Kirli sakalıyla bir eşkiya gezinmekte Başım belada Adamın biri vurulmuş sokakta Cebinde adresim bulunmuş Başım belada Tabancamı unutmuşum helada Nerden baksan tutarsızlık Nerden baksan ahmakça Başım belada Üzerime kan sıçramış doğarken Uykularım yarıda kalmış Başım belada Senelerce kuralsız yaşamışım Nere gitsem çaresi yok Nere gitsem çaresi yok yanmışım Sevdim inanamayacağın kadar seni esmer kız Kirpiklerimde çırpınan şu tuzlu gözyaşımda İhanetin adı yok Neylersin ki çember daralmakta Şimdilik hoşçakal yaban çiçeğim Yasal mermisiyle bir komiser yaklaşmakta Başım belada Adamın biri vurulmuş sokakta Cebinde adresim bulunmuş Başım belada Tabancamı unutmuşum helada Nerden baksan tutarsızlık Nerden baksan ahmakça Başım belada Üzerime kan sıçramış doğarken Uykularım yarıda kalmış Başım belada Senelerce kuralsız yaşamışım Nere gitsem çaresi yok Nere gitsem çaresi yok yanmışım Başım belada Ahmet Kaya |
Başkaldırıyorum Başkaldırıyorum Cevap veriyorum Eli böğründe analardan Mahpuslardan ve acılardan Çokça bahsediyorum Çünkü başını kuma Saklayanlardan tiksindim Başkaldırıyorum. Yine söylüyorum Kırmızı rujlu sokakların Aşağılık pazarlıkların Adı anılmayacak benle Bir çiçeğim halk ormanında fışkırdım Başkaldırıyorum. Ben bir bıçak ucuyum Kavga vermiş halkına Başkaldırıyorum işte&hey Varın benim farkıma. Yine söylüyorum; Gözü bağlanmış korkulardan Yasaklardan baskılardan Asla irkilmiyorum Çünkü kan emici yarasadan çıldırdım Başkaldırıyorum. Yemin ediyorum; Üç kağıtçının pezevengin Teslimiyetin ve milletin Yolu uğramayacak bana Bir dalgayım halk denizinde köpürdüm Başkaldırıyorum. Ben bir namlu ağzıyım Omuz vermiş halkına Başkaldırıyorum işte&hey Herkes varsın farkına. Ahmet Kaya |
Ben Anadoluyum Ben Anadoluyum Kaç bin yıldır yağmur akar gözlerimden Yinede ıslanmadı bir tek gün bile kirpiklerim Kapına geldim beni bağışla Kapına geldim Nergislerini ateşe verdiler biliyorum Hasretim acım sancım Oy gene yandım gene yandım Temmuz ekinlerine yüzüm süreyim Yemin edeyimki sana Köyünü ben ateşe vermedim Kıyamadım sana Artık sıkıldım arlandım usandım İçim dışım kayıp doluyum Ben anadoluyum Gözlerindenmi öpeyim ille Ağzım ağlıyor Beni unutma Ahmet Kaya |
Ben Beni Ben Beni Seyyah oldum pazar pazar dolaştım Bir tüccara satamadım ben beni Koyun oldum kuzum ile meleştim Bir sürüye katamadım ben beni Ben beni, kendimi, canımı özümü Dostlar beni bir kazana koydular 40 yıl yandım daha çiğdir dediler Ölceğimi gram gram yediler Bir kantarada tartamadım ben beni Ben beni, kendimi, canımı özümü Deli gönlüm aktı gitti engine Çok boyandım cok çiçekler rengine Bir mahsuni demiş oldum kendime Olmaz olsun atamadım ben beni Ben beni, kendimi, canımı özümü Ahmet Kaya |
Benden Selam Söyleyin Benden Selam Söyleyin Yağmurdan çıkar gelirdim Başımı öne eğerdim İşsizdim biliyordun Çaresizdim biliyordun Yine de çok seviyordun Ya sonra? Benden selam söyleyin, O nazlı sevgiliye Tutsakmış da ne olmuş Demiş birisine Benden selam söyleyin O nazlı gözlerime Unutamadım unutamadım Acı tatlı günlerimiz Oldu elbette (bizim de) Anlatırdım gülerdin Gözlerimden öperdin Bu günler geçecek derdin Ya sonra? Benden selam söyleyin, O nazlı sevgiliye Hapismiş de ne olmuş Demiş birisine Benden selam söyleyin O nazlı gözlerime Unutamadım unutamadım Ahmet Kaya |
Beni Bul Anne Beni Bul Anne Dün gece gördüm düşümde Seni özledim anne Elin yine ellerimde Gözlerin ağlamaklı Gözyaşlarını sildim anne Camlar düştü yerlere Elim elim kan içinde Yanıma gel yanıma anne İki yanımda iki polis Ellerim kelepçede Beni bul beni bul anne Dün gece gördüm düşümde Seni özledim anne Gözlerinden akan bendim Düştüm göğsüne Söyle canın yandımı anne Camlar düştü yerlere Elim elim kan içinde Yanıma gel yanıma anne Ahmet Kaya |
Beni Tarihle Yargıla Beni Tarihle Yargıla Titrek bir mum alevinin havaya bıraktığı bulanık bir is Ve göz gözü görmez bir sis değildik biz Beni bilimle anla iki gözüm , felsefeyle anla Ve tarihle yargıla Bal değildir ölüm bana , idam gül değildir bana Geceler çok karanlık , gel düşümdeki sevgilim Ay ışığı yedir bana Ahh...ben hasrete tutsağım , hasretler tutsak bana Bıyığımdan gül sarkmaz , bıyık bırakmak yasak bana Mahpus bana, sus bana , yağlık ilmek boynuma Sevgili yerine , koynuma idamlar alır, idamlar alır yatarım Ve sonra sabırla beklerim , bulutları çekersiniz üstümden Suçsuzluğumun yargılayıcılarını yargılarsınız Ve o güzel geleceği getirirsiniz bana Ölüm tanımaz işte o zaman sevgim Tırnaklarımı geçirip toprağın sırtına, doğrulurum Gözlerimde güneş koşar Ve çiçekler ekersiniz, çiçekler ekersiniz toprağıma Duygu bana, öykü bana , roman gibi her an bana Hücremde yalnızım gel , gel düşümdeki sevgilim Soyunup hazırlan bana Biraz sonra asmaya götürecekler beni Biraz sonra dalımdan koparıp öldürecekler beni Hoşçakalın sevdiklerim Dört mevsim , yedi kıta , mavi gök , bütün doğa hoşçakalın Hoşçakalın sevdalılar Çocuklar , üniversiteliler , genç kızlar Sonsuz uzay , gezegenler ve yıldızlar , hoşçakalın Hoşçakalın senfoniler, oyun havaları Sevda türküleri ve şiirler Bildirilerimizin ve seslerimizin yankılandığı şehirler Dağlarında yürüdüğümüz toprak Yalın ayak eylem adımlarıyla geçtiğimiz nehirler hoşçakalın Hoşçakalın ağız tatları , sıcak çorbam , çayım , sigaram Havalandırma sıram , banyo sıram, kelepçe sıram Parkamı , kazağımı , eldivenlerimi , ayakkabılarımı Ve kalemimi , ve saatimi Ve kavgamı bıraktığım sevgili dostlar Hoşçakalın , hoşçakalın Dostum bana , sevdam bana , soluğunu geçir bana Uyku tutmuyor gözüm , anılar sıraya girdi Gel anne süt içir bana Hoşçakalın anılarımı bıraktığım insanlar Mutluluğu için dövüştüğüm insanlar Yedi bölge, dört deniz , yedi iklim , altmış yedi şehir Okullar , mahalleler , köprüler , tren yolları Deniz kıyıları , balıkçı motorları , takalar Asfalt yolları boyu dizilmiş fabrikalar Ve işçiler ve köylüler.... hoşçakal ülkem Hoşçakal anne , hoşçakal baba , kardeşim Hoşçakal sevgilim , hoşçakal dünya Hoşçakalın dünyanın bütün halkları Sınırlı olmayan mekâna Sınırlı olmayan zamana gidiyorum ben En sevda halimle , en yaşayan halimle , gidiyorum dostlarım Hoşçakalın , hoşçakalın... Beni yaşamımla sorgula iki gözüm Beni yüreğimle , beni özümle Bilimle anla beni , felsefeyle anla beni Tarihle anla beni , ve öyle yargıla Ahmet Kaya |
Beni Vur Beni Vur Bir ince pusudayım, Yolumun üstü engerek Bir yolun sonundayım Sessizce tükenerek Ben senin sokağına ulaşamam dardayım, O masum gözlerine bakamam firardayım Oysa ben bu gece yüreğim elimde Sana bir sırrımı söylecektim Şu mermi içimi delmeseydi eğer Seni allıp götürecektim Beni vur Beni onlara verme Külüm al uzak yollara savur Dağılsın dağlara dağılsın vur Öykümüz ama sen ağlama dur Bir ince pusudayım Bu gece zehir zemberek Bir yolun sonundayım Sessizce tükenerek Ben senin ellerine ulaşamam dardayım O masum hayallere dalamam ölmekteyim Oysa ben bu gece yüreğim elimde Sana bir sırrımı söylecektim Şu mermi içimi delmeseydi eğer Seni allıp götürecektim Beni vur Beni onlara verme Külüm al uzak yollara savur Dağılsın dağlara dağılsın vur Öykümüz ama sen ağlama dur Ahmet Kaya |
Bir Acayip Adam Bir Acayip Adam Suphi Suphi bir acayip adam Suphi Suphi benim canım ciğerim Kimse bilmez nereli olduğunu Suphi Suphi bir acayip adam Suphi Suphi susar akşam oldumu Bir cebinde daskapital Bir cebinde daskapital Bir cebinde kenevir tohumu Suphi Suphi bir acayip adam Suphi Suphi benim canım ciğerim Fırtınadan arta kalmış bir teknede tevekkül içinde Görkemli sakalı ve iğreti parkasıyla gizlediği macerasıyla Bir acayip adam yaşardı Akşamları susardı ben konuşsam kızardı bir eski zamandı Hazirandı Çocuktum evden kaçmıştım gelip ona sığınmıştım Küçücük bir koydu sığdı burayı keşfeden belki oydu Uzaktan kasabanın ışıkları yanardı içim anneyle dolardı ağlardım Suphi şöyle bir gözatardı Gizli bir cigara sarardı ağlardı Sonra barışırdık ben flüt çalardım cigara sönerdi ağlardık Nerden geldiğini bilmezdim kimsesizdi belki kimliksizdi Onun macerası onu ilgilendirirdi kimseye ilişmezdi Birşeylere küfrederdi hep tedirgin bir balık gibi uyurdu Bazen kaybolurdu arardım yağmurun altında dururdu Bir kalın kitabı vardı cebinde dururdu hergün okurdu Ben bişey anlamazdım kapağını seyreder duymazdım Sakallı bir resimdi kimdi ne kadar mütebessimdi Sordum birgün Suphi'ye söylediklerini niye anlamıyorum diye "Bildiklerini dedi yüzleştir hayatla ve sınamaktan korkma doğruyla yanlışı o zaman ayırabilirsin ve onu anlayabilirsin" Sonra gülerdi günlerim yüzlerce ayrıntıyı merak etmekle geçerdi Sonra yine akşam olurdu Suphi susardı ben konuşsam kızardı Tekneye martılar konardı yüreğim Suphiye yanardı ağlardım Suphi denize tükürürdü gökyüzünü tarardı ağlardı Sonra barışırdık ben flüt çalardım ağlardık Bir sürgün kasabasıydı bir eski zamandı Hazirandı Çocuktum evden kaçmıştım gelip ona sığınmıştım Birgün aksilik oldu annem beni buldu Suphi kaçıp kayboldu Kasaba çalkalandı olay oldu ben sustum kanım dondu Polisler onu bulduğunda tekti Felaketti herkes meydanda birikti Karakoldan içeri girerken sanki mağrur bir tüfekti Ansızın bana dönüp baktı Anladın mı dedi anladım dedim anladım Ve o günden sonra hiçbir zaman hiçbir yerde hiç ağlamadım Ahmet Kaya |
Bir Anka Kuşu Bir Anka Kuşu Yüzlerce soğuk namlu üzerime çevrildi Yüzlerce demir tetik aynı anda gerildi Anne beni söğüdün gölgesinde vurdular Öpmeye kıyamadığın oğlun yere serildi Üşüştü birer birer çakallar üzerime Üşüştü her bir yandan göğsüme ciğerime Anne beni leş gibi yiyip talan ettiler Teşhis edilmek için savurdular dövdüler Şiir Yeryüzündeki acıların hepsini, hepsini tattım heder oldum Ekmeğime tütün kattım, beni milyon kere yaktılar üstüste Bir anka kuşu gibi anne, bir anka kuşu gibi Kendimi külümden yarattım Geceler tanır beni, konarım göçerim ben Geceler tanır beni, kan damlar içerimden Anne sen beni unut, karanlıkğın bağrında Kırmızılar ekerim, siyahlar biçerim ben Suç üstü yakalandım, bölüşürken kalbimi Suç üstü kelepçeyle, yardılar bileğimi Anne ben diyar diyar, umudun savaşçısı Bir tutam sevgi için, dağladım gözlerimi Şiir Prometustum çiviyle çakılırken taşlara Ciğerimi kartallara yedirdim, sparta küstüm köleliğin Çığlığında, aslanlara yem oldum tükendim, kör kuyuların Dibinde yusuftum, kerbela çölünde hüseyin, zindanlarda Cem sultan sehpada pir sultan, kaçıncı ölmem kaçıncı Dirilmem bu tanrılardan ateş çaldım yüzyıllarca tutuştum Üstüste yandım bir anka kuşu gibi anne Bir anka kuşu gibi, kendimi külümden yarattım Ahmet Kaya |
Bir De Sen Gitme Bir De Sen Gitme Akşamlar böyle biter Hep böyle dertli biter Evli evine gider Kuşlar yuvaya döner Bir de sen gitme Bir de sen gitme Bir de sen gitme İçimden Yaralıyım ben Giden bu yolculardan En çok ben şanssızım Ne kadar çok yaşadıysam O kadar çok yalnızım Biraz da sen ağla Biraz da sen ağla Ölürken bile hasretim sana Bir tek sen anla Ahmet Kaya |
Bir Minik Kız Çocuğu Bir Minik Kız Çocuğu Ona hergün ratlardım kuyruğun bir ucunda Bir minibüs parası sımsıkı avucunda Uykusuna doymamış kırpışan gözleriyle Anlarsa baktığımı başı inerdi öne Bildiğim kadarıyla ölmüş anne-babası Okulundan koparıp işe koymuş ablası Ne rüyalar görürdü kim bilir yol boyunca Hep gülümserdi yüzü ansızın uyanınca Bir minik kız çocuğu saçları darmadağın Yollarda yalın ayak üşürüşür üşür elleri Meraklandım bir kaç gün durakta görmeyince Tanıyanlar söyledi inanmadım ilk önce Dalmış bir gün rüyaya mavi önlük içinde Fabrika değil sanki bir okul bahçesinde İşte o an dişliler kapmış iki elini Böyle ödemiş yavrum rüyanın bedelini Tebessüm donup kalmış ağzının kenarında Soluvermiş minik kız henüz ilk baharında Bir minik kız çocuğu bir minik kuş yüreği Ölümün kucağında üşür üşür üşür elleri Ahmet Kaya |
Bir Veda Havası Bir Veda Havası Vakit tamam seni terk ediyorum Bütün alışkanlıklardan öteye Yorumsuz bir hayatı seçiyorum Doymadım inan kanmadım sevgiye. Korkulu geceleri sayar gibi Birdenbire bir yıldız kayar gibi Ellerim kurtulacak ellerinden Bir kuru dal ağaçtan kopar gibi. Aşksa bitti gül ise hiç dermedik Bul kendine kuytularda hadi dal Seninle bir bütün olabilirdik Hoşçakal gözümün nuru, hoşçakal Hoşçakal canımın içi, hoşçakal. Vakit tamam seni terk ediyorum Bu incecik bir veda havasıdır Parmak uçlarına değen sıcaklığı İncinen bir hayatın yarasıdır. Kalacak tüm izlerin hayatımda Gözümden bir damla yaş aktığında Bir yer bulabilsem seni hatırlatmayan Kan tarlası gelincik şafağında. Ölümse korktun savaşsa hep kaçtın Vur kendini korkularda hadi al Sen bir suydun sen bir ilaçtın Hoşçakal canımın içi, hoşçakal Hoşçakal iki gözüm, hoşçakal Sen bir suydun sen bir ilaçtin Hoşçakal gözümün nuru, hoşçakal Hoşçakal iki gözüm, hoşça kal... Ahmet Kaya |
Biraz Da Sen Ağla Biraz Da Sen Ağla Akşamlar hep böyle biter Hep böyle dertli biter Evli evine gider Kuşlar yuvaya döner Birde sen gitme Bir de sen gitme içimden Yaralıyam ben Giden bu yolculardan En çok ben şanssızım Ne kadar çok yaşadıysam O kadar çok yanlızım Biraz sen agla Ölürken bile hasretimden sana Bir tek sen anla Ahmet Kaya |
Birazdan Kudurur Deniz Birazdan Kudurur Deniz Birazdan kudurur deniz Birazdan dalgaların sırtından Üst üste fışkıran rüzgarlar Bir intikam gibi saldırınca üstüne. Yüzüne şarkılar çarpar, yüzüne şiirler çarpar, ağlarsın Sen artık, sen artık buralarda duramazsın. "Artık sazın bağrı mı olur Kimsenin bilmediği bir ağrı mı Gider kendine gömülürsün Yoksa bu şehir bu sokaklar Seni alır kullanır seni alır kullanır Santim santim çürürsün." Bazen bir uçurum kalır Bazen de martıların ardından Velvele koparan bir leş kalır Bir intihar gibi puşt olunca sevdalar. Sırtını duvara yaslar, sırtını ağaca yaslar susarsın Sen artık hiçbir sözü, hiçbir sözü kaldıramazsın. "Şimdi bir yeni sevda mı olur Kimsenin kapını çalmadığı bir inziva mı Tutar sıfırdan başlarsın Yoksa bu ilişkiler bu zaaflar Seni yiyip bitirir, seni yiyip bitirir Dirhem dirhem azalırsın." Ahmet Kaya |
Biz Üç Kişiydik Biz Üç Kişiydik Biz üç kişiydik; Bedirhan, Nazlıcan ve ben Üç ağız, üç yürek, üç yeminli fişek... Adımız bela diye yazılmıştı dağlara taşlara Boynumuzda ağır vebal, koynumuzda çapraz tüfek. El tetikte kulak kirişte ve sırtımız toprağa emanet Baldıran acısıyla ovarak üşüyen ellerimizi Yıldız yorgan altında birbirimize sarılırdık Deniz çok uzaktaydı ve dokunuyordu yalnızlık. Gece uçurum boylarında, uzak çakal sesleri Yüzümüze, ekmeğimize, türkümüze çarpar geçerdi Göğsüne kekik sürerdi Nazlıcan, tüterdi buram buram Gizlice ona bakardık, yüreğimiz göçerdi. Belki bir çoban kavalında yitirdik Nazlıcan' ı, Ateşböcekleriyle bir oldu kırpışarak tükendi. Bir narin kelebek ölüsü bırakıp tam ortamıza, Kurşun gibi, mayın gibi tutuşarak tükendi... Oy Nazlıcan vahşi bayırların maralı Nazlıcan saçları fırtınayla taralı Sen de böyle gider miydin yıldızlar ülkesine Oy Nazlıcan... oy can evinden yaralı. Nazlıcan serin yayla çiçeği Nazlıcan deli dolu heyecan Göğsümde bir sevda kelebeği Nazlıcan ah Nazlıcan... Artık yenilmiş ordular kadar eziktik, sahipsizdik Geçip gittik, parka ve yürek paramparça Gerisi ölüm duygusu, gerisi sağır sessizlik, Geçip gittik, Nazlıcan boşluğu aramızda. Bedirhan'ı bir gedikte sırtından vurdular Yarıp çıkmışken nice büyük ablukaları Omuzdan kayan bir tüfek gibi usulca Titredi ve iki yana düştü kolları. Ölüm bir ısırgan otu gibi sarmıştı her yanını Devrilmiş bir ağaçtı ay ışığında gövdesi Uzanıp bir damla yaş ile dokundum kirpiklerine Göğsümü çatlatırken nabzımın tükenmiş sesi. Sanki bir şakaydı bu, birazdan uyanacaktı, Birazdan ateşi karıştırıp bir cigara saracaktı Oysa ölüm sadık kalmıştı randevusuna ah O da Nazlıcan gibi bir daha olmayacaktı. Ey Bedirhan; katran gecelerin heyulası, Ey Bedirhan; kancık pusuların belası Sen de böyle bitecek adam mıydın, konuşsana... Ey Bedirhan ey mezarı kartal yuvası. Bedirhan mor dağların kaçağı Bedirhan mavi gözleri şahan Zulamda suskun gece bıçağı Bedirhan ah Bedirhan. Biz üç kişiydik Üç intihar çiçeği Bedirhan, Nazlıcan ve ben Suphi... Ahmet Kaya |
Bize Kalan Bize Kalan Bize kalan insanlığa bırakmak İstediğimiz değildi Binlerce fidan ektik halkın çölüne Su vermediler eğildi Bizim eskiden öfkelerimiz vardı Kızaran yanakları öpmelere utandık Sonra suç olmak girdi araya Bizim eskiden umutlarımız vardı Yıkılan duvarların gövdesine yaşlandık Sonra yanılmak girdi araya Bize kir bize pas bize tortusu kaldı Dostlar tükenip düştüler Yok olma korkusu kaldı Bizim eskiden gülüşlerimiz vardı Kırılan yüreklere öylesine dağıttık Sonra ağlamak girdi araya Bizim eskiden öfkelerimiz vardı Tutuşan dağların seherine yar olduk Sonra vurulmak girdi araya Bize kan bize ter bize gözyaşı kaldı Yıllar çiğneyip geçtiler Yaşama telaşı kaldı Ahmet Kaya |
Bize Ne Oldu Bize Ne Oldu Gece düştüm sokaklara Her yerde seni aradım Birden karşıma çıktın Seni gördüm ağladım Yine nekadar iyiydin Yine nekadar sıcak Oysa neler anlatıyordum içimden Artık, diye bilmem imkansız Söyle söyle yar bize ne oldu Yine gönlüm derbeder oldu İstedim gözünü öpeyim Gözlerin düşmanım oldu Alışamadım yalnızlığına Karanlığa çok uzağım Ne olur södürme ışıkları Karanlığa alışacağım Gitme bu gece, gitme, gitme Ne olur kal benimle Ağlatmasın şarkılarım ağlatmasın Belki bu son gece Ahmet Kaya |
Bizim Hikayemiz Bizim Hikayemiz Bir güneşti gördüğüm dağlar ardında Uzanıp gittiğim yollar ateşti sanki Tuttuğum ellerde dostluk saklı bağrımda Yürüyüp gittiğim yollar ateşti sanki. Bir volkandı içimizde coşan nehirler Coştukça umutlar hep taşardı sanki Ne oldu bizim güneşe neden doğmuyor Uzun uzak gecelerde sabah olmuyor. İşte bizim hikayemiz hep böyle gider Umutlar hep gecelerde yol olur gider İşte bizim hikayemiz burada biter Aydınlıklar karanlıkta yol olur gider Ahmet Kaya |
Bu Da Benim Sana Bu Da Benim Sana Şimdi saat sensizin ertesi Yıldız dolmuş gökyüzü ayaydın Avutulmuş çocuklar çoktan sustu Bir ben kaldım bir ben kaldım Tenhasında gecenin avutulmamış ben Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettin ki bu yaşlar Utangaç boynunun kolyesi olsun Buda benim sana buda benim sana ayrılırken hediyem olsun Soytarılık etmeden güldürebilmek seni Ekmek çalmadan Doyurabilmek ve haksızlık etmeden doğan güneşe bütün Aydınlıları içine süzebilmek gibi mülteci isteklerim oldu Arasıra biliyorsun Şimdi iyi niyetlerimi bir bir Yargılayıp asıyorum Bu son olsun bu son olsun Şimdi saat yokluğun belası Sensiz gelen sabaha günaydın İşi gücü olanlar çoktan gittiler Bir ben kaldım bir ben kaldım Voltasında gecenin hiç uyumamış ben Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettin ki bu yaşlar Utangaç boynunun kolyesi olsun Buda benim sana buda benim sana ayrılırken hediyem olsun Kafamı duvara vurmadan tanıyabilmek seni Beyninin içindekileri anlayabilmek ve yitirmeden yüzündeki anlık Tebessümü Bütün saatleri öylece dondurabilmek için Çıldırasıya parladım kendimi lanet olsun Artık sigarayı üç pakete çıkardım günde Olsun güzelim olsun ne olacaksa olsun Ahmet Kaya |
Bütün Zaman Ayarları WEZ +3 olarak düzenlenmiştir. Şu Anki Saat: 07:58 . |
Powered by vBulletin Version 3.8.7
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.
Search Engine Friendly URLs by vBSEO 3.6.0 RC 2